->
Kişinin kendi dokusunun, vücudunun bir başka bölgesinde yeniden kendisine nakledilmesi, bağışıklık sfstemi bakımından bir sorun yaratmaz. Çünkü bağışıklık sistemi kendi doku ve hücrelerini tanımaktadır. Transplantasyonda amaç, nakledilen yapının alıcı organizmada ya da bölgede, kendi normal fizyolojik görevlerini sürdürmesinin sağlanmasıyla, alıcının o alandaki eksikliğinin giderilmesidir. Oysa bir insana bir başka insandan ya da bir hayvandan yapılacak transplantasyonlarda alıcı kişinin bağışıklık sistemi, vücuda dışardan katılan bu yabancı hücre, doku ya da organları yabancı olarak tanıyacak ve onlara karşı bir bağışıklık savaşı açıp vücudu bu yabancılardan korumaya çalışacak, onları reddedecektir.
DOKU VE ORGAN NAKİLLERİ-TRANSPLANTASYON: Canlı hücre, doku ya da organların bir canlıdan bir başka canlıya veya aynı canlının bir bölgesinden bir başka bölgesine nakledilmesi olayına ‘Transplantasyon’ denilmektedir
Bağışıklık sisteminin organizmaya yabancı olan bu yapıları reddetmesi, transplantasyon olaylarında karşılaşılan en engeldir. Bu engel istenildiği gibi aşıldığında, organ ve doku nakilleri konusunda düzlüğe çıkılmış olunacaktır..
Alıcı ile verici organizma arasındaki doku yakınlığı ya da yabancılık şu biçimde sınıflanmaktadır.
I) Otogref: Kişinin bir bölgesindeki kendi dokusunun bir başka bölgeye nakledilmişidir. Örneğin, kişinin kendi derisinden bir bölümün alınıp aynı kişinin bir başka deri bölgesine nakledilmesi, bir otogref örneğidir. Örneğin, ciddi bir yanık sonucu yitirilen deri bölümü böyle bir otogref deri parçasıyla yamalanabilir.
II) Singref (İzogref): Tek yumurta ikizleri (monozi-gotik ikizler) bir başka deyimle, genetik benzerlikteki bireyler arasında gerçekleştirilen transplantasyonlardır,
III) Allogref (homogref): İki insan arasında gerçekleştirilen transplantasyondur. Başka bir deyişle, aynı türler arasında gerçekleştirilmiş olan transplantasyonlardır.
IV) Ksenogref (heterogref): Farklı türler arasında gerçekleştirilen transplantasyonlardır. Örneğin, bir maymun kalbinin bir insana takılması, domuz derisinin insana nakledilmesi gibi.
Alıcı organizmanın kendisine nakledilen yabancı yapılara karşı bağışıklık savaşı açmaması için, bağışıklık sistemi çeşitli yöntemlerle baskı altına alınır ve böylece alıcı organizmada güçlü birred cevabımı gelişmesine engel olunmaya çalışılır. Bu önleme ‘İmmünosupresyon1 denir. “Azatioprin”, “siklofosfamid” ve “kortizol” immünosup-resyonun sağlanması için kullanıl “t; ilaçlardır. Günümüzde artık daha az başvurulan bir başka immünosupresyon. yani bağışıklığı baskı altına alma yöntemi de, vücudun ya da bir bölgenin ışınlanması ile lenfositlere karsı oluşturulmuş antikorları içeren serum (antilenfosîter serum) şırıngasıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.