->
Dikkat! Okuyacağınız yanıtlar eşinize sadakatinizi tekrar gözden geçirmenizi gerektirebilir… Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, “Aldatmak nerede başlar?” sorusuna şöyle yanıt veriyor; “Aldatmak, evli ya da bir ilişkisi olan kişinin zihninin başka biriyle meşgul olmasıyla başlıyor.
Tam da bir ilişkinin ortasındayken hayatınızın aşkına rastlayabilirsiniz ama önemli olan herkese karşı dürüst olup “Aşık oldum, gidiyorum” diyebilmek…
Aldatmanın masumu olur mu? İnsan eşini sanal ortamda hiç görmediği biriyle görüşerek aldatmış sayılır mı? Yoksa aldatmanın gerçekten ağız dolusu bir “aldatma” olması için işin içine illa ki cinsellik mi girmeli? Bu soruları Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı’ya yönelttik. ” Oysa bedensel birliktelik olmadığı sürece aldatmanın tam da gerçekleşmediğini düşünmeye meyilliyiz. Üçüncü kişiyi düşünmek, onunla yakınlaşmak, hoşlanmak ister sanal ortamda, ister işyerinde, ister arkadaş ortamında olsun aldatmak anlamına geliyor. Bunun yaygın bir kanı olduğunu belirten Akaçlı, özellikle aldatılan tarafın ısrarla ‘Beraber oldunuz mu?’ diye sorduğunu, olmaması durumunda bazı kişilerin daha affedici olabildiğini söylüyor
Uzman Psikolog Akaçlı sorulara yanıt verirken, “Bu konularda genelleme yapmak kesinlikle yanlış. Her birey dünyada tek olduğu gibi her ilişki de biriciktir. Sorularınızı karşılaştığımız danışanların tecrübelerine dayanarak yanıtlıyorum” diye özellikle vurguluyor.
İnternet üzerinde özellikle kadınların takip ettiği forumlarda tartışılan “Duygusal aldatma mı daha kötüdür, bedensel aldatma mı?” soruları kadınların bu konuda bir taraf olduğu hissini uyandırıyor. Aslında yanlış olan bu algının nedeninin toplumsal öğrenilmişlikler olduğunu belirten Psikolog Akaçlı, “Yetiştiriliş tarzının etkisiyle bir erkeğin bir kadınla yakınlaşması söz konusu ise ve kadın da onu arzuluyorsa bunun mutlaka cinsel birliktelikle sonuçlanması gerektiğini düşünüyoruz. Oysa eşini seven, sadakate önem veren erkekler de var” diyor.
Kadın-erkek fark etmez, acemi olan yakalanır Bir diğer klişe ise aldatan erkeğin kendini kadına göre daha kolay ele veriyor oluşu… Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, kadın veya erkek fark etmez, acemi çapkınların daha kolay yakalandıklarını söylüyor. “Kadının güçlü sezgileri” tanımına da katılmadığını belirten Akaçlı, “Önsezi dediğimiz aslında erkeğin kadından uzaklaşması ile ilgili bir şifreyi çözmek, ilişkinin kopma noktasına geldiğinin farkına varmakla ilgili” diyor ve ekliyor; “Kadınlar biraz daha uyanık olabilirken, erkekler, eşlerinin ya da sevgililerinin üçüncü bir kişiyle ilişkiye girebileceklerini düşünemiyorlar.” Akaçlı, yıllarca eşini aldatıp asla açık vermeyen, eşini de her zaman el üstünde tutan ve ona mutlu bir hayat yaşatan kadınlar ve erkekler olduğunu da vurguluyor.
Hiç beklenmeyen anda…
Ve bir diğer klişe daha… “Kadınlar duygusal aldatmaya daha meyilli.” Günümüzde kadınların da cinsel hazzın ne olduğunu bildiğini ve bunu yaşamak istediğini belirten Akaçlı, “Aldatma şekli yönünden bir fark yok, tek fark aldatmanın sebepleri” diyor. Akaçlı’ya göre kadınlar daha çok ilgi, güven ve destek istedikleri için ya da hor görüldükleri, aşağılandıkları zaman aldatıyorlar. Aldatmaya hiç meyilli olmayan bir kadının kendisine sürekli “Seni boşayacağım” diyen kocasını aldatabildiğini belirten Akaçlı, “Aldatmanın bir formülü yok aslında. Bazen de hiçbir etken yokken, kişi ilişkisinde çok mutlu iken bile spontane gelişen bir durumda eşini aldatabiliyor. Aldatan erkekler ise genellikle eşleri ile cinsel hayatlarının yetersiz olduğu, yeterince haz alamadıkları bahanesine sığınıyorlar. Erkeklerin aldatma sebeplerinde toplumsal öğretilmişlikler ve cinsel arayışlar ilk sırada bulunuyor” diyor. Erken yaşta evlilikler, akraba evlilikleri, boşanmaların önündeki engeller de mutsuz çiftleri birbirini aldatmaya iten nedenler arasında yer alıyor. Bazen ise sırf eğlenmek için, arkadaşlardan etkilenerek yaşanan aldatmalar oluyor.
Evlilik çaba gerektiriyor
Evlilik kurumunun kişileri aldatmaya yönelttiğini düşünmek ise biraz da bahane aramak gibi… İş, güç nedeniyle eşlerin birbirinden uzaklaşmak yerine ilişkilerini renklendirmek için çaba göstermeleri gerektiğini söyleyen Akaçlı, “İnsan evliyken ya da bir ilişkisi varken hayatının aşkına rastlayabilir. Ancak o kişiye giderken diğerine haksızlık etmemesi, bunu dürüstçe yaşaması gerekiyor” diyor.
Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Dışarıda bir hayat kurabileceğiniz birçok bekar insan var. Partnerinizi seçerken evli olmayanları tercih edin. Çünkü sonrasında herkes çok üzülüyor. Evlilik kurumuna biraz daha saygı duyulmasını, sadakatin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer hayatınızda bir başkası olacaksa bunu dürüstçe yaşayın.”
Kimseye haksızlık etmeyin
“Eğer ortada bir ilişki varsa ve üçüncü kişiyle yeni bir ilişki başlayacaksa eskisini bitirmek gerekiyor” diyen Akaçlı sözlerini şöyle sürdürüyor; “Aldatan kişi ne yaptığını, neler yaşadığını biliyor ancak aldatılanın hiçbir şeyden haberi olmuyor. Aldatılanın ilişkide kusurları olsa bile kimseye bu şekilde haksızlık edilmemesi gerekiyor. Aldatmanın ortaya çıkması ile birlikte aldatılan kişi pimi çekilmiş el bombasını kucağında buluyor. ‘Ben nerede yanlış yaptım? Ben çirkin miyim? Beni neden beğenmiyor?’ diye düşünüyor. Bize de genellikle aldatanlar değil, aldatılanlar ağır bir travma ile geliyor.”
Ciddi güven bunalımları, aşırı öfke krizleri ve derin hayal kırıklığı yaşayan kişilerin mutlaka psikoterapi desteği alması gerektiğini belirten Akaçlı, kişilerin bu dönemi kendi başlarına atlatabilseler bile sonraki ilişkilerinde hep güvensizlik yaşayabildiklerini belirtiyor. Psikoterapide başarılı sonuçlar alınıyor ancak en zor vakaları aldatma olayının ardından tekrar beraber olmak isteyen eşler oluşturuyor. Aldatan erkek ise affedilmesi daha kolay olabiliyor. Aldatan kadın ise yine toplumsal öğretilmişlikler devreye giriyor ve iş daha da zorlaşıyor. Bu vakalarda eşler arasındaki güveni yeniden oluşturmak için birkaç sene uğraşmak gerekebiliyor. Bir kere aldatan bir daha aldatır mı? “Böyle düşünmek doğru değil çünkü bunun bir kuralı yok” diyen Akaçlı, aldatan kişinin olay ortaya çıktığında ne tür yıkımlar yaşadığının ve neleri kaybettiğinin çok önemli olduğunu vurguluyor. Ancak şu bir gerçek ki “Aldatılırsam asla affetmem” diye ahkam kesenler bile affedici olabiliyor.
Yaşayanlar anlatıyor…
Sanal bir adama aşık oldum
“15 yıl önce büyük bir aşkla evlendiğim kocam ile ilişkimiz hayatın zorlu koşulları altında neredeyse yok olup gitti. En azından ben öyle sanıyordum. Evlenir evlenmez büyük yatırımlara girdik, her şeyimiz bir anda olsun istedik ancak işler planladığımız gibi gitmedi. Ödemelerde zorlandık. Bu arada bir de kızımız oldu. Maddi sıkıntılar eşimi bambaşka bir insan yaptı adeta. Her zaman sinirli, öfkeli… Artık günlük konuşmalar bile yapmaz hale geldiğimiz günlerden birinde internette okey oynarken birisiyle yazışmaya başladım. Kim olduğunu, nerede yaşadığını, yaşını, görüntüsünü, evli olup olmadığını kısacası hakkında hiçbir şeyi bilmiyordum. Hayalimde bir görüntü yarattım ve ona aşık oldum. Artık eşim işe gider gitmez bilgisayar başına oturuyor, akşama kadar çok mecbur kalmadıkça kalkmıyordum. Ancak bunları yaparken eşimi aldattığımı kendime itiraf etmekten hep kaçıyordum. Görmediğim biriyle nasıl aldatabilirim diye düşünüyordum. Bazen de bu yaptığımın sorumlusu olarak kendimi değil, beni ilgisiz bırakan eşimi görüyordum. Sonunda eşim durum fark etti. Büyük bir kavga ettik. Bu yaptığımın aldatmak olduğunu ancak o zaman anladım. Şimdilik konuyu unutmuş gibi davranıyor ama sanırım eskisi gibi bir evliliğimiz olması ihtimali artık iyice hayal oldu.” BANU (35), İZMİR
Aldatılmaktan korkarken aldattım
“Çocukluğum annemin ağlamalarını ve babamın “Beni affet” diye yalvarmalarını dinlemekle geçti diyebilirim. O günlerden itibaren en büyük korkum evleneceğim kişi tarafından aldatılmak oldu. Bu korku bende neredeyse bir fobiye dönüştü ve çok uzun yıllar kimseye bağlanamadım. Arkadaşlarım ateşli gençlik aşkları yaşarken ben kitaplarıma sığındım. Bir gün nihayet aşk benim de kapımı çaldı. O kadar huzur veren bir insandı ki onun beni aldatmayacağından emin oldum. İki yıllık beraberlikten sonra evlendik. Şu an 5 yıllık evliyiz ve ben kendimden nefret ediyorum. Kocamın beni hiç aldatmadığından eminim ama ben onu iki kez aldattım hem de günübirlik ilişkiler için. Sadakatin en büyük erdem olduğunu düşünen ben hiç utanmadan, yüzüm kızarmadan kocamı aldatıyorum ve ertesinde günlerce utanç içinde kıvranıyorum. Bana bıraktığı bu genetik miras nedeniyle babama çok ama çok kızgınım.” Ceylan (42), İSTANBUL
Tam doğru adamı buldum derken
“Hayatımın aşkını bulduğumu zannederken aldatıldığımı öğrendim ve dünyam başıma yıkıldı. O kadar güzel bir ilişik yaşıyordum ki “Bu kadarı ancak filmlerde olur” diye düşünüyordum. Ama hep içimde ‘ya bir gün biterse’ korkusu vardı. Ama bitmedi. Üç yıl boyunca ufak tefek tartışmalar dışında muhteşem bir ilişki yaşadım. Bazen kafama takılan lafları olsa da hep bana yalan söylemesinin imkansız olduğunu düşünerek bu şüpheleri kafamdan attım. Üç yılın evlenmeye hazırlık için yeterli bir süre olduğunu düşünerek geçen sene düğün hazırlıklarına başladık. İşte ne olduysa o zaman oldu. Büyük bir tesadüf eseri o çok sevdiğim adamın benim dışımda bambaşka bir hayatı olduğunu keşfettim. Bir değil birden fazla kız arkadaşı olduğunu, bu kişilerde cinsellik üzerine kurulu bir ilişki yürüttüğünü ve bu kişilere evleneceğini dahi söylemediğini öğrendim. Dünyam başıma yıkıldı. O ise ayrılmamamız için ayaklarıma kapandı. Üzerinden bir yıl geçtikten sonra şimdi ‘iyi ki evlenmemişim’ diye seviniyorum ve onun sağlıklı bir kişiliği olmadığını düşünüyorum. Ancak o ilk günlerde yaşadığım acıyı tarif etmek imkansız.” Nilay (30), İSTANBUL
Sanal aşk aldatmak sayılmazmış!
“Kocamın internette başka kadınlarla yazıştığını keşfettiğimde sinirden çıldırdım. Bilgisayarın ekranını kırdım, kocamı tartakladım. Bu öfke patlaması kocamın beni sanal alemde aldattığı gerçeğini değiştirmedi tabii. Beni karşısına oturttu ve sakin bir şekilde, bunun bir aldatma olmadığını, hiç kimse ile yüz yüze görüşmediğini, görüşmeyi de düşünmediğini, tanımadığı kişilerle yazışmanın onu rahatlattığını ama eninde sonunda beraber olacağı kişinin ben olduğumu söyledi. Onu o kadar seviyorum ki söyledikleri beni ilk başta ikna etti. O da bir süre bilgisayara elini sürmedi. Ancak aradan 6 ay geçti ve benim içim içimi yiyor. Kimlerle, neler yazıştığını görmek için çıldırıyorum. Sanırım sonunda sırf onu kötü hissettirmek için ben de başkaları ile yazışıp kendimi tıpkı onun söylediği cümlelerle savunacağım.” Meral (34), ANKARA
Yaprak Çetinkaya
Formsante Dergisi Temmuz 2011 Sayısı
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.