->
Beyin kimyasını bozuyor
Aynı korkuyla yalnız kalmaktan, kalabalık yerlere girmekten, araba kullanmaktan kaçınması, kişinin yaşam kalitesini ileri derecede bozabilir. Kişi kalp krizi ya da beyin kanaması geçireceği, felç olacağı, aklını kaybedeceği korkusuyla sık sık acil servislere başvurur, tetkikler yaptırır. Panik bozukluğunun, belli bir oranda, uzun süreli “psiko-sosyal stres” sonrasında ortaya çıktığı bilinmektedir.
Kişi aniden başlayan yoğun çarpıntı, titreme, nefes darlığı, baş dönmesi, ölecekmiş ya da kontrolünü kaybedecekmiş korkusu yaşıyorsa bu psikiyatrik bir rahatsızlık olan “panik bozukluğu” dur ve insanın hayatını alt üst eder.
10 yıl öncesine kadar kimsenin adını bile bilmediği panik atak modern çağın en önemli psiko-sosyal sorunlarından biri. İnsanın ruhunu esir alan, hastalık yaşlı genç, kadın erkek dinlemiyor…
Evden dışarı çıkamamak, yalnız kalmaktan, kalabalık yerlere girmekten, araba kullanmaktan kaçınmak gibi çok hayati işlevleri yerine getiremeyen kişinin yaşam kalitesini ileri derecede bozan panik atak uzun süreli “psiko-sosyal stres” sonrasında ortaya çıkıyor ve beynin kimyasını bozuyor…
Panik bozukluk nedir?
Kişi aniden başlayan ve çok yoğun olarak çarpıntı, titreme, nefes darlığı, baş dönmesi, ölecekmiş ya da kontrolünü kaybedecekmiş korkusu yaşıyorsa bu durum psikiyatrik bir rahatsızlık olan “panik bozukluğu” na işaret eder
Panik hastalığında beyin kimyası bozulur.
Öncelikli olarak psikiyatrik bir tablo olmakla birlikte, özellikle kalple ilgili yakınmaların ön planda oluşu nedeniyle hem hastada hem de hekimde bir kalp rahatsızlığı karşısında bulunduğu izlenimi uyandıran ve halen ilk başvurunun sıklıkla kalp hastalıkları uzmanlarına yapıldığı bir hastalık Ani olarak ortaya çıkan ve panik kavramına yakışan yoğun bir sıkıntı (anksiyete) yaşantısı. Ölüm korkusu, delirme korkusu ve kontrolünü kaybedeceği kaygısı… Acil başvurular arasında önemli bir oranı oluşturan ve toplum içinde gittikçe artan bir sıklıkta görülen bir hastalık…
Panik ataklarınız mı var?
Hastalığınız konusunda bilgilenmek ve panik atağınızın üstesinden gelmek mi istiyorsunuz? O halde aşağıdaki yazılan dikkatle okuyunuz ve tedaviniz için size önerilen uygulamaları, hekiminizle sıkı bir işbirliği içinde yürütünüz.
Delirme korkusu
“Panik atağı” (PA) çarpıntı, terleme, boğulma ya da nefes alamama hissi, göğüste ağrı veya sıkışma, karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik gibi duyumların olağan dışı yoğunlukta hissedildiği, beraberinde kontrolünü kaybetme, delirme korkusu ya da ölüm korkusu ile karakterize bir süreçtir.
KORKUDAN KAÇ DİŞİMİ NARKOZSUZ ÇEKTİRDİM
Sanatının ve yorumunun gücüne rağmen ruhunda fırtınalar kopan Zerrin Özer panik atakla henüz hastalığın adı bile bilinmezken tanışmış. Sahnede şarkı söylerken mikrofunu fırlatıp kulise koşan sanatçıya ilk teşhis de Amerika’da konulmuş. İşte Zerrin Özer’in panik atak hikayesi….
“28 yıldır bu derdi çekiyorum. Yıllar önce bu hastalığın ne olduğu bilinmiyordu. Türkiye’de teşhis koyamadılar, Amerika’ya gittim. Nöbet gelince kalp krizi geçiriyorum zannederdim.
HUZURLUYSANIZ AZALIYOR
Sonra Amerika’da bir doktor dedi ki. 80′li yılların başıydı. “Senin gibi 7 hastam daha var, bunu yasamayan anlamaz, bunun adı ‘panik atak’. Seni anlamayanlara kızma, bu hastalığı
henüz kimse bilmiyor” 1980′den beni sürekli ilaç kullanıyorum. İlk nöbet geldiğinde Gelişim Orkestrası’nda solisttim. Sahnede şarkı söylerken, içime bir korku geldi, fenalık hissettim. Mikrofonu fırlatıp kulise gittim. Sonra bu nöbetler kimi zaman sıklaşarak, kimi zaman azalarak devam etti.
10 yıl önce annemin 30 kiloya düştüğü zamanlardı, arkadaşlarım geldi, mutfakta oturuyoruz, bir şeyler anlattılar, ben de biraz güldüm. Sonra nasıl bir panik atak geldi. Nasıl korkuyorum annem şimdi gelecek ve arkadaşlarımı kovacak diye. Halbuki kadıncağız, doğru dürüst yaşamıyordu bile. Nasıl bir şey olduğunu anlatabilmem mümkün değil.
Yaşamınız huzurlu ise nöbetler azalıyor. Ama çok mutlu olduğunuz anlarda da nöbet gelebiliyor. Nöbet anlarında beynim kafama büyük gelecek ve patlayacak gibi hissediyor, tırnaklarımı avuçlarıma geçirip, kanatıyorum. Terleme ve sonra buz kesme belirtileri görülüyor.
BEYİN GÜCÜYLE YENİLEBİLİR
Çok ciddi operasyonlarda bile ölürüm korkusuyla narkoz almıyorum. Kaç tane dişimi canlı canlı çektirdim. Geçtiğimiz yıllarda Rumeli Hisarı konserime sahnede bayılacağım korkusu ile çıkmaktan vazgeçtim. İki sakinleştirici aldım, menajerimin de desteği ile sahneye çıktım. Sahne sanki kayıyor ayaklarımın altından. İkinci şarkıdan sonra sakinleştiricilerin etkisi ile normale döndüm. Panik atağın oluşumunda genç yaşta tecavüze uğramamın etkisi büyük oldu. Beyin gücüyle yenilebilir ama ben bunu başaramadım”.
Yaşayanlar anlatıyor
Araba kullanırken birdenbire başından aşağıya kaynar sular döküldü. Kalbi yerinden sökülecek gibi oldu. Yüzü renkten renge girmeye başladı. “Sonum geldi artık, ölüyorum’ diyerek olduğu yerde arabayı bıraktı. Bu belirtiler, M. Ş’in panik atak geçirdiğini gösteriyordu.
Hastalığı sırasında kendisine ve ailesine yeteri kadar zaman ayırmadığını farkettiğini kaydeden Ş.. “Şimdi kendimi dinliyorum. Hayat yasamaya değermiş” diyor.
Tamam artık ‘ölüyorum’ dedim
İstanbul’da özel bir şirkette çalışan M. Ş. (51), 11 yıl önce panik atakla tanışmış. O günlerde annesini kaybetmesi, Ş.’in ileride yaşayacağı panik atağın zeminini oluşturmuş. Annesinin ölümüne bir türlü alışamadığını söyleyen Ş., “Niye annem öldü?” Keşke başka hastaneye götürsek” gibi sorularla annesinin ölümünden kendisi suçlamaya başladığını anlatıyor.
Ben ölmedim mi?
“Birisi annen kalpten öldü” dese hemen benim de kalbime bir ağrı saplanıyordu” diyen Ş., “Acaba böyle mi kalp krizi geçirdi” diye kendisine sürekli sorula sorduğunu söylüyor. Annesinin ölümünden sonra her şeyden bir bahane arar olduğunu anlatan Ş. bir gün yine aynı düşüncelerle arabaya bindiğini ve gözlerini hastaneye açtığını anlatıyor. Ş., arabada geçirdiği ilk atağını şöyle dile getiriyor: “Araba kullanırken birdenbire başından aşağıya bir şeyler döküldü. Kalbi deli gibi çırpınmaya, yüzü renkten renge girmeye başladı. ‘Tamam artık ölüyorum” diyerek hastane arama başladım. Hastaneye vardığımda kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Öldüğümü düşünmeye başladım. Öten insanların önünden hayatları film şeridi gibi geçer-miş. Gözlerimin önünden de hayatımın akmasını bekledim. Birdenbire kendime geldim. Doktorlara ‘yaşıyor muyum?” diye sormuştum.
Bir Azrail yoktu
O an yaşadığı her şeyin ölüm anıyla eş değer olduğunu belirten ŞI’Bir tek canımı alacak Azrail yoktu.
Evet, ölmüyorsunuz. Ama geçirdiğiniz her atak size büyük acı yaşatıyor” diyor. Panik atak nedeniyle araba kullanmak-. tan korkmaya başladığını, uçağa binmekten kaçındığını anlatan Şekal, metronun ise ismini bile duymak istemediğini belirtiyor.
Sorunlar çözüldü
Psikolojik destek alan Ş., kafasında kötü senaryoları bir bir silmeye başladığını belirtiyor. Ş.,” Ya trafik tıkanırsa’ diye düşünerek hayatı artık kendime zehir etmiyorum” diyor. O sırada annesinin ölüm nedeninin de anlaşıldığını kaydededen Ş. “Annem kanser-miş. Hastalığın son evresinde olduğu için kurtarmamız mümkün değilmiş. Başka bir hastaneye götürmemiz hiçbir işe yaramayacaktı” diyor.
KAYNAK: www.bugun.com.tr
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.