->
Yanlış teşhisler koyup etten kemikten oluşan kimi tartışmalı tipleri gözümüzde büyüttüğümüz de olur.
Nur Demirok / REFERANS GAZETESİ
“Başta yöneticiler olmak üzere çoğu çalışanda en hafifinden en ağırına kadar psikolojik sorunlar bulunabilir. Bu her zaman normal seyretmez. Temel neden aslında şudur: Nur Demirok’un Köşe Yazısından ayrıntılar…”
Sosyalleşmek çevremizdeki insanları anlamaktan geçer. Onları kendi dünyaları içinde tanır ve keşfederiz
Ofis dışı iş ilişkilerinde de aynı kural geçerlidir. Ne yazık ki ülkemiz az da olsa normal davranışlara sahip olmayan insanların iş yaşamında yer aldığı bir toplumdur. Başta yöneticiler olmak üzere çoğu çalışanda en hafifinden en ağırına kadar psikolojik sorunlar bulunabilir. Temel neden aslında şudur: Kimileri bu dünyaya birilerini hoyratça yönetmek, zorunlu biçimde üstünlük kurmak ya da mutlaka fark edilmek için geldiğine inanır. İlişkiler içtenlikten uzaktır. Sahte tebessümler, yapay nezaket gösterileri asıl kimlikleri gizler.
Tartışılamayan tipler
Çalışma yaşamında tartışmalı insanların çoğu kendi hazırladıkları bir maskeyi takar; tıpkı şu bildiğimiz tiyatro maskları gibi. Tecrübeli uzmanlar çalışanların tipik davranışlarından bu sorunlu tipleri anında teşhis eder. Hiyerarşik düzende çalışanların çoğu aykırı tipleri kolayca tanıyamazlar. Herhangi bir olay onların maskesini düşürünce gerçek yüzleri ortaya çıkar. İş hayatında sorunlu tipleri keşfetmenin kestirme bir yolu olabilir mi? Çoğu sosyal psikolog bu süreci teknik tanımıyla iş yaşamındaki dengeleme sürecini analiz etmekle ortaya çıkarır. “Homeostatis” de denen bu sürece adapte olamayanları kestirmek uzman olmayanlar için oldukça güçtür.
Davranışların kaynağı
Sorunlu insanların patolojiye kayan davranışları sanki genetik miras gibi diğer insanların bedenine, ruhuna egemen olur. Sık ilişkide bulunulan bu insanların konuşma üslubu ve kurdukları cümlelerin hissedilmeden taklit edilmeye başlanması, bir uzman için ayırt edici ilk belirtidir. Böylece ofis çalışanları zamanla tek tipleşir; firma kültürünü de derinden etkilemeye başlar. İş dünyasına sızmış tartışmalı tipler karşısında nasıl bir tavır sergilemeli ve onları kolayca nasıl tanımalıdır? Dengeli insanların çoğunlukta olduğu işyerlerinde bu türden insanları tanımak için pratik bir reçete yoktur ama bazı gözlemler oldukça yararlıdır.
Saç sakala göre hüküm
“Kretschmer”, “Sheldon” gibi uzmanların tipolojik sınıflandırmaları da bu anlamda hiçbir değer ifade etmez. Alışılmışın dışında sakal, bıyık bırakmak, saçı aykırı renklere boyamak, acayip giysileri tercih etmek “tartışmalı tip” tanımına girmez. Entelektüel görünmek uğruna numarasız gözlükle dolaşmak, yüz ifadesini değiştirmek, rol kesmek ya da teatral mimiklerle konuşmak da “tartışmalı tipler”den sayılmaz.
Kısacası tartışmalı tiplerin kıyafetle, postürle, konuşma biçimiyle alakası yoktur. Aksine kimi zaman aşırıya kaçan marjinalleşme, ofis yaşamına renk ve heyecan katar. Hatta “en becerikli buluşçular”, “devrimci satışçılar”, “şirket içi reformistler”, “ufku gören vizyonerler” hep bu insanlardan çıkar. Çünkü iş dünyasında her şey duyumlar ve reaksiyonlar etrafında şekillenir. Velhasıl abartılı giyim kuşam ya da kulağa takılan küpenin teşhis için hiçbir değeri yoktur!
Tartışılması mümkün olamayan tartışmalı tipler
Sahte empatikler
Ülkemizde sıradan çalışanlar “empati” ifadesini nedense entelektüelliğin bir göstergesi olarak algılar. Onlar için kendini başkasının yerindeymiş gibi göstermek bir empati ifadesidir. Oysa empati başkasının duygu ve düşünce biçimini algılayıp ona göre davranma yeteneğidir. Empati sonradan güçlendirilse de genellikle doğuştan gelen bir özelliktir. Ruhsal duyarlılık gerektirir. Gerçek empatikler muhatabın duygusal halini algılar, sonuçta “hissettirmeden” çözüm üretir. Sahte empatikler ise sık sık üzüntü gösterileriyle sadece rol yaparlar.
Bilge geçinirler
Bu rolü oynayanlar genelde zararsız insanlardır. Öğüt vermek onların önemli davranış biçimidir. Daha çok orta yaş üstünden çıkar. Müşterileri ise genellikle gençler ve yeni işe girmiş insanlardır. Özlü sözleri filozof edasıyla kendi patentleri altında aktarmaya bayılırlar. Bu bilgelerin(!) hatırat, hikâye ve “darbımesel” dağarcıkları epey geniştir. Çalışmayı değil şirket içinde “racon kesmeyi” severler. Büyük hikmetlerin sahibi edasıyla yöneticilerin gözüne girenler ise tehlikeli olmaya adaydır.
Zembille inenler
Bunların çoğu patron ve üst düzey yöneticilerin yakınlarıdır. Hatta “hamili kart yakinimdir” faslıyla dışarıdan gelip aniden koltuğa otururlar. Daha çok şirketin iş yaptığı banka yöneticilerinin ya da devlet büyüklerimizin himmetine mazhar olmuş kişiler bu safta yer alır. Bu insanların bir bölümü “arkam sağlam” edasıyla kasılmaya bayılır. Çoğu dokunulmazlıkları olduğuna inanmıştır. Zamanla ego değişikliğiyle metamorfoza uğrayıp yüksek kademelere geldikleri de olur. Torpil kelimesi ise onlar için çok da anlam ifade etmez.
Uçlarda gezinenler
Bunlar ofis yaşamındaki en tartışmalı tiplerdir. Yoğun çalışma temposu içinde arada bir kaçamak yapıp internette “panik atak” sitelerine girip kaybolurlar. Manik depresif yolda yürüyenlerde ise ciddi takıntılar vardır. Çoğunda gına getiren obsesyonlar bulunur. Ofis çalışanlarını daima ikiye ayırmayı severler: İyiler ve kötüler! İyilerin içinde sadece kendileri ile iyi kahve yapan hizmetliler bulunur.
Patronun adamları
Patron ya da üstteki yöneticinin yakını olduğunu hissettiren bu tiplerin büyük silahı yerli yersiz övünmeleridir. Hemen tüm konuşmalarına “patron dedi ki” ara nağmesini katarlar. Onlar güya üst yönetimin sırdaşı ve her bir şeye yol gösteren ermiş insanlardır. Kendileri artık köşelerine çekileceklerdir ama patron izin vermemektedir(!) En iyi başardıkları iş ise toplantılarda patrona yakın bir yerde oturup etrafa manalı biçimde poz vermeleridir.
Enkaz edebiyatçıları
Bu tiplerin ruhsal dünyalarında iki negatif motivasyon bulunur: Kıskançlık ve bencillik! İş yapmaktan çok eleştirmen rolü oynarlar. Tüm eleştirileri mutlaka yıkıcıdır. Belden aşağı vurarak yükselmeyi gaye edinmişlerdir. Takım çalışmasına inanmazlar. Her türlü yenilik ve değişiklik onları adeta çıldırtır. Sürekli kötümserlik duygularıyla enkaz edebiyatı yaparlar. “Batıyoruz” feryadını iyi becerirler. Bu feryatları ise özellikle amirlerinin yanında en üst perdeye varır.
Balon gibi şişenler
Başkalarında olmayan tüm özelliklerin kendinde toplandığını sanan tiplerdir. Tipik bir “narsisizm” illetine tutulmuşlardır. Takım içinde yer almazlar. Gururları aşırı şişmiş adeta patlamaya hazır balon haline gelmiştir. Kibirli davranışlar, tepeden bakıp horlamalar onlara has özelliklerdir. Diğer tüm insanlar kendisine saygı göstermeli; hatta üstün fikirleri önünde saygıyla eğilmelidir. Ne yazık ki günün birinde balonun aniden patlamasına mani olamazlar!
Bulutlarda gezinenler
Psikolojide “euphoria” illetine uğramış, sürekli havalarda dolaşan tiplerdir. Çok konuşup az iş yaparlar. Aniden depresyona girip ortadan kayboldukları da olur. İşyerini film platosu sanarak etrafa “poz kesmeyi” âdet haline getirmişlerdir. Erkekler genellikle “tacizci” olarak tanınmayı ister. Zaman zaman mani nöbetine benzer haller gösterip tiyatro oyuncusu gibi rol yaparlar. “Manyak” lafı biraz ağır kaçsa da sanki bunları motive etmek için söylenmiştir.
İdare-i maslahatçılar
Bunlar en kaba tabiriyle “yağcılığı” meslek edinmiş olanlardır. Değişen her yönteme uyum sağlarlar. “Ağır ol molla desinler” ifadesiyle üstlerine yaklaşırlar. “Yağlama teknikleri”ni başkaları anlayamaz. Üstlerini rahatça etkilerler. Suya sabuna dokunmadan yıllar gelip geçer. “Nabza göre şerbet vermek” özdeyişi biraz da bunlar için söylenmiştir. En önemli özellikleri geçmişi yermek, yeni yönetimi göklere çıkarmaktır.
Sosyalleşmek çevremizdeki insanları anlamaktan geçer. Onları kendi dünyaları içinde tanır ve keşfederiz. Bu her zaman normal seyretmez. Yanlış teşhisl…
( KB)
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.