->
Giderek artan mutsuzluk ve çoğanaln boşanmaların başka ne gibi nedenleri var sorusunu Yeryüzü Eğitim ve Danışmanlık’tan evlilik ve aile danışmanı Nazlı Özburun ile konuştuk. Giderek bencilleşen kişilikler, beslenen ego ve zorluklara karşı tahammülsüzlük gibi durumlarda başarısız evliliklere neden olabilmektedir.
Uğur İlyas Canpolat / Hürriyet
Her zaman iyi niyet ile başlar evlilikler. Gelecek kurguları, hayaller ve beklentiler evlilik üzerinde bir yük oluşturabiliyor.
-Evliliğin sağlam temelde olması neye bağlıdır?
Kişilerin kendilerini tanımalarına ve ne beklediklerini doğru ifade edebilmelerine bağlıdır
Bunun yolu da evlilik öncesinde bu sorumluluğa sahip olmak gerektiğidir. Evliliğin öğrenilmesi gereken bir şey olduğu dikkatten uzak tutulmamalıdır. Evliliğin sağlam temelde olması çiftlerin sağlam erdemlere sahip olmasını da gerektirir. Burada eşlerin bir tarafının neden olduğu yanlışlıklar, zaaflar, özensizlikler evlilik bağının zedelenmesini sonuç verebilir. Özetle ilk sorunuzu şöyle cevaplayayım. Evliliğin sağlam temelde olması ona verilen emeğe ve yapılan duygusal yatırıma bağlıdır.
– Evlilik sevgi, saygı ve güven bağı ile ancak mümkündür fikrine katılır mısınız?
Kesinlikle katılıyorum ve önemine altını çizerek dikkat çekiyorum. Bu üç bağın olması ve zedelenmesine önem verilmelidir.
– Boşanmayı duygusal bağın bitmiş olması olarak algılayabilir miyiz?
Her zaman duygusal bağ bitmeyebiliyor ama duygusal bağın bitmiş olması evliliklerin bitişinin sık nedenlerinden birisidir. Kimi zaman da kişilerin duygusal bağı bitmiyor ama farklı çatışmalar nedeniyle son çare olarak boşanmayı seçebiliyorlar. Şarkıdaki gibi severek ayrılanlar…
– Boşanmaya götüren daha çok hangi bağın zedelenmesi ile olmaktadır?
Ben bunun güven olduğu kanısındayım.
– Evlilikte yaşanan stres kaynakları nelerdir?
Pek çok stres kaynağından bahsetmek elbette mümkündür. Burada çiftlerin kişilikleri ve evlilikten ne bekledikleri belirler. Kültürel alt yapıları da yine diğer bir etkendir. Özellikle ifade etmek istediğim stres kaynağı ise, kendini doğru anlatamamak, karşıdakini doğru anlayamamak.
– Yaşanan her stres etkeni boşanmaya götürür mü?
Elbette hayır. Çözümlenemeyen ve yalama olmuş etkenler boşanmayla sonuçlanabilir. Stres etkenleri ile baş etmek, onları bertaraf etmek, karşılıklı adım atarak ortak altın noktada buluşmaları gerekir. Bu başarılamazsa sonuç boşanmak olabilmektedir.
– Boşanma oranlarının artması sosyal sebepleri neler olabilir?
Bireysel yaşamın ve ben merkezli hayat felsefelerinin toplumda geçerlilik kazanmasını sosyal bir sebep olarak görebiliriz. Kolektif ya da toplumsal düşünce yerine bencil bir düşünme yapısına giderek daha fazla sahip oluyoruz. Bu empatinin kaybedilmesi anlamına da gelir bir bakıma. Benmerkezci düşünce, karşı tarafı anlama çabasının olmayışı evliliklerin başarısız olmasında etken olmaktadır.
– Eskiye göre evlilikte eşlerin tahammül eşiklerinin düşmüş olmasını nasıl açıklarsınız?
Bireysel hazlar öne geçti yaşamda. Her şeye kolay sahip olma ilkesi benimsendi. Kolay elde edilenlerle de tatmin olunamaz bir duruma gelindi. Emek ve çaba kaçınılan bir şey oldu. Zor kazanılan şeylerin kolay kaybedilmeyeceği ilkesi unutuldu. Bu bir yaşam felsefesi halini aldı. Sonuç olarak insanlarda kendi için yaşama anlayışı her şeyin önüne geçti ve tahammül eşiği düştü. Tolore edilmek istenmiyor artık. Ben buyum ve olmuyorsa zorlamayalım kendimizi, yorulmayalım anlayışı yaygınlık kazandı.
– Kültürümüzde evliliklerin boşanmakla bitmesinin hoş görülmemesi ne derece önleyicidir?
Önleyici etkisinin devam ettiğini söyleyebilirim. Kültürümüzde boşanmanın son çare olarak görülmesi, yapılan her şeyin yapılmasından sonra kaçınılmaz ise onay verilmesinin önleyici bir etkisi var. Özellikle Anadolu’da boşanma olgusuna sıcak bakılmaması azaltıcı bir etken. Batıda boşanmalar doğuya göre daha fazla bu nedenle
– Boşanma oranlarının batıda daha çok olduğunu söylediniz. Bunun nedeni nedir?
İnsanların kendilerine bile tahammül edecek güçlerinin olmamasını burada zikretmek gerekir. Refah ve gelir seviyesinin yüksek olduğu bölgelerde boşanma oranları daha fazla. Zengin bölgelerdeki okulların sınıflarında okuyan öğrencilerin neredeyse yarısı boşanmış aile çocuklarından oluşuyor. Üzülerek ifade etmem gerekir ki boşanma oranları artıyor. İmkanların artması ile mutluluk aynı seviyede artmıyor. Kişiler doyurulamaz oluyor. Tahammül ve empati yoksunluğu önemli etken. Bireysel zevklerin yaşam pramidinin ilk sıralarına yükselmesi başka bir neden olabilir. Refah maddi olarak artıyor ama beraber düşünme fikri azalıyor. Aynı evde farklı dünyalarda yaşanıyor. Aynı pencere önünde duruluyor ama farklı açılardan bakılıyor. Narsistik savunmalar güç kazandı. Eleştiri hemen kavga nedeni olabiliyor. Tüm bunlar boşanma oranlarının artışında etken olabilir.
– Ekonomik durumun iyi olmasının refahı ve mutluluğu getirmediğini söylediniz. Aslında tersinin olması gerekmez mi?
Beklenti bu yönde ama sonuç böyle değil. Mutluluk maddi olanakların artmasıyla ters orantılı işliyor. İnsan sahip oldukça tatmini düşüyor. Adeta eşya insanı esir etmeye ve mutsuzlaştırmaya başlıyor. Bugün batı bunun güzel bir örneği olarak duruyor karşımızda.
– Boşanma konusunda belli safhalardan bahsedilebilir mi? Boşanma aniden gelişen bir olgu değildir herhalde?
Evliliğini önemseyen, iyi bir birlikteliği hedefleyen kişiler gerçekten düzeltemeyeceklerini anlamadan boşanma yolunu seçmiyorlar. Tüm ümitler tükendiğinde ve de aile desteği sözkonusuysa boşanma gerçekleşiyor. Kimse sabahtan akşama boşanalım diye yola çıkmıyor aslında.
– Evlilikte beklentilerin yüksel olması boşanmanın bir sebebi olabilir mi?
Bu önemli bir sebep gerçekten. Kişiler kendilerine dönüp bakmadan hep karşılarındaki insanın kendi isteklerine uygun davranmadıkları konusuna yoğunlaşıyorlar ne yazık ki. Evlilikte kişiler kendilerini öncelikle iyi tanımalılar. Kişilik zaaflarını bilmemeliler. Güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olmalılar. Karşı tarafında aynı şekilde bu özelliklerini bilmeliler. Bu başarılabilirse beklentilerde hayali olmaktan çıkar gerçekliğe uygun hale gelir. Kendini yeterince tanımayan çiftlerde genellikle beklenti düzeyi yüksek oluyor çünkü karşı tarafı abartıyor ve idealize ediyor.
– Boşanan eşler için konuşamayan eşler denebilir mi?
Çoğunlukla evet konuşamıyorlar ve de önyargısız dinlemeyi denemiyorlar.
– Eşlerin konuşabilmesi, karşılıklı anlayış ne kadar evliliği onarıcıdır?
Büyük oranda onarıcıdır ama niyet evliliği devam ettirme amacı taşıyorsa sonuç vermektedir. Evlilik iletişimin çok önemli olduğu bir alandır. Doğru iletişim evlilik başarısında önemli bir etkendir. Konuşma tanımayı getirir, tanıdıkça farklılıklar fark edilir bu da anlayışa götürebilir çiftleri… Burada her zaman iyi zan kuralı geçerli olmalıdır yoksa her konuşma anlayışlı olmayı beslemez. Yıkıcı eleştiri amacıyla dinlenilmemeli, anlamak için konuşulmalı.
– Empati yoksunluğu boşanmaya giden yolda nereye oturur size göre?
Empatik olmaya çalışma niyeti, eşleri birbirine karşı daha merhametli davranmaya yöneltebiliyor bu da ilişki için iyi bir şey. Böyle bir çaba yoksa da kılıçlar kuşanılıyor diyebilirim. Yıkılan evlilikler empatisizlikten de kaynaklanır. Emek ve fedakarlıkların görülmesini de sağlar.
– Uzun süre flört etmiş insanlar şaşkınlıkla “eskiden çok iyi idik, dört yıl flörtümüz var ama iki sene zor dayandık” diyebiliyorlar. Sizin yorumunuz nedir?
Kendisinden memnun olmadığı için kendisini olduğu gibi göstermek yerine makyajlayarak gösteren ve karşılıklı olarak birbirleriyle maskelerin ardından ilişki kurarak evlenen bireyler evlilikle birlikte çıplak gerçeğe uyanabiliyorlar. Sonrası malum ya yüzleşebilme cesareti ya da boşanabilme cesareti.
– Evliliklerin boşanma ile sonuçlanmasında erkeklerin yeterince sorumluluk almama eğilimin etkisi var mıdır?
Evet. Erkek evli olmanın getirdiği sorumlulukları almayı istemiyor. Hayatı hep bildiği gibi yaşasın eşi de ona uysun gibi bir beklenti içindeler.
– Anne bağımlılığını bitiremeyen ‘Gölge tipler’ evlilikte neden başarılı olamıyorlar?
Anneyle olan göbek bağı doğunca kesilmesi gerekir biliyorsunuz. Ama öyle erkekler var ki bu bağı ölene kadar taşımak istiyorlar. Anneler de buna dünden razı zaten. Birde gelinler razı olabilse her şey iyi olacak ama bu sağlıklı değil.
– Duygusal zekanın yeterince olmayışı boşanmalarda etkin olmaktadır denebilir mi?
Bu da bir sebep olarak gösterilebilir ama asıl çatışmalar iletişimlerde alınan ve verilmek istenen mesajlarda yaşanıyor.
– Tartışma ve eşlerin kendini birbirine kapatmasında psikolojik sorunların etkisi ne kadardır?
Çok fazla. Yıpranmışlık ve tahammülsüzlük getiriyor. Zarardan korunmak için de bir taraf ilişkiye kapatıyor kendini. Ümidini yitiriyor.
– Hangi psikiyatrik sorunlar boşanmayı tetiklemektedir?
Paranoyalar, obsesyonlar, depresif duygu durum bozuklukları, aşırı ve sürekli kaygı yaşamı çekilmez yapabildiği gibi evliliği de derinden etkilemektedir. Yaşanan bu psikiyatrik sorunlar çiftleri ciddi şekilde rencide ediyor bir nevi ‘ilişki yorgunu’ oluyorlar. Bu hastalıkların kişide meydana getirdiği değişiklikler tedavi konusunda isteksizlik veya tedaviye uyumsuzluk, direnç boşanmayı tetikleyebilmektedir.
– ‘Şiddetli geçimsizlik’ kavramı neyi anlatıyor?
Tarafların bir arada duramamalarını anlıyoruz. Bir araya gelmek gibi bir isteklerinin olmaması, zorunlu karşılaşama durumlarında bile birbirlerine psikolojik ve biyolojik zarar verme potansiyellerini kontrol edememeleri anlamına geliyor.
– Size göre hangi davranışlar evliliği sarsıcıdır?
Kesinlikle güven ve dürüstlüğe uymayan davranışlar. Dürüst olunmadan insan olunamayacağı kanaatindeyim. İnsan olunamazsa eş zaten olunamaz.
– Boşanmalarda çocukların oluşu ne gibi bir etkiye sahiptir?
Çoğunlukla bağlayıcı bir etkisi var. Ama eğer ilişkinin tutar bir yanı varsa dayanıyor. Ama ilşki çok kötüyse çocuklar değil hiçbir şey kurtaramıyor.
– Terapilerinizde boşanmak niyetiyle gelenlere nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Evliliğin genel bir değerlendirmesini yapıyoruz. Eşlerden ikisi de boşanmayı istiyor ama acı az olsun diyorlarsa o zaman acının azaltılması yönündeki seçenekler üzerinde çalışıyoruz. Bazen de sözel boşanma isteği her zaman gerçek bir boşanma niyeti anlamı taşımayabiliyor o zaman da evliliğin sorunlu alanlarının tamir edilip edilemeyeceğine bakıyoruz. Eşleri kendileriyle yüzleştiriyoruz. Evliliklerinin bitmesi durumunda nelerle karşılaşabileceklerini deneyimlemelerini sağlıyoruz. Gerçekte ne istediklerini ve bu istedikleri şeyin gerçekleşmesi durumunda karşılşacakları şeylerin sorumluluğunu almaya hazırlıyoruz. Ama eğer eşlerden birisi boşanma konusunda kararlıysa ve diğeri de boşanmak istemiyorsa, o zaman boşanmak istemeyenin bağımsızlaşarak boşanma kararını en az acı ile alabilmesine yardımcı oluyoruz.
– Boşanma kararı verilmişse daha az yaralanmak için nasıl davranılmalıdır?
İnsanı en fazla mutsuz eden şey elinde olmayanı istemesidir. Kişinin öncelikle bunu kavrayabilmesine çalışmak önemli… Eğer birisi sizinle aynı yolda yürümek istemiyorsa ona yolun açık olsun diyebilmeli insan zorda olsa zaten başka çarede yok. Aksini yapmaya çalışmak yerçekimine direnmek gibi bir şey hem acı hem de boşa giden bir çaba. Bu kadar emek ve zamanı kendisini istemeyen birine harcamak yerine kişinin kendini onarmaya harcaması daha anlamlı. Yaşam çok kısa ve çok değerli. Yapacak çok şey var.
– Boşanmalarda en çok çocuklar mağdur olmaktadır fikrine katılır mısınız?
Ne yazık ki doğru… Ama boşanma sonrası kurulan ilişki biçimleri daha fazla zarar veriyor.
– Boşanmayı da bir travma olarak değerlendirebilir miyiz?
Evet bir travmadır. Demir leblebi yutmak gibidir aslında ama çare oysa yutulmalıdır.
– Boşanma sonrası eşler ne kadar bir sürede kendilerini toparlayabiliyorlar?
Kişiden kişiye değiştiği gibi cinsiyetlere göre de değişebiliyor. En az dört ay gerekli, aile ve arkadaş desteği de çok önemli. Bazı durumlarda uzman desteği almak ortaya çıkabilecek istenmeyen reaksiyonların önlenmesinde hayati önem taşıyabiliyor.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.