->
CHP, tıp alanında bazı düzenlemeler içeren 5614 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle dava açmıştı. maddesiyle, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenen kuralla, “Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personelin, bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilecekleri, ihtiyaç halinde aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilecekleri, bu personelin aile hekimliğinde geçen sürelerinin devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılacağı, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde bu uygulamadan kaynaklanan nedenlerle birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev yapan devlet hizmeti yükümlüsü personelin il içinde görev yerinin değiştirilebileceğinin” öngörüldüğü belirtildi.
Yüksek Mahkemenin kararında, kanunun iptali istenilen 1.
Anayasa Mahkemesi, aile hekimliği dalı dışındaki bir dalda uzman olan hekimlerin, uzmanlık unvanı kazandıkları alan dışında aile hekimi olarak görevlendirilmelerine imkan tanıyan kanun hükmünün iptal istemini reddetti.
Anayasanın 2
maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunun belirtildiği kaydedilen kararda, hukuk devletinin de eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması, insan haklarına dayanması, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendirmesi, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmesi, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınması, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayması ve yargı denetimine açık olması gerektiği vurgulandı.
İptali istenilen kuralın, 5371 sayılı yasada öngörülen devlet hizmeti yükümlülüğünün yapıldığı sürede geçerli olduğuna işaret edilen kararda, 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde aile hekiminin, “kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekanda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir” şeklinde tanımlandığı belirtildi.
5258 sayılı yasaya göre, aile hekimleri tarafından sunulacak hizmetlerin, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı koyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetleri olduğu ifade edilen kararda, aile hekimi olabilmek için de aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabip olmak gerektiği kaydedildi.
Kararda, 5258 sayılı yasanın 3. maddesinin birinci fıkrasındaki, “Sağlık Bakanlığı, Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakati üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye yetkilidir” hükmü gereğince sözleşmeli olarak çalışmak için personelin talebi ile kurum veya Bakanlığın muvafakati gerekli olduğundan, uzmanlık alanı aile hekimliği olmayan hekimlerden, aile hekimliği konusunda hizmet almak zorunda kalınmasının söz konusu olmayacağı vurgulandı.
Hizmete duyulan ihtiyaç
Yüksek Mahkemenin kararında, şöyle denildi:
“Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olması karşısında, ülkenin her yöresinde aile hekimliği hizmetlerinden yararlanılabilmesini sağlamak amacıyla tabiplerin devlet hizmeti yükümlülüğünü yaparken, sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde ortaya çıkacak eksiklik ve gecikmelerin telafisi olanaksız sonuçlara yol açacağı da dikkate alındığında kapsamdaki personelin, bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilmesi, aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilmesi veya aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev yapan devlet hizmeti yükümlüsü personelin il içerisinde görev yerinin değiştirilebilmesi bu hizmete duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu personelin aile hekimliğinde geçen süreleri de devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılmaktadır.
Kuralın, Anayasanın 2. maddesinde belirtilen sosyal devlet niteliğine uygun olarak, Anayasanın 5. maddesindeki insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ve Anayasanın 56. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında, sağlık hizmetleri alanında aile hekimine duyulan ihtiyacın karşılanması amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasaya aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.”
Anayasa Mahkemesi, Kanunun Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda değişiklik yapan 4. maddesinin iptal istemini de reddetti. Kararda, “YÖK’ün görevlerini belirleyen Anayasanın 131. maddesinde Tıpta Uzmanlık Kurulunun, YÖK’e bağlı olarak kurulacağına dair bir zorunluluk bulunmadığı gibi bu Kurul, 1219 sayılı yasanın 9. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen görevleri çerçevesinde tıpta uzmanlığın koordinasyonunu sağlamakta, tıpta uzmanlık sınavını yapmamakta, uzmanlık eğitimi de vermemektedir. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasaya aykırı değildir” denildi.
Bir önceki Cinsel isteksizliğin çareleri başlıklı konumuzda cinsel isteksizlik, erken boşalıyorum ve erken boşalıyorum ne yapabilirim hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: aile hekimi öğrenmek istiyorum, aile hekimliginde yeni duzenleme, gözorneası tedavileri öğrenmek istiyorum
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.