->
Dr. Özellikle günümüzde anne adaylarının internet gibi platformlarda çok daha fazla bilgiye kolayca ulaşabilmesi, bu soruyu cevaplanması daha da zor bir duruma sokmaktadır.
Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Banu Göker Özdemir, doğum şekilleri ve bu konuda son kararı kimin vermesi gerektiği hakkında bilgi verdi.
Gebelik süresince anne adaylarını en çok endişelendiren ve kafalarını en çok karıştıran durum, doğumun ne şekilde gerçekleşeceği konusudur
Ancak bu bilgi yoğunluğunda en önemli konu, yeterli ve doğru bilgiye ulaşabilmektir. Her iki doğum şeklinin de kendi içerisinde artı ve eksileri bulunmaktadır. Öncelikle tamamen fizyolojik bir yol olan normal doğum tercih edilmeli, ancak tıbbi açıdan mutlaka hasta bazında bu artı ve eksiler de değerlendirilmelidir.
Konuyla ilgili günümüzde ülkemizde yasal bir düzenleme yoktur. Bu yüzden biz kadın doğum hekimlerine düşen görev, hastada hangi doğum yönteminin tıbben en uygun olacağının belirlenmesi, hastaya kendisi ve bebeği için getirdiği faydaların ve risklerin anlatılması, en sonda da karar verilmesidir.
Anne sezaryen istiyorsa
Doktor normal doğuma karar verdi ancak anne adayı sezaryen istiyorsa, doktor ne yapmalı? Alında bu durum son yıllarda tüm dünyada tartışılan bir konudur. Elektif sezaryen, yani hiç bir tıbbi gereklilik olmadığı halde anne isteğine bağlı olarak gerçekleştirilen sezaryen… Eğer bebek ya da anne sağlığı açısından sezaryen olmayı gerektirecek bir durum yoksa tüm tıbbi bilgilerimiz doğumu fizyolojik yoldan, yani normal yolla yapılması gerektiğini öngörür. Fakat günümüzde anne adaylarının ağrı çekmekten korkmaları, daha konforlu olduğunu düşünmeleri, doğumun zamanının önceden planlanabilmesi gibi nedenlerden dolayı sezaryen ile doğumu tercih ettiklerini görmekteyiz.
Bu konuyla ilgili olarak İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde doktorlara anket şeklinde soru yöneltilerek yapılan çalışmalarda kadın doğum hekimlerinin çoğunun anne isteğine bağlı sezaryen yapmaya sıcak baktıkları bildirilmiştir. Bu durum ülkemizde de farklı değildir ve hatta sezaryen oranlarının artmasındaki en büyük nedenlerden biridir.
Anne veya bebeği tehlikeye sokacak bir durum olmadığı zaman öncelikle normal doğum önerilmelidir. ‘Normal doğum mu, sezaryen mi?’ sorusu, hem bilim camiasında hem de medyada bugüne kadar en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Öncelikle sağlıklı bir anne ve yenidoğan bebeği hedefleyen kadın doğum hekiminin mesleki sorumluluğu, bilgisi ve tecrübeleri doğrultusunda doğumun en uygun ne şekilde gerçekleşeceğine karar vermeli, bunu artı – eksileriyle, hasta ve hasta yakınlarına aktarmalıdır. Sonuç olarak sezaryen, cerrahi bir operasyondur ve gereksiz yere yapılmasının getireceği dezavantajların hastaya anlatılarak karar verilmesi gerekir.
Dünyada son durum
1970’li yıllardan önce sezaryen oranının dünya çapında yüzde 3-5 arasında iken bugün ortalama yüzde 20 civarındadır. Rakamlar gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin İtalya’da bugün sezaryen oranı yüzde 35 civarında iken en yüksek sezaryen oranları Arjantin, Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinde olmakta, en düşük oranlar ise Afrika ülkelerindedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bu oran yüzde 24-25’lere kadar çıkmışken sezaryen oranlarını azaltmayı hedefleyen programların uygulanmaya başlamasıyla yüzde 20’lere kadar düşürülmüştür. ABD ve Avrupa ülkelerinde sezaryen ile doğum oranlarının daha düşük olmasında, uygulanan programların etkisi bulunmaktadır.
Ülkemizdeki son durum ise mevcut sağlık sisteminden dolayı değişkenlik göstermektedir. Devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerdeki rakamlar farklılık gösterir.
Bir önceki Gebeliği önlemek için yanlış yöntemler başlıklı konumuzda cinsel hastalıklar, Cinsel Sağlık ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları önlemek hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: doğum şekline karar veremiyorum
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.