->
Metropol şehirlerde bu oran düşünüldüğünden daha fazla olabiliyor. Yalnız yaşamak kimileri için en doğru yaşam biçimi.
Kimilerinin rüyası kimilerinin kâbusu olan evlilik 4000 yıllık toplumsal bir kurum. Birçok çift mutlu bir birlikteliği evlilik aşamasında bitiriyor ya da evliliğin aşkı öldürdüğüne inanıyor. Çoğu insan için gerekli olan bu kurum bazı insanlarda korkuya sebep oluyor
Neredeyse bekar yaşayanların sayısı evli insanlardan daha fazla. İlişkileri ve aşkı bitirdiğine inanılan evlilik kutsal bir bağlılıktan öte sadece bir sorumluluk almak mı? Reem Nöroloji Merkezi Kurucusu Dr. Mehmet Yavuz, birçok kişiyi derinden etkileyen evlilik korkusu hakkında açıklamalarda bulundu.
Evlilik Korkusu Nedir?
Son yıllarda, yakın ilişkiler üzerine yapılan araştırmaların sayısı oldukça artmıştır. Evlilik bu yakın ilişkilerin ilk sıralarında yer almaktadır. Evliliğin temelinde de “bağlanma/bağ kurma” arayışı vardır. Bağlanma, beşikten mezara insan davranışının bütünleyici bir parçasıdır. Yetişkinlikteki bağlanma karşılıklı bir ilişkidir. Eşler birbirine yeri geldiğinde bakım verir, zor zamanlarında destek olur ve yaşamın pek çok alanında bir ortaklık içine girerler. Çocukluktan itibaren bağlanma sorunu yaşayan bireyler; eğer gerekli uzman yardımını ve desteği almazlarsa yetişkinlikte karşı cinsle kuracakları ilişkilerde sorun yaşamaları neredeyse kaçınılmazdır. Bu kişilerin yakınlık ve bağlılık gerektiren evlilikten kaçınmaları da oldukça sık gözlenir. “Evlilik korkusu, kişinin çevresinde ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda yaşadığı bir korkudur. Ayrıca evlilik korkusu psikolojik olarak yaşanan bir bağlanma korkusudur. Karşı tarafa bağımlı yaşamak, onun fikirlerini önemsemek bazı insanları yalnız yaşamanın doğru olduğuna iter. Farklı kültürlerde ve farklı ailelerde yetişen kişiler birden kendilerini bu zorlu kurumun içine sürüklemek istemez. Bir başkasının sorumluluğunu almak herkes için kolay bir durum değildir. Çünkü evli olduğunuz zaman sadece kendiniz için yaşayamazsınız. Çoğul düşünerek bu doğrultuda kararlar almanız gerekir. Yeri geldiğinde fedakâr olmanız, maddi ve manevi imkânlarınızı buna göre ayarlamanız gerekir.”
Evlilik Korkusuna Sebep olan faktörler nelerdir?
“Evlik korkusuna sebep olan en büyük faktör çevresel ve ailesel faktörlerdir. Kişinin ailesinde anne ve babasının mutsuz ve sürekli tartışan bir aile içerisinde yetişiyor olması bu korkuyu doğurabilir. Çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun yaşanmasına sebep verebilir. Kişi çelişkiler yaşar, kendisinin de mutsuz bir birlikteliğinin olacağına inanır. Evlenmekten kaçınır ve evlilik kurumuna olan ilgisi de zamanla yok olur. Uzun zaman tek başına yaşayan insanlarda bu korku görülebilir. Uzun bir dönem yalnız yaşayan bir insan başak bir insanla birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanabilir ve evlilikten kaçabilir. Fakat bu durum mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülmektedir. Nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuk mükemmeliyetçi bir ruh halinde olur ve karşı taraftan da bunu bekler ve ilişkisinde yaşadığı en küçük tartışma bile onun mutsuz bir evlilik yaparak anne ve babası kadar mutlu bir beraberliğinin olmayacağına kendisini inandırmasıyla başlar. Bir başka deyişle fazla mükemmeliyetçi olmak ta bu korkunun oluşmasına sebep olabilir. Bazı erkekler, hep daha iyi bir bayanla karşılaşabileceği düşüncesi ile önüne çıkan evlilik adayı kadınlardan uzak durabilirler. Ya ‘’ ilerde başka birine aşık olursam ‘’ tarzı düşünceler sürekli anksiyete oluştururak kaçmalara neden olur. Birey flört ettiği kişilerle asla evlilik eylemine girmez. Kimisinde ekonomik, kimisinde fiziksel kimisinde ise kültürel eksiklik bulur. Çoğu kez arkadaşlarının flörtleri ile mukayeseler yapılır ve mutlaka eksik bir şeyler bulunur. Bu anlamda görücü usulü ile olan evlilikler daha az anksiyete oluştururlar. Çünkü sorumlulukları kişilerin anne ve babaları da paylaşırlar. Yapılan istatistikler görücü usulü ile yapılan evliliklerde boşanmaların daha az olduğunu göstermekte. Bunun nedeni evliliğin oluşmasında kendini sorumlu hisseden ebeveynlerin sürekli olarak çiftleri kontrol ediyor olması ve en ufak sorunlarda devreye giriyor olmalarıdır. Diğer taraftan flört dönemlerinden sonra yapılan evliliklerde, görücü usülünde olanlarda olduğu gibi çevresel ve ailevi baskılar olmaz. Bu yüzden boşanmalar çok daha kolay gelişir. Diğer bir deyişle görücü usulüyle yapılan evliliklerde boşanmaların daha az olmasının sebebi, bu tarz yapılan evliliklerde daha mutlu olunuyor olması değildir. Çoğu kez kişi mutlu da olsa mutsuz da olsa çevresel ve ailevi baskıyla birlikteliğini devam ettirmek zorunda kalır. Ancak aile müessesesinin geleceği açısından, aileyi koruyucu çevresel baskının yararlı olduğunu savunanlar da azımsanmayacak sayıdadır.
Evlilik Korkusu yaşayan insanlarda ne gibi psikolojik belirtiler olabilir?
“Bu korkuyu yaşayan kişiler bağlanmaktan korktukları için uzun süreli birlikteliklerden kaçarlar. Devam eden ilişki içinde evlilik konusu açıldığında partnerinden uzaklaşabilir. Yalnız yaşamanın en doğru yaşam biçimi olduğuna, evliliğin formalite bir kurum olduğuna dair rasyonalize etme çabaları görülebilir. Kendisini evlilikte başarılı olamayacak biri gibi düşünebilir ya da evliliği kendi özgürlüğünü engelleyecek bir yaşantı gibi düşünebilir. Bu durum bir tehlike gibi algılanır ve kişinin kaygısını arttırır. Kendi gibi düşünen ve daha çok bekar, yalnız yaşayan insanlarla görüşmek isterler. Hemen her ortamda bekarlığın avantajlarını anlatırlar. Evli olan ama evlilikleri iyi yürümeyen çiftlerden sıklıkla bahsederler. Evliliğin sorumluluğunu almak, yeni görevler ve roller üstlenmekten kaçınmak isterler. Kişinin bu sorumluluklar ve yükümlülüklerle ilgili kendini hazır hissetmemesi, her evlilik bahisi açıldığında anksiyete oluşmasına neden olur. Bunu bazen kişi açıkça ifade eder, bazen de ilişkide yaşanan durumlar sonucunda ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda bencilce yaklaşımları olabilir. Evlilikle ilgili sorulara çelişki içeren cevaplar verebilirler.”
Evlilik Korkusunu yenmek için neler yapılabilir?
Kişi evlilikle ilgili korkuları ve kaygılarıyla baş edemediği sürece, bu problem her ilişkisinde yeniden ortaya çıkacaktır. Bu problemler ilişkilerde ayrılıklara neden olabilir. Genellikle ayrılık sonrasında özgüven eksikliği, yalnızlık duygusu, değersizlik hissi, içe kapanma, kendini suçlama gibi süreçler gözlenebilir. Yalnız kalan, sosyal ilişkilerden uzak duran bireyler daha yoğun ve şiddetli yaşarken bu duyguları, sosyal ağları daha geniş olan, farklı aktivitelerde bulunan bireyler ise bu süreci daha kısa sürede atlatabiliyor. Ancak aynı durum, bir sonraki ilişkide yeniden ortaya çıkıyor. Duyguları, kaygıları, korkuları ifade edebilmek her ilişki için çok önemlidir. İlişki içinde sevdiği kişiyle bütün duygularını paylaşabilen bireyler, endişeleriyle daha iyi baş etme ve gerektiğinde yardım alma şansına da sahip olurlar. Evlilik korkusunu yenmek için kişi kendisine olan güvenini arttırmaya çalıştığı gibi başkalarına da güven duyabilmelidir. Ön yargısız yaklaşım sergilemeli, kaderci düşünmekten kaçınmalıdır. Paylaşımcılığı öğrenmeli, bencillikten uzak durmalıdır. Doğru bir ilişkiden neler beklediğini tam anlamıyla düşünmelidir. Sağlıklı ve uzun ilişkiler yaşayabilmek için psikolojik destek mutlaka almalıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.