->
Yeşil alanlar her geçen gün azalıyor. Özellikle çarpık kentleşmenin ve plansız yapılanmanın olduğu büyük metropollerde tehlike daha da büyük. Eski toprak ve ahşap evlerin yerini betonarme binalar aldı. İnsanlar rantın getirdiği hırs ile dur durak bilmeden yapılanıyor.
Gelişen teknoloji insan hayatını bir yandan kolaylaştırırken bir yanda da bir çok şeyi alıp götürüyor
Artık her tarafımız beton yığınları ile dolu. Toprağa hiç temas etmeden haftalar aylar geçiriyoruz. Elektromanyetik kirlilik had safhada. Her tarafımız elektromanyetik dalgalarla kuşatılmış durumda. Beynimiz ve organlarımız bu yoğun elektromanyetik ortamdan olumsuz etkileniyor. Modernleşme ile birlikte modern çağa has hastalıklarda her geçen gün tırmanışta. Unutlanlık, algılama bozuklukları, stres, depresyon, panik atak gibi hastalıklar çığ gibi büyüyor.
DALGASIZ HAVA SAHASINA MUHTACIZ.
Sürekli dumansız hava sahası sloganı ile temiz hava arayışı içindeyiz. Halbuki asıl tehlike dalgalı hava ortamında. Artık interneti bile wireless ile havadan temin ediyoruz. Eskiden tv yayınlarını kablo ile alırdık şimdi onlarda uydu vs ile havaya çıktı. Dalga kirliliği ile boğuluyoruz haberimiz yok.. kablolu telefonlarla görüşmek yavaş yavaş tarihe karışıyor. Cep ve telsiz telefonlarının yaydığı sinyallerle vucudumuz sarılmış durumda. Tv ve radyo dalgaları beynimizi günde kimbiilir kaç bin defa vuruyor. Etrafımızı saran elektronik cihazların ne yaptığından henüz haberimiz yok.
TEKRAR KABLOYA DÖNÜŞ ŞART
Dalgaları disiplinize etmek ve onları havamızdan çekerek asgariye indirmemiz şart gibi görünüyor. Bu yüzden tekrar kabloya dönmemiz gerekiyor. Cep telefonlarını mümkün mertebe az kullanmak ve onları vucudumuzdan uzak tutmek ta çok önemii. Uzaktan kumandalar adeta tuzaktan kumanda durumandalar. Kendi sağlığımız için elektronikten biraz kurtulup mekanikleşmemiz gerekiyor. Biraz hareketlenip telsiz telefonlar yerine kablolu telefonlara dönüş yapmamız lazım. Uydudan dalga alma yerine kablolu yayınlara dönmek elzem gibi görünüyor.
VUCUDUMUZ ELEKTROMANYETİZMA YÜKLÜ
Yoğun elektromanyetik kirlilikten dolayı vucudumuzun elektromanyetik dengesi bozulmuş durumda. Dış ortamdaki aşırı yoğunluk bedenimizdeki manyetik ortamı tersine çevirirken bir yandan da zararlı elektromanyetizma ile yükleniyoruz. Bu ise bir çok organik ve psikolojik hastalığın tetikleyicisi.
NE YAPMALIYIZ.
Her şeyden önce toprakla haşır neşir olmak zorundayız. Haftada en az 2 kere çıplak ayakla toprak üzerinde yürümemiz gerekiyor. Ya da en azından evlerimizin balkonunda ya da terasında saksı saksı çicekler yetiştirmeliyiz. Çünkü ayaklarımız toprağa değmiyorsa ellerimiz değmeli. Vucudumuzdaki aşırı elekktromanyetik yükü böylece boşaltmalıyız. Bir çok insanın hafta sonları şehir dışına çıkma ihtiyacı hissetmesi ya da yazları köylerine koşması bu ihtiyaçtan olsa gerektir. Çıplak ayakla toprak üzerinde yürümek, vucudumuzun manyetik statizmasını dengeye sokacak ve aynı bir parotoner gibi bedenimizdeki aşırı patolojik enerji yükünü çekip alacaktır. Bir diğer önemli noktada evlerdeki elektrik prizlerinde toprak hattının olup olmamasıdır. Bir elektrik teknisyenine elektrik tesisatları kontrol ettirilmeli ve toprak hattının da olmasına özen gösterilmelidir. Aksi taktirde kullandığımız elektronik cihazlar aşırı elektromanyetik enerji ile yüklenecek, hem cihazların ömrü kısalırken hem de vucudumuz olumsuz etkilenecektir. Toprak üzerinde ayakkabı veya çorap ile değil bizzat çıplak ayakla dolaşmalıdır. Uzakdoğu meditasyon öğretisinde çok üzerinde durulan ve vucudun enerji dolaşımında rolü büyük olan çakra noktaları, vucuttaki anormal elektromanyetik yükle kesintiye uğramaktadır. Böylece enerji kanalları normal işleyişini kaybetmektedir. Yoga ve reiki gibi öğretilerde çok üzerinde durulan çakraların normal işleyişi vucudun psikososyal dinamizmi için çok önemlidir. Bu nedenle toprakla haşır neşir olmak bedenin enerji çakralarının normal işleyişi için de büyük önem arzetmektedir.
dr mehmet yavuz
REEM Nöropsikiyatri
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.