->
Özetle, kişinin karşısındakine sevgisini sunabilmesi biyolojik bir zeminde duygusal ve sosyal olgunlaşmanın göstergesidir. Bir anlamda sevgi ifadesinin genetik, hormonal, biyokimyasal boyutları da vardır. Üstelik birçok sevgi davranışı türe özgüdür, yani insan türü dışındaki hayvan türlerinde de benzer eylemler görülebilir.
Klasik olarak anne baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısı içinde büyüyen çocuk, anne babanın davranışlarını ve onların kendi aralarındaki ilişkilerini model alacaktır.
Bir insanın, bir başka insana olan sevgisini çeşitli eylemler, jestler, mimikler, tavırlar vs ile gösterebilmesi hem duygusal ve sosyal olgunlaşmasının göstergesidir, hem de karşılıklı ilişkilerde esnekliği ve anlayışı getiren bir koruma mekanizmasıdır.
Bazen dokunma, sarılma, okşama, öpme gibi bedensel temas eylemleri, bazen gülümseme, göz kırpma vb jestler, mimikler, konuşma içindeki sevgi cümleleri, birtakım iltifatlar vs hepsi ikili ilişkilerde sevginin gösterildiği aracılardır
Aile içinde kişiler arası ilişkilerin daha yakın olduğu, sevgi ifadelerinin kısıtlı olmadığı, aile bireylerinin birbirlerine sevgilerini çeşitli tavırlarla gösterebildikleri aile ortamları genel anlamda açık sayılabilecek ortamlardır, dolayısı ile bu ortamda yetişen çocuğun ileriki yaşlarda kendisini ifade etme becerisi daha yüksek olacak, bu da sağlıklı sosyalleşmenin önünü açacaktır. Bunun tersine, aile içindeki bireylerin birbirlerine sevgilerini göstermekte soğuk kaldıkları ortamlar da çocuk için yetersiz kalabilmekte, çocuğun duygusal ifadesinin sunmasında ketleyici olabilmektedir.
Her çocuk, ilk insani ilişkisini kendi anne ve babası ile kurar ve kendi anne babası ile kurduğu ilişki örüntüsü sayesinde, yaşantısı boyunca karşısına çıkan bütün kadın ve erkek figürleri ile kuracağı ilişki biçiminin ilk tohumları atılır. Psikanalitik anlamda karşı cins ile ilk deneyimini de kendi ebeveyni ile yaşar.
Ailedeki ilişki ağı içinde kendine yer arayan bir çocuğun anne babası ile kurduğu ilişki biçimi yaş özelliklerine ve gelişim özelliklerine göre de değişebilir. Bebeklik döneminde tamamı ile anne bağımlısıdır, annenin kucağından inmez. Anne bebek arasındaki sarılma, kucaklama, koklama, öpme, gülücükler dağıtma vb davranışlar ile ilk bedensel temaslar yaşanır, çocuk; kendi bedeninin haz noktalarını ve bir başka bireyle beden dili aracılığı ile iletişime girmeyi öğrenir. Büyüdükçe babayı keşfeder. Cinsiyet farklılıklarına bağlı olarak; belirli dönemlerde anneye, belirli dönemlerde babaya yakın olmaya çalışır. Anne ya da babadan herhangi birinin sevgisini kazanabilmek için, diğer ebeveynler ya da kardeşleri ile rekabete girmeyi öğrenir. Beş altı yaşlarından itibaren mahremiyet düşüncesi gelişmeye başlar. 6 yaşından ergenlik yaşlarına dek üzeri örtülü olan ve yaşıtları ile ilişkilerde kendisini gösteren cinsel kimlik özellikleri, ergenlik çağında yeniden filizlenir, hatta erişkine özgü ilk adımlar atılır. Dolayısı ile; her yaşa özgü duygusal, zihinsel, cinsel gelişim özellikleri, çevresi ile kurduğu iletişim şekli, çocuğun dış dünyayı yargılama biçimini de etkiler. İçinde yaşadıkları ortamda, bireyler birbirlerine karşı ne kadar duyarlı ve sevgilerini, duygularını ifade etmekte ne kadar açık iseler, çocuk da kendisinde aynı cesareti bulacaktır. Bunun tersine; çocuğun içinde yaşadığı aile ortamı ve çevresindeki ilişkiler soğuk, mesafeli, kapalı ise çocuk da kendi duygularını ifade etmekte cesaretsiz kalacak, bu cesaretsizlik zamanla bir mizaç özelliğine dahi dönüşebilecektir.. Aile içinde, ebeveynler arasında sevgi paylaşımının zayıf olduğu veya sağlıklı gösterilemediği ortamlarda büyüyen çocuklar çeşitli psikiyatrik sorunlarla karşımıza gelebilmektedirler:
Sevgi paylaşımının problemli olduğu aile ortamları genellikle bireyler arası iletişimin zayıf olduğu ortamlar olup, çocukta bağımlı kişilik, depresyonlar, cinsel kimlik sorunları, sosyal fobi, panik atak gibi çeşitli kaygı bozuklukları başta olmak üzere birçok psikiyatrik problem kolaylıkla tetiklenebilir. Bunun tersine, anne babalar şunu iyi bilmelidirler ki, bireyler arasındaki sevgi, sempati gösterilerinin sık olduğu ailelerde büyüyen çocukların iç dünyaları daha huzurludur, stresle başa çıkma becerileri yüksektir, çünkü duygusal taşkınlıklarını kontrol etme becerileri iyi gelişmiştir.
Anne babalar kimi zaman kendileri de (kişilik özellikleri veya yetiştirilme tarzlarına göre) duygularını ifade etmeyi beceremeyebilirler, yani soğuk kalabilirler. Bazen; çocuğa soğuk bir mesafe koyarak ve onun önünde duygularını ifade etmeyerek karı koca mahremiyetini sakladıklarını zannederler Mahremiyeti korumak adına çocuğa soğuk davranırken, öfke vb olumsuz duygularını saklama gereği görmemek gibi tutarsızlıklara da çok sık düşerler. Oysa, anne baba arasındaki sempatiye tanık olan çocuğun aile içindeki güven duygusu artacaktır, kendi cinsel kimliğini sağlıklı ve tutarlı ifade etmeyi öğrenecektir.
Çocuğun, anne baba arasındaki aşka ne düzeyde tanık olabileceği, yatak odasındaki mahremiyetin içine ne kadar sızabileceği, aslında bütün ailelerde sıkıntı kaynağıdır. Bebeklik çağında annenin yanında olması gerekir, bebeklikten çıktığı ancak henüz 6 yaşından küçük olduğu dönemde karı koca ilişkisinin sınırlarını kestiremez, ebeveyni sadece anne baba olarak bilir. 6 yaşından ergenlik dönemine kadar geçen sürede, nedenini kestiremese de yatak odasına girilmeyeceğini anne babası ona öğretir. Özellikle ilk 6 yaş en fazla sıkıntı kaynağıdır, çünkü karı koca arasındaki cinsel yaşam hala aktiftir ama çocuk bunu anlayacak durumda değildir. Bu nedenlerle, ilk yıllarda görev anne babaya düşer. Ev ortamında; cinsel yaşamlarının sağlıklı sürdürülmesi ve çocuğun (sonradan travmatik olabilecek) bir kazaya tanık olmaması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Nadir durumlarda ebeveyni çıplak halde, romantik bir yaklaşım içinde veya cinsel ilişki halinde görebilir. Böyle bir durum asla geçiştirilmemeli; çocuğun neye ne kadar tanık olduğu öğrenilerek, (kaç yaşında olursa olsun) yaşına uygun açıklama yapılmalıdır. Açıklamasız bırakmak, çocuğun kafasında soru işaretleri doğurur.
Anne babanın kendi aralarında sevgilerini gösterebilmeleri çocuğun sağlıklı gelişiminde önemli bir model oluşturur ancak bu durum, kontrolsüz bir serbestlik anlamına gelmemelidir. Anne babalar da bazen, özel cinsel sorunlar yaşayabilirler, aile içinde özel yaşam sınırları zorlanabilir. Çocuk; anne veya babanın evlilik dışı ya da boşanma sonrası ilişkisine, çeşitli cinsel argümanlarına (telefon ve internet mesajları, porno materyal vs) tanık olabilir. Bu tür durumlar söz konusu olduğunda; çocuğu korumaya yönelik önlemler alınmalı, gereken durumlarda çocuğa açıklama yapılmalıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.