->
Akciğer filminin hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasından yedi ay kadar önce tümörle ilgili özellikleri gösterebileceği düşünülmektedir. Akciğer tümörü tanısında unutulmaması gereken temel nokta hastalık belirtilerinin yavaş ortaya çıktığı, sessiz kaldığı ve bu hastalığa özgü olmadığıdır. Öksürük, hafif kanlı balgam, güçsüzlük, ağrılar ve kilo kaybı gibi belirtiler hekimi mutlaka kuşkulandır-malı, özellikle de erkek, orta yaşlı ve sigara içen hastalara dikkat edilmelidir.
Radyolojik İnceleme
Klinik belirtileri bronş-akciğer kanseri kuşkusu uyandıran olgularda Ön-arka ve yan düzlemde çekilen göğüs filmleri en çok başvurulan tam yöntemidir; bu yöntemle tanıya yardımcı çok değerli bilgi edinilebilir. Ama bu tümörlerin çoğunluğunun büyüklüğü 6 aydan kısa zamanda iki katına çıktığından yılda iki kez kontrol amacıyla çekileri göğüs filmleri çoğu kez yetersiz kalır. Çünkü hekimi zamanında uyararak bir an önce tanıya ulaşmasını sağlayacak laboratuvar incelemelerine yönelten gene bu belirtilerdir
Akciğer filminin daha sık aralıklarla çekilmesi ise yalnız ekonomik değil, vücuda zararlı ışın alınması gibi sorunlar da yaratır.
Bilgisayarlı tomografi (BT)
Son derece etkili bir tam yöntemi olmasına karşın bilgisayarlı tomografi akciğer tümörlerinin saptanmasında standart bir yöntem olarak kabul edilmemektedir. Bilgisayarlı tomografi tümörün yerleşim yeri, akciğer zarı boşluğunda sıvı toplanması ve akciğerler arasındaki bölgede oluşan büyük kütleler (mediyastin) konusunda çok değerli bilgiler verir. Ama en azından şimdilik, tümörün lenf bezlerine yayılıp yayılmadığını belirlemede geleneksel tanı yöntemleri kadar yararlı değildir. Karşılaştırmalı araştırmalar mediyastindeki lenf bezlerine yayılmış tümör tanısında bilgisayarlı tomografinin yüzde 25 yalancı negatif ve yüzde 2 yalancı pozitif sonuç verdiğini göstermiştir.
67Galyum-sitrat ile akciğer sintigrafisi
Birincil akciğer tümörlerinin yüzde 80-90 ında bu radyoaktif madde toplanır, ön tanı amacıyla yapılan 67Galyum-sitrat ile sintigrafı şu noktalar gözönünde bulundurularak değerlendirilir.
Mediyastin ya da yan akciğer göbeğinin birincil tümörlerinin yaklaşık yüzde 90 ı lenf bezlerine de yayılır.
Buna karşılık birincil tümörün mediyastin ve akciğer göbeği çevresi dışında yerleştiği durumların yüzde 60-70 inde lenf bezlerinde yayılım yoktur.
Radyoaktif maddenin büyük oranda akciğer dışında tutulduğu birincil tümör olgularında yüzde 90 olasılıkla uzak yayılım vardır.
Hücresel (sitolojik) inceleme
Kolay ve ekonomik bir tanı yöntemidir. Akciğer tümörlerinin yüzde 70-90 ı bu yolla saptanır. Hücresel inceleme için örnek çeşitli yollardan elde edilir. Balgam, emme aygıtıyla (aspiratör) dışarı çekilen bronş salgısı, bronkoskopi sırasında mukozadan kazıma yöntemiyle alınan örnek, göğüs kafesine dışarıdan iğne ile girerek alınan örnek ya da akciğer zarı kalp zarına iğne sokarak alınan örnek incelenir. Bu yöntemin tanı değeri çeşitli teknik ve yorumlamayla ilgili etkenlere bağlıdır. Yeterli sayıda (3-5) balgam örneğine uygulandığında sitolojinin doğru tanıya ulaştırma oranı yüzde 60-75 tir. Alınan örnek bronş yıkantı suyuysa bu oran yüzde 45-50, bronşlardan bronkoskopi sırasında kazınarak alınan dokuysa yüzde 70-90 dır. Bu yöntemlerin olumsuz sonuç verdiği olgularda göğüse dışarıdan iğneyle girilerek alınan doku Örnekleri incelenir. Bu durumda hücresel incelemenin tanıya götürme oranı yüzde 80-90 dır. Hücresel inceleme
alınan örneğin yetersiz olması;
tümör merkezindeki ölü dokudan örnek alınmış olması;
tümör çevresindeki iltihaplı dokulardan örnek alınmış olması durumunda başarısız kalabilir. Akciğer zarının tutulduğu olgularda tümörü hücresel incelemeyle saptama olasılığı yüzde 30-90 arasında değişir. Olguların yüzde 60 ında da ameliyat öncesinde mikroskopik tanıya varılır. Bütün bunlar dikkate alınırsa, hücresel incelemenin akciğer tümörlerinin başlangıç ve daha ileri evrelerinde etkili bir tam yöntemi olduğu ortaya çıkar.
Bronkoskopi
Tam ve tedavi planlamasında önemli rol oynar. Akciğer çevre dokusundaki küçük tümörlerle akciğerler arasındaki bölgede yayılmış tümörler dışında herhangi bir akciğer tümöründen kuşkulanıldığı bütün olgulara bronkoskopi uygulanmalıdır. Hücresel incelemenin tümöre işaret ettiği, ama göğüs filminde tümörün görülmediği olgularda özellikle yararlıdır.
Bronkoskopiyle urun yayılımı konusunda da bilgi edinilir ve böylece cerrahi girişim yönlendirilir.
Geleneksel sert bronkoskopla bronşlardan emme ve yıkama yoluyla alınan örneklerde hücresel incelemenin tanıya götürme oram yüzde 70-90 dır.
Bronkoskopi sırasında tümörden parça alınabilir (biyopsi). Böylece tümörün doku yapısı ve hücre tipi belirlenerek uygun tedavi programı saptanabilir. Ameliyatla çıkanlabilen akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 30 unda biyopsi kansere işaret eder.
Tümör akciğer göbeği dışı dokular gibi sert bronkoskopla ulaşılamayan yerlerdeyse fiber optik bronkoskop kullanılır. Fiber optik bronkoskopla çevre bronşlar gibi akciğer tepesinin ve yanlarının ince bronşları da incelenebilir. Uzman ellerde fiber optik bronkoskop, biyopsi ya da kazıma yoluyla Örnek alarak en küçük bronşlardaki gizli lezyon-ları bile ortaya çıkarabilir.
Mediyastinoskopi
Uzmanlar arasında tartışmalara yol açan bir incelemedir. Tümörün ameliyat edilebilir olup olmadığını belirleyecek bilgileri sağlar. Akciğer tümörlerinin üçte birinin tanı anında akciğerler arası bölgeye yayılmış olduğu göz önüne alınırsa bronş-akciğer kanseri hastalarını bu yöntemle incelemek yararlı görünmektedir. Soluk borusu yanlarındaki ya da akciğer göbeğindeki lenf bezlerinin tutulmuş olması, göğüs kafesinin kesilerek açılmasını (torakotomi) engeller. Aşağıdaki durumlarda mediyastinoskopi yapılabileceği kabul edilmiştir:
Akciğer göbeğinde mediyastine yayıldığı saptanmış ya da saptanmamış büyük tümör kütlesinin bulunması.
Soluk borusu yanlarındaki lenf bezlerinde radyolojik yöntemle yayılım saptanması.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.