->
Ramazan Bayramı, belki de en çok diyabet hastalarını zorluyor. Şeker, çikolata ve çeşitli tatlıların bol yendiği bu bayramda diyabet hastalarının daha fazla özen göstermesi ve daha dikkatli davranması gerekiyor. Barış Mutluer, diyabetin, karbonhidratlar başta olmak üzere protein ve yağ ile ilişkili bir metabolizma hastalığı olduğunu hatırlatıyor.
Bayramda yenen tatlı yiyeceklerin diyabet hastaları için ciddi tehlike yarattığını belirten Dr.
Uzmanlar, yaklaşan Ramazan Bayramı nedeniyle diyabet hastaları ve gizli diyabet riski taşıyanları şekerli besinler konusunda uyarıyor
“Kan şekerinin sürekli yüksek olması diyabet hastalığını belirleyen en önemli özelliktir. Bu hastalıktaki ana metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glikozun hücrelerin içine girememesinden kaynaklanır” diyen Dr. Mutluer, şöyle konuşuyor:
“Sağlıklı bir vücutta glikoz, pankreas tarafından salgılanan insülin hormonunun yardımıyla hücreye giriyor ve orada yakılarak enerjiye dönüşüyor. Glikozun hücrelere girememesi anlamına gelen diyabet, insülin hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin bozukluğuna bağlı olarak gelişiyor. Çoğunlukla çocuklar ve gençlerde görülen Tip 1 diyabette insülin yetersizliğinden dolayı hastalar ömür boyu insülin hormonunu dışarıdan enjeksiyonla almak zorunda kalıyor. Tip 2 diyabet ise çoğunlukla erişkinlerde ve şişman kişilerde görülürken, hastalar uzun süre insülin ihtiyacı olmadan yaşamlarını sürdürebiliyor.”
Gizli şekere dikkat
Dr. Mutluer, Ramazan Bayramı süresince diyabetin kendini gizleyen, sinsi türüne karşı dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. “Gizli şeker, normal glikoz seviyesiyle diyabet arasındaki metabolik durumu belirtiyor. Açlık kan şekerinin 110 mg/dl’nin üzerinde, 140 mg/dl’nin altında olması, bozuk glikoz toleransı olarak tanımlanıyor. Gizli şekeri olan kişilerin gün boyu kan şekerleri normal seyrediyor. Ancak, bu kişiler Tip 2 diyabet için en potansiyel grup oldukları için yaşam ve beslenme biçimlerini mutlak düzenlemeleri gerekiyor.”
Şekeri dengeleyen besinler tüketin
Dr. Barış Mutluer, şeker diyetinde amacın kan şekerini normale yakın seviyede tutmak olduğunu belirterek beslenmeyle ilgili şu önerilerde bulunuyor:
“Küp ve toz şeker, reçel, pekmez, bal, çikolata, dondurma, helva çeşitleri, hazır meyve suları, pasta ve tatlılar, kurutulmuş meyve gibi yiyecek ve içeceklerdeki şeker, vücudumuzda hızla glikoza çevrilerek kana geçtiğinden ve kan şekerinde ani yükselmeler yaptığından, bu tür yiyeceklerin diyette yer almaması gerekiyor. Posa içeriği yüksek olan nişastalı yiyecekler (kepekli ekmek, bulgur, kuru baklagiller gibi) kan şekerinin daha geç ve daha yavaş yükselmesini sağlıyor. Dolayısıyla bu tip yiyeceklere diyette daha çok yer vermek gerekiyor.
Et, süt, yumurta, balık gibi gıdalarda bulunan proteinler, vücut dokularının gelişmesini ve gerektiğinde onarılmasını sağlamanın yanı sıra enerji elde etmek amacıyla da kullanılıyor. Ancak, kan şekerinin uzun süre kontrollü olmaması böbrekleri etkileyebiliyor. Böyle bir durumda protein azaltımına gidilmesinde fayda var. Zeytinyağı, ayçiçeği yağı gibi bitkisel özlü sıvı yağlar, margarin, salam, sucuk gibi et ürünleri, fındık, fıstık, gibi kuruyemişler yağ bakımından zengin yiyeceklerdir. Yağlar vücutta depolanıp daha sonra enerji elde etmek amacıyla kullanılıyor. Ancak yağların, günlük diyetin küçük bir bölümünü oluşturması gerekiyor.”
Bir önceki İftar ve sahurda beslenmeye dikkat başlıklı konumuzda iftar, iftar sofrası ve iftar ve sahur hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: nişastalı yiyecekler, nişastalı yiyecekler nelerdir, nişastalı yiyeceklerin faydaları
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.