->
Tükürük bezi taşı, yavaş akım sonrasında tükürüğün salgıladığı kristal bir maddenin çevresine yapı maddelerinin birikmesi şeklinde oluşuyor ve oluşan bu taş zaman içinde büyüyebiliyor.
Hafif bir virüs enfeksiyonu geçirirken ya da vücut kalsiyum metabolizmasında bozukluk varsa ve beraberinde tükürük akımı da azalmışsa taşın oluşması için uygun ortam hazırlanmış oluyor. Tükürük taşları gerçek anlamda taş değildirler. Bu taşların çoğunun bulgu vermediğini, bu nedenle de çoğunlukla ciddiye alınmadığını söyleyen Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Erkhan Genç, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor:
“Taş söz konusu ise; yemek yedikten sonra tükürük bezi şişer, elle bastırınca ağrı yapar ve bazen ağız kuruması gibi şikayetlere yol açar
Sert olmaları nedeniyle taş olarak adlandırılırlar. Aslında mineraller ve organik maddelerin sertleşmiş halleridirler ve tükürük kanallarını tıkayarak enfeksiyon nedeniyle bizlere sorun olurlar. Tükürük kanalının tıkanması ile oluşan durum çoğunlukla geçicidir, hatta doktor muayenesinde dahi bulgu vermeyebilir. Lezzetli bir yemek gördüğümüzde veya yanımızda limon sıkıldığında ağzımız sulanır ve tükürük kanalları da tıkalı ise klinik tablo ortaya çıkar.”
Tükürük taşlarından bahsediyorsak; önce tükürük bezlerinin yerini öğreniyoruz. Vücudumuzda tükürük bezleri sağ ve sol olmak üzere iki taraflı olarak; çene altında, yanaklarda ve dil altında yerleşmişler. Çene altındaki tükürük bezleri özellikle taş yapmaya meyillidirler. Çünkü dil altına doğru açıldıkları için, akımları yer çekiminin aksi yöne doğru hareket eder. Yavaşlayan tükürük akımı nedeniyle daha fazla taş oluşturuyorlar ve taşları biriktiriyorlar.
Diğer bir özellikleri de çene altında yerleşen tükürük bezlerinin, çok koyu salgı üretmeleri. Yani tükürük akımının yavaşlamasının bir diğer nedeni de bu özellikleri. Yanaktaki ve dil altındaki tükürük bezleri ise, ağzımızın ıslaklığını sağlayan tükürük bezleri, bol miktarda ve kolay akışkanlığı olan bir salgıları var.
Taşların mikroorganizmalar için bulunmaz bir fırsat olduğunu, çok kolaylıkla enfeksiyona yol açabildiklerini, bu yüzden büyüdüklerinde mutlaka alınmaları gerektiğini kaydeden Dr. Genç, tanıyı nasıl koyduklarını anlatıyor:
“Hastanın yanağında, özellikle boyun bölgesinde şişlikleri olur, ağrısı vardır, bazen taşın üzerinde şişlik olabilir, hatta hasta ağız kuruluğundan şikâyetçi olabilir. Tanısını koymak kolaydır; kanal boyunca parmağımızı gezdirip bakarız. Taşlar tespih tanesi gibi elimize gelirler, minik boncuklar gibidirler. Tükürük taşı olduğunu böyle teşhis ediyoruz. Röntgen filmlerinde de görülebilirler. Nadir olarak görülmedikleri takdirde siyalografi yaparız. Yani; tükürük bezi kanalının içine kanalın ucundan bir boyar madde veririz ve filmini çekeriz. Boyar maddenin doldurmadığı siyahlıklar varsa orada taş var demektir.
Bazen, kemik dokusuna benzer sert yapılar olduğu İçin, taşları görebilmek amacıyla tomografi de isteyebiliriz. Taş, açılma deliğine çok yakınsa küçük bir operasyonla delik ağzını genişletip hemen alıyoruz. Bu işlem için ağız içini lokal anestezi ile uyuştururuz ve kanalın ağzını minicik keserek kanalı genişletiyoruz. Genişleyen kanaldan kolayca taşı dışarıya alabilirsiniz. Ama taş tükürük bezi içerisindeki kanallarda yerleşmiş ise, o zaman maalesef o bezi çıkarıyoruz. Bu işlemler son yıllarda endoskopik olarak da yapılabiliyor.”
Eğer vücudumuz taş üretmeye meyilli ise, kalsiyum metabolizmamızda problemler var, paratiroid hormonları ile ilgili sorun yaşıyor veya yetersiz su içiyorsak ya da taşa neden olabilecek şeker hastalığı gibi bir hastalığımız varsa riskli grubun içindeyiz demektir.
Yine de taşın oluşabilmesi için tükürük pH’ının belirli bir değerin üstüne çıkması, akımın belirli bir seviyenin altında olması ve organik bir odak olması gerekiyor. Tükürük taşlarının genel popülasyonda az görüldüğünü belirten Dr. Genç, tükürük taşlarının oluşmaması için alınması gereken önlemleri sıralıyor:
“Ağız hijyenine dikkat edilmeli, dişler fırçalanmalı ve düzenli aralıklarla gargara yapılmalıdır. Günde ortalama 2,5 litreden az olmamak üzere bol su içilmelidir. O bölgenin enfeksiyonu söz konusu olduğunda derhal ilaçla tedavi edilmelidir.
Boyun ve yanak bölgesinde olabilecek şişlikler ciddiye alınmalıdır. Bazen bu şişlikler taş olmayıp, tümör de olabilir. Bunun ayrımının muhakkak bir uzman tarafından yapılması gerekir. Ama korkmayın tükürük taşları, tümöre neden olamaz. Son olarak diyabet hastaları, şekerlerini çok iyi kontrol altında tutmalıdır.”
Bir önceki Cinsel isteksizliğin çareleri başlıklı konumuzda cinsel isteksizlik, erken boşalıyorum ve erken boşalıyorum ne yapabilirim hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: tükürük bezi taşı, tukuruk bezlerı şişmesı telıkelımıdır, tükürük bezi şişmesine ne iyi gelir, tükürük bezi taşı nasıl düşer, majezik gargarası dilde şişme yapar mı
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.