->
Heli-cobacter pylori adı verilen bu bakteriye peptik ülser hastalarının büyük çoğunluğunun mide mukozalarında rastlanmıştır.
MIDE-ONÎKİPARMAK BAGIRSAGI
Hastalık, raide ve onıkıparmakba-ğırsağının bir ya da daha çok bolumun-de görülebilir Mukozayla sınırlı kalabileceği gibi, duvarı delecek kadar da dennleşebılır Oldukça sık gorulur, ingiltere’ye ait verilere göre, erişkin kadınların yüzde 2’sınde, erkeklerin de yüzde 6’smda ülser görülmekte, ayrıca 45-53 yaş grubundaki erkeklerin yüzde 10′u bu hastalığa yakalanmaktadır Gerek hastanın ruhsal yapısını, gerek çalışma yaşamını uzun sure etkilemesi nedenıyle ülser, buyuk toplumsal önem taşıyan bir hastalıktır. Araştırmalar asit ketleyici ilaçlarla tedavi edilen hastalarda H. pylori enfeksiyonunun sürmesi durumunda peptik ülserin çoğunlukla yinelediğini göstermektedir. Düşük gelir düzeyindeki gençler arasında daba yaygın olan on-ikiparmakbağırsağı ülseri, mide ülserine oranla 3-12 kez daha sık görülür.
NEDENLERİ
Peptik ülserin (mide ve/ya da onikipar-makbağırsağı ülsen) nedenlerine ve tedavisine ilişkin bilgilerde son birkaç yılda köklü değişiklikler olmuştur.
Eskiden hastalığın tek nedeninin midenin aşırı asit salgılaması olduğu sanılırken bugün hem mide iltihabı, hem de mide ve onikiparmakbağırsağı ülserlerinin oluşumunda bir bakterinin rol oynadığı görüşü ağırlık kazanmaktadır
Buna karşılık antibiyotik tedavisiyle bakteri enfeksiyonunun ortadan kaldırıldığı durumlarda H. pylori yeniden üremeden ülser yinelememektedir.Hastalığın nedenleri arasında ailesel yatkınlık da sayılabilir. Ülserli kişilerin birinci dereceden akrabalarında hastalığın gelişme olasılığı, başka kişilere göre üç kat fazladır; erkeklerde ise bu tehlike iki kat daha artmaktadır.Kişinin zayıf yapılı (astenik), anjiyospastik, sinir sistemi duyarlı, bunaltıya eğilimli olması yıllarca çok önemsenmiştir. Oysa günümüzde bu koşullar daha az önem taşımakta ve hastalığın nedeni olmaktan çok, sonucu kabul edilmektedir.Günümüzde ülserden sorumlu tutu-lan etkenlerin en önemlisi sigara dumanıdır. Sigara dumanı ülserin nedbeleş-mesini önleyip yeniden açılmasını kolaylaştırır. Romatizma ilaçlan da kanama olasılığını artırdığından aynı ölçüde tehlikelidir.
Beslenmeyle ilgili ve ruhsal etkenler artık önemini yitirmiştir. Günümüzde mide-bağırsak uzmanı hekimler hastanın beslenmesini tümüyle normalleştirme eğilimindedir, hatta tok karnına kahve ve çok az alkole bile izin verilmektedir.Peptik ülserin tek nedene bağlı olmadığı, saldırgan etkenlerle mide mukozasının koruyucu etkenleri arasındak duyarlı dengeyi bozabilen öğelerin bir araya gelerek hastalığı ortaya çıkardığı kabul edilmektedir. Sağlıklı kişide pepsin ve hidroklorik asit gibi mukoza ya pısına zarar veren maddeler mukoza örtüsüyle yakın ilişkidedir, ama mukozanın da güçlü bir savunması vardır. Mide mukozasının başlıca savı etkenleri şunlardır:
• Mukus üretimi. Mide yüzeyine yapı-J şan mukus katmanı, mide duvarlarını»! pepsin ve hidroklorik asitin yıkıcı etki-j sinden korur. Ülserlilerin mide salgılan’ üzerinde yapılan son çalışmalar, üretilen mukus miktarında azalma olduğa gibi, mukusun duvarları koruyucu etki-, sini azaltan bir nitelik değişimine uğra-| dığım da ortaya koymuştur.• Mide salgısı ketleyicilerinin üretimi.] Olağan koşullarda onikiparmakbağırsa-ğına kimus (midede Öğütülmüş gıdalar) geldiğinde, mide salgılarını ketieyen enterogastron adlı bir hormon salgılanır. Bu hormonun üretimi azaünca hidroklorik asit üretiminde artış görülür.• Midenin normal kanlanması. Mide atardamarlanndaki doğumsal ya da edin-sel bozukluklar, kan akımını azaltarak: j mukozanın savunma gücünü düşürür.Vücudun başka dokularında hızh : ilerleyen onanm süreci, ülser oluştuktan sonra midede çok güç gerçekleşir, çünkü ortamın asitliği onarımı engeller. Bu nedenle peptik ülser ancak uzun sürede iyileşebilen kronik bir hastalıktır.
BELİRTİLERİ
Peptik ülser bazen hafif ve özgül olmayan belirtilerle sessizce seyredip, sonra ani ve şiddetli bir kanama ya da delinmeyle akut bir tabloya dönüşür.Belirtiler ülserin yerine göre değişir, Bunların en Önemlisi olan ağn, hastaların çoğunda tek belirtidir. Gerek mevsime bağlı olarak (genellikle ilkbahar ve sonbaharda), gerek gün içinde belirli aralıklarla yinelemelerin ortaya çıkması ipik bir özelliktir. Mide ülserinde öğünlerden sonra ağırlık duygusu göz-enir; daha sonra gerçek ağn başlar ve ‘dört zamanlı ritim” (öğün-iyileşme-ığrı-iyileşme) gerçekleşir.Onikiparmakbağırsağı ülserinde ise ığrı aç kamına ya da Öğünlerden birkaç aat sonra başlar ve daha çok kramp bi-imindedir. Bunda “üç zamanlı ritim” öğün-iyileşme-ağn) gözlenir. Mide-ınikiparmakbağırsağı ülserinin en belir-in özelliği, yemekten sonra ya da alka-maddelerin alınmasıyla ağrının hafif-îmesi ya da geçmesidir. Ağrının yeri pik olarak karnın ortası, göbeğin üstü-ür. Ülserin yerine göre çeşitli dokulara ayılma olabilir: Sağ böğür, sut, iki anda son kaburgalar boyunca ve ender larak da göğüs kemiğinin arkası.Ağrı nokta ya da kramp biçiminde labilir; bazen yanma duygusu, geğirti, ilantı, açlık ya da doygunluk duygusu î hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) blosuna benzeyen bir fenalaşma ağn-ı eşlik eder. Ağrıya karşın iştah nor-aldir, ama bazen kusma görülür.Açlık, sigara, alkol, ruhsal gerginlik, ser yapıcı ilaçlar ve aşırı yemek yeme, lirtilerin ağırlaşmasına neden olur. sineklerin az miktarda yenmesi ve asit derici ilaçlar ise hastayı rahatlatır. Günümüzde ülser hastasının niçin n duyduğu henüz açıklanamamıştır, ıceleri mide asitinin ülser alanında ıkta kalan sinir liflerini tahriş ettiği rsayılırdı, oysa günümüzde bu liflerin anlara duyarsız hale geldiği bilinmek-ür. Ağn ülserin asitle temasına bağlıdır; bu durum engellendiğinde ortadan kalkmaktadır. Ülsere bağlı komplikasyonlar gelişmemişse seyrek olarak kusma, sıklıkla da asitli salgının ağza geri gelmesi (regürjitasyon) görülür. Bir başka yaygın belirti olan kabızlık, az yemek yenmesine, bağırsak hareketlerini uyarmayan besinlerin alınmasına (bunlar mide kasılmalarını uyanp ağn verir) ve bazen de sürekli bağırsak kasılması (hipertonik kabızlık) durumuna bağlıdır.
TANI
En önemli tanı aracı mide-incebağırsak filmidir. Ülserin varlığının en dolaysız ve kesin bulgusu olan “niş” (çukurluk), her zaman gösterilemez.Radyolojik inceleme kadar önemli bir başka tanı aracı da gastroduodenos-kopidir. Endoskop aygıtı yaklaşık 1 cm çapında esnek bir borudur; mide ve oni-kiparmakbağırsağına sokulduğunda mukoza durumunun ve varsa ülserin doğrudan görülmesini sağlan
Endoskopi aygıtlanmn en son modellerinde (videoskopi) aygıtın ucunda elektronik bir TV kamerası da bulunur. Böylece incelenen organ (mide, bağırsak) doğrudan görüntülenebilir. Aygıt, objektif işlevi gören ve odaklanan görüntüyü mikroişlemciye yansıtan bir mercekten oluşur; buradan görüntü bir videoişlemciye aktanlarak televizyon ekranına yansıtılır. Endoskopi, hekimin hem incelediği organı ekranda doğrudan görmesini, hem de tanıyı son derece kolaylaştıran renkli görüntüden yararlanmasını sağlar. Videoskopi, optik lifli endoskopide süt görülen kusurları (X ışınlanılın sarartıcı etkisi; optik liflerden bazılanmn kınlmasına bağlı olarak görüntüde siyah noktalar oluşur) ortadan kaldırır. Böylece daha doğru bir tedavi yöntemi seçilebilir.Son yıllarda peptik ülserle ilişkili olduğu anlaşılan H. pylori adlı bakterinin midedeki varlığını saptamaya yönelik testler de geliştirilmiştir.
KOMPLİKASYONLAR
Kanama, delinme ve uzun dönemde gelişebilen darlık gibi komplıkasyonlar ortaya çıkmazsa, ülser yalnızca sıkıntı veren bir hastalık olarak görülebilir. Ülser mide duvannda uzun süre değişmeden kalabilir, bazen yavaş ilerleyen bir onanm süreci görülebilir, ama genellikle derinleşme eğilimindedir. Bu da komplikasyonlann temel nedenidir. Mide duvannda bulunan küçük ya da büyük birçok: kan damanmn ülsere yakın uçları tıkanır ve ülser ilerlediğinde açılsalar da kanama görülmez.Ama hızlı gelişen ülserler dokuda tıkanmamış bir damara, özellikle atardamara rastladığında damar duvannı aşındırarak kanamaya neden olabilir. Kanama, genellikle aşın yorgunluk ya da bol miktarda yiyecek ve içecek alındıktan sonra, çoğunlukla gece başlar. Hasta uykudan uyanır, yorgunluk, baş dönmesi, esneme, renkte solma, bulantı ve ishal görülür. Bir litrenin onda biri kadar kanama olması dışkının siyah renk alması için yeterlidir. Kusarak parlak kırmızı renkte ya da “kahve telvesi”ne benzer siyahlıkta bir kütle çıkarılabilir.Siyah kusmuk, midenin hidroklorik asitiyle karışmış olan kandır. Solukluk, aşırı terleme, güç azalması ve nabzın hızlanmasıyla birlikte bayılma görülebilir. Hastayı hareketsiz yatırıp hemen hekim çağırmak ya da hastaneye götürmek gerekir.ide delinmesi de kanamaya benzeyen bir sürecin sonunda gelişir. Ülser derinleşerek mide duvarının bütün katlarını yıkıma uğratır ve gerçek bir delik oluşturur. Mide delinmesi belirtileri de aniden ortaya çıkar. Kanama öncesinde belirtiler şiddetlenebilir ya da “sarsıntı ağrısı” denen değişken şiddette bir belirti görülebilir. Hasta, vücudu sarsıldığında, örneğin, arabada giderken midesinde şiddetli bir ağn duyabilir. Daha sonra, hiçbir ön belirti olmadan karnın üst bölümünde “bıçak saplanmış gibi” çok şiddetli bir ağn duyar. Ülserin mide duvarında açtığı delikten mide içeriği dışarı çıkar ve karın zarına ulaşınca şiddetli tahriş sonucunda karın ağrısına neden olur. Bu aşamada ateş görülmez. Tansiyon normal, karın ön duvarı ise çok Sert ve gergindir; ama en belirgin bulgu ağrıdır. Bu aşamada hastanın hemen hastaneye kaldırılması gerekir; anında cerrahi girişim yapılmazsa 24-48 saat içinde innli kann zan iltihabı denen çok ağır bir hastalık tablosu gelişir
ÜLSER VE KANSER
Mide ülseri ile kanser arasındaki ilişki ^tartışmalıdır. Günümüzde yaygın görüş, mide ülserinin ender olarak (yüzde 1,5′ten az) kötü huylu tümöre dönüştüğü, ülserin başlangıcında her iki yönde de gelişme olasılığının bulunduğu ve hastalığın kötü gidişil olarak nitelenemeyeceğidir.
Ülser değerlendirmesinde önemli olan, iltihabı ve tümoral dokuların erken dönemde ayırt edilmesidir. Bu aynmda klinik tablonun özellikleri pek kolaylık sağlamaz. Aynı biçimde, hastanın yaşı, belirtilerin süresi, ağnnm özellikleri, iştah azalması ve zayıflama da ayırıcı tanı açısından çok önemli değildir. Yemeklerden sonra karnın üsi bölümünde az da olsa şişkinlik duyul ması, iştahsızlık ve bulantı gibi belirti lerin gidişinin değişmesi daha anlamlıdır. Kesin tanı ancak radyoloji, gastros-kopi, biyopsi, hücre ve salgı incelemeleri sonucunda konulur.
TEDAVİ
Helicobacter pylori üzerine yapılan araştırmalar peptik ülserde bu bakteri enfeksiyonunun rolünü ortaya koymakla birlikte, asit ketleyici ilaçlar hâlâ tedavide yaygın olarak kuUanılmaktadır. Ama bilinen tedavi yöntemleri her zaman olumlu sonuç vermez. Bunun nedeni peptik ülserin, hazırlayıcı nedenlerin ortadan kalkmasıyla hemen iyileşmemesidir; yinelenme oram da yüksektir. Peptik ülserin akut evresi, genel önlemler ve ilaç tedavisiyle iyileşebilir. Genel önlemler arasında İlk sırada dinlenme gelir. Ruhsal açıdan en az 20-30 gün süreyle huzurlu bir dinlenme dönemi ve düzenli bir yaşam, hasta için çok yararlıdır.
BESLENME
H2 alıcı karşıtı ilaçların (H2 reseptör an-tagonistleri) kullanıma girmesinden önce ülser tedavisinde egemen olan yaklaşım, beslenmenin uygun biçimde sınırlandırılmasıyla midenin “işlevsel din-lenme”sim” sağlamaktı.Sınırlı beslenme programlarında temel amaç, serbest mide asilini proteinli besinlerle tamponlamak ya da yağlı besinlerle asit salgısını engellemektir.Ama artık sınırlı beslenme programlarının bilimsel bir temeli olmadığı kabul edilmektedir. Midenin 24 saatlik asit salgısı açısından, özel beslenme programları ile normal beslenme arasında önemli bir fark gösterilememiştir. Ayrıca süt ve süt ürünlerine dayak beslenmenin, kan lipit düzeyi bozukluğu, süt-alkali sendro-mu gibi metabolizma bozuklukları tehlikesi getirdiği, hastanelerde uygulanan beslenme programlarına oranla ülser nedbeleşmesini daha olumsuz etkilediği ve asit salgısını artırdığı saptanmıştır.Gece yatmadan önce kahvaltı yapma ya da iki saat arayla azar azar yemek yeme gibi öneriler eski önemini yitirmiştir. Daha çok işlenmemiş besinlere ağırlık verilmektedir. İşlenmemiş buğday ve pirinç içeren besinlerle soya-fasulyesi, bakla, dan gibi tahıllara, tükürük salgısını artırmaları, mide asilinin onikiparmakbağırsağına geçişini yavaşlatmaları, safra tuzlarını bağlamaları ve yapılarındaki bir maddenin mukoza örtüsünü koruyucu etkisi nedeniyle beslenmede önem verilmesi önerilir.Beslenmeyle ilgili başka öneriler arasında en akılcı olanı, normal kalorili, nitelik açısından dengeli, doğal besinler-ce zengin ve günde üç öğüne bölünmüş bir programdır. Midenin asit salgısını artırdığı kesin olan kafeinden arıtılmış ya da işlenmemiş kahve, çay gibi me-tilksantin türevleriyle yoğunlaştırılmış sıvı protein ürünlerinden özellikle uzak durmak, hiç değilse bunları çok az almak ya da aç kamına almamak gerekir.• Alkol Alkollü içkilerin akut mide iltihabında asit salgısını artırarak mideye zarar verdiği kamtlanmışsa da, oni-kiparmakbağırsağı ülseri üzerinde doğrudan etkisi olduğunu gösteren bir bulgu elde edilmemiştir.Tersine, az miktarda alkolün iyileşmeyi olumlu etkilediği ya da ülserin yinelemesini geciktirdiği gözlenmiştir.• Sigara dumanı Sigara dumanının peptik ülser gelişimi üzerindeki etkisi kesin olarak saptanmıştır. Çeşitli araştırmalar günde 10 taneden fazla sigara içenlerde iyileşme olasılığının azaldığını, yineleme tehlikesinin ve komplikas-yonlann arttığım göstermektedir. Sük-ralfat gibi koruyucu bileşikler ve asit salgısını azaltan güçlü ilaçlar bile sigaranın zararlı etkilerini önleyememektedir.
Günümüzdeki bilgiler, hiçbir ilacın sigara içen hastalarda anlamlı bir yarar sağlayamadığım göstermektedir; peptik ülseri olan ve sigara içen hastalara en yararlı öneri sigarayı bırakmalarıdır,
TIBBİ TEDAVİ
Tıbbi ülser tedavisinin amaçlan:
• Kısa erimde: Ağrıyı hafifletmek ve ülserin hızla nedbeleşmesini sağlamak.
• Uzun erimde: Yinelenme ve kompli-kasyonlan önlemek.Bu amaçlara ulaşmak için üç saldırgan etken (asidopepsin, safra, bakteriler [Helicobacter pylori gibi]) ile bunların karşısında incebağırsak mukozasının savunma süreçleri arasında bir dengenin sağlanması gerekir. Kuşkusuz, günümüzde onikipar-makbağırsağı ve daha az ölçüde mide ülserlerinin tedavisinde asıl amaç, 24 saatlik asit salgısının, özellikle de gece gerçekleşen salgılamanın uzun erimde denetim altına alınmasıdır.Peptik ülserin iyileşmesi ile asit salgısının azalması arasında doğrudan bağıntı olduğu kanıtlanmıştır.• Asit gidericiler Asit giderici ilaç tedavisinden amaç, mide içindeki hidro-klorik asit yoğunluğunu ve onikiparmak bağırsağının asit yükünü azaltmaktır.
Bikarbonat (sodyum ve kalsiyum) ya da kalsiyum karbonat içeren ilaçların kesin bîr tampon etkisi varsa da, güçlü yan etkileri (metabolik alkaloz ve kan kalsiyumu yükselmesi ile birlikte ilaç kesildikten sonra Sşırı asit salımmı) nedeniyle bunlar kullanılmaz.Klinik uygulamada en çok magnezyum ve alüminyum hidroksit bileşiklerinden oluşan asit gidericiler kullanılır. Bunlar tek başına ya da birlikte kullanıldıklarında olumlu bir tampon etki gösterir; bağırsaklardan emilimleri ise oldukça azdır.Onikiparmakbağırsağı ülseri konusundaki klinik deneyler, uygun ilaçların ağrı kesici etkileri yanında 4 6 haftada nedbeleştirici bir etkileri de olduğunu göstermiştir. Bu etki başta simetidin olmak üzere H2 alıcı karşıtlarıyla (H2 reseptör antagonistleri) sağlanan sonuca yakındır. Mide ülseriyle ilgili deneylerin sonuçlan ise sınırlıdır.Önerilen dozlarda asit giderici ilaçlara iyi uyum gösterilir. Magnezyum hidroksit içeren bileşiklerde ishal, alüminyum hidroksitin egemen olduğu ürünlerde ise kabızlık görülebilir.Alüminyum hidroksit ayrıca bağırsaklardan fosfat emiliiyle etkinleşir ve fosfat içeriği düşük bir beslenme sürdüren hastalarda, mineral metabolizmasında değişiklikler (kalsiyum ve fosfor) ile osteoporoz (kemik dokusunun yoğunluğunun azalması) ve osteomalaziye (erişkinde kemik yumuşaması) neden olabilir. Alüminyum emilirni olasılığı da istenmeyen bir durumdur. Araştırmaların henüz tamamlanmamış olmasına ve sonuçlarını yorumlamadaki güçlüklere karşın, eldeki veriler düşük dozda alüminyum içeren ilaçlarla kısa süreli (4 hafta) bir tedaviden sonra bile vücutta alüminyum birikimi olduğunu düşündürmektedir. Alüminyum bileşikleri başta olmak üzere, bazı asit giderici ilaçlar başka bazı ilaçlarla birlikte verilince, bu ilaçların emilimiyle etkinleşir. Örneğin, antibiyotiklerin (tetrasiklin gibi), digoksin grubu kalp ilaçlarının, havale nöbetlerini önleyici ilaçların, iltihap bastına ilaçların vücutta kullanılabilirliğini azaltırlar. • H2-ahcı karşıtları (H2 reseptör antagonistleri) Mide hücrelerinin çeşitli uyaranlara (histamin, gastrin, asetilko-lin) yanıtını engelleyen H2 -alıcı karşıtı ilaçların etkili ve seçici biçimde kullanılması, onikiparmakbağırsağı ülserinin tedavisinde devrim yaratmıştır.Sonuçlara ilişkin geniş ölçekli bir değerlendirmede, H2-ahcı karşıtı ilaçların 8-12 hafta kullanıldığında yüzde 84′ten yüzde 88′e kadar değişen oranlarda nedbeleştirici etki gösterdiği t görülmüştür. Değişik H2-alıcı karşıtı ilaçlar arasında ise anlamlı bir farklılık saptanmamıştır.En sık görülen yan etkiler mide-bağırsak sistemiyle ilgili olanlardır: İshal (yüzde 1), bulantı ve kusma (yüzde 0,8) gibi. Ayrıca, özellikle yaşlı hastalarda ya da karaciğer ve böbrek işlevlerinde bozukluk olanlarda çok seyrek olarak bilinç bulanıklığı (her 100 bin kişide yaklaşık 1,1 olgu), uyku eğilimi, baş dönmesi görüldüğü bildirilmiştir.Simetidinin, özellikle uzun süre yüksek dozda verildiği Zollinger-Ellison sendromu olgularındaki bir yan etkisi, erkek hastalarda erkeklik hormonunu (androjen) baskılayarak meme büyümesine (jinekomasti) ve cinsel iktidarsızlığa yol açmasıdır.Bir başka ilaç da kîsa süre önce kullanıma sunulan omeprazoldür. Bu ilacın 20 mg’lik tek dozu 24 saat süreyle bazal ve uyarılmış asit salgısını ketleyebilecek güçtedir.Omeprazolün onikiparmakbağırsağı ülserini tedavi edici etkisi kanıtlanmıştır. Günde 20 mg’lik bir dozla, 4 hafta içinde olguların yüzde 96’sında iyileşme görülür. Günde 40-60 mg’lik dozlarla nedbeleşme hızlandığından ek bir yarar sağlanır; bu oran 15 günlük bir tedavide yüzde 100′e ulaşabilir.İlacın ağrı üzerinde belirgin bir etkisi vardır; günde 20 60 mg arasında değişen dozlarla, Öznel belirtiler 24-72 saat sonra tümüyle yok olmaktadır.Omeprazolün bugüne değin önemli yan etkileri bildirilmemiştir. Bu ilaca bağlı olduğu düşünülen ve çok az görülen bozukluklar şunlardır: Deri döküntüleri, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi ve karın ağrısı.• Antibakteriyel ilaçlar Mide ve in-cebağırsak mukozasındaki iltihabı süreçlerde Helicobacter pylori’nin olası etkisinin bulunması, onikiparmakbağırsağı ülserinin tedavisinde antibiyotik kullanımmı gündeme getirmiştir.Peptik ülser tedavisinde antibiyotik kullanımıyla ilgili sorunlar henüz çözülmemiştir. Günümüzde yalnızca antibiyotiklere dayalı bir peptik ülser tedavisinin anlamlı olmadığı kabul edilmektedir. Ama ülser tedavisinde kullanılan ilaçlarla birlikte antibiyotik alınması ülserin yineleme olasılığını azaltmaktadır.
PRATİK YAKLAŞIM
Etkin peptik ülseri olan bir hastanın çözmesi gereken başlıca sorunlar şunlardır:
• Tedaviye ne zaman başlanacağı;
• hangi ilacın kullanılacağı;
• ilacın dozu;
• ne kadar süreyle kullanılacağı.Kuramsal olarak tedavi, ancak kesin ülser tanısı konduktan sonra başlar. Oni-kiparmakbağırsağı ülserinde kesin tanı çift kontrastlı film ve mide-onikipar-makbağırsağı endoskopisi, (iç görüntüleme), mide ülserinde ise endoskopi ve biyopsi ile konur. Kesin tanıya değin öznel Minik belirtiler, asit giderici ilaçlar kullanarak denetlenebilir. Yalnız bazı özgül olgularda, kesin tanıyı beklerken doğrudan tedaviye başlanabilir.Hangi ilacın kullanılacağına karar vermek kolay değildir. Ülser hastalığının çeşitli nedenleri tek tip tedaviye izin vermez. Gerek saldırgan etkenleri azaltan (salgıyı, özellikle H2 -alıcı karşıtlarını) gerek mide ve onikiparmakbağırsağı mukozasının savunma yeteneğini artıran ilaçlar için olumlu görüşler bildirilmiştir.Ağrıyı hızla ortadan kaldırmaları, hızlı iyileşme sağlamaları, kolay kullanılmaları ve hastaların iyi uyum göstermeleri nedeniyle H2 -alıcı karşıtı ilaçlarla omeprazol başarılı bir tedavi açısından belirli üstünlükler taşır.Tüm tıbbi tedavi yöntemlerinin başarısız kalması, ağrı şiddetinin azalmaması ve komplikasyon gelişmesi, cerrahi girişim gerektirebilir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.