->
Yazıyı kaleme aldığım gün de Hürriyet Gazetesi’nin ilk sayfasına şöyle bir göz attım; “7 çocuğun erkeklere pazarlanmasının utancını yaşayan Siirt’ten sonra benzer bir olay Amasya’da ortaya çıktı.
“Fatmagül’ün suçu ne?” dizisi, zengin ailelere mensup üç/dört gencin kasabalı yoksul bir kıza tecavüzleri sonrasında gelişen olayları televizyon ekranına yansıtırken cinsel travmaların bir kadında bıraktığı derin izleri ve yaratabileceği psikolojik bunalımı gözler önüne seriyor.
“Öyle bir geçer zaman ki”de Ali Kaptan boşandığı eşi Cemile’ye tecavüz ediyor.
Gazete üçüncü sayfa haberlerinde bu türden hatta daha dehşet verici olaylara ne yazık ki sıkça rastlıyoruz.
– “Siirt Pervari ilçesinde 13-14 yaşlarında 8 öğrenci iki ve üç yaşlarındaki iki bebeğe tecavüz etti.”
– “Ödemiş’te 85 yaşındaki nineye tecavüz eden zanlı tespit edildi.”
– “Annesiyle kavga edince İstanbul’daki evlerinden kaçıp Bursa’ya gelen 16 yaşındaki kıza bir hafta boyunca tecavüz edip erkeklere pazarlayan 7 kişi gözaltına alındı.”
– “Balıkesir’in Bandırma ilçesinde, 14 yaşındaki kuzeni tarafından cinsel istismara uğradığı iddia edilen 10 aylık bebek tedavi altına alındı.”
‘Tecavüz’ veya ‘cinsel istismar’ yazıp internet sayfalarına girin, benzeri haberlerin sonu gelmez
13 yaşındaki kızı pazarlayan kadın ile biri bürokrat 8 kişi tecavüzden tutuklandı.”
Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre geçen yıl 7 bin çocuk tecavüze uğradı. Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şahika Yüksel’e göre;” Her altı dakikada bir işlenen ve dünyada dört kadından birinin maruz kaldığı en korkunç saldırı biçimi tecavüz.”
Ve Türkiye’de bolca acı örneklerine rastladığımız bu suç dünyanın her bir köşesinde kimi zaman da kitlesel bir şekilde işleniyor. Kaddafi’nin askerlerine tecavüz için Viagra dağıttığı ve Libya’da çocuklara tecavüz edildiği haberi gazetelerde yer aldı. Kongo’nun doğusunda, BM Barış Gücü üssüne sadece 15 kilometre mesafedeki kasabayı basan bir grup militan, yaklaşık 200 kadına ve bazı erkek çocuklarına dört gün boyunca tecavüz etti.
Bu ne vahşet; Sodom ve Gomora’da böylesi günahlar işlendi mi?
Tabu haline dönüştürülen cinsellik, bastırılan arzular insanı hayvanlaştırıp canavarlaştırıyormu?
Bu bireylerden birer tecavüzcü yaratılmıyor mu? Onlara; “sevişmek suçtur, cinselliği tanımak suçtur, cehennem ateşinde yanarsın” deniyor ve işte sonuç…
Kapalı bir toplum olan Ultra Ortodoks Yahudilerde de çocuklara karşı cinsel istismarlara rastlanıyor. Genelde saldırganlar bulunamıyor, gizleniyor. Basında rastladığım bir habere göre Hıristiyan bir piskopos 13 yıl boyunca erkek yeğenine tecavüz etmiş. Kilise tarihi ise bu tür skandallarla dolu…
Türk Ceza Kanunu’nun 102’den 105. maddesine kadar hükümleri, ‘Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar’ başlığı altında; cinsel saldırıyı, çocukların cinsel istismarını, cinsel tacizi düzenlemekte ve 15 yıla kadar cezalar öngörmektedir. Ne var ki cinsel istismarın açığa çıkartılmasında ciddi sorunlar ile karşılaşılmakta ve cezai yaptırımların yaşama geçirilmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Çünkü çoğu zaman cinsel şiddete maruz kalan mağdurlar utançlarından durumu çevrelerine anlatamamakta ve gereken sosyal destekten de yoksun kalmaktalar.
Gazetelerde yer alan cinsel istismar haberleri de kısa bir süre sonra unutulabilmektedir. Oysa medyatik kişilerin skandalları yıllar boyu basının ilgisini çekiyor. Örneğin iki ayrı tecavüz ve cinsel taciz suçlarından yedi yıl hapis cezasına çarptırılan İsrail Eski Devlet Başkanı Moşe Katsav ile ilgili haberler uzun süre sadece İsrail medyasını değil pek çok ülke basınını meşgul etti. Yüksek Mahkeme’ye başvuran ancak hapse girmesi gün meselesi olan devlet başkanı hakkında kararı veren bölge mahkemesinin yargıcı George Kara; “Kimse yasaların üzerinde değildir” dedi.
Son olarak da New-York’da kaldığı otelde, kat görevlisine tecavüz girişiminde bulunmakla suçlanan IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın skandalı ile dünya çalkalandı. IMF Başkanı’nın Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyalist kanattan aday olması bekleniyordu. Strauss-Kahn, bir süre önce verdiği bir demeçte; “ Bana üç konuda komplo kurulabilir; para, kadınlar ve Yahudi kimliğim” demişti.
IMF Başkanı’nın komploya mı kurban gittiği yargılama süreci içinde ortaya çıkacaktır. İsrail eski devlet başkanı hakkında da Yüksek Mahkeme henüz daha son sözü söylememiştir.
Ne var ki bu denli üst düzeylerde görev yüklenen kişilerin cinsel taciz ve tecavüz gibi ağır suçlamalardan yargılanmaları sorunun sadece sosyal ve kültürel düzeye bağlı olmadığını, insan yapısının çarpık ve sağlıksız kişiliğinden kaynaklanabileceğini düşündürüyor. Nüfuz sahibi bazı kişilerin, mevkilerini kötüye kullanarak, “nasıl olsa bana karşı kimse konuşmaya cüret edemez…” türünden bir inançla kendilerini bir dokunulmazlık zırhı içinde hissettikleri anlaşılıyor. Bu inancın yıkılması gerekir…
Cinsel saldırıların erkek gücünün değil güçsüzlüğünün bir ürünü olduğunun bilincinde, daha insanca bir dünyanın özlemiyle…
Yakup BAROKAS / Şalom
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.