->
Özgür Göknel e sorularımızı yönelttik:
Soru: öncelikle şu soruyu sormakla başlamak istiyorum. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Sağlık bakanlığı ilaç ve Eczacılık dairesinde görevli değerli hocamızın açıklamalarını dehşete kapılarak izledim. Bu konuya açıklık getirebilmek amacıyla ülkemizde Sağlık Bakanlığı izinli bitkisel ya da doğal kaynaklı ilaç iznine sahip ve tüm dünyada geçerli buluş patentlerine sahip olan ve ülkemizde bilimsel fitofarmakoterapinin yerleşmesi için çok uzun yıllardır çalışan çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, araştırmacı sağlık yazarı Dr. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanlığı ndan bir yetkili bitkisel ilaçların sentetik ilaçlardan daha tehlikeli olduğunu söyledi. Son günlerde bitkisel ilaçların tehlike yarattığına dair pek çok söylenti ortalarda gezmekte
Bu ifadeler bilimsel gerçeklere bütünüyle aykırı. Sağlık bakanlığı iznine sahip bitkisel ilaçların kullanım kavuzlarını sentetik ilaçlarla karşılaştırırsanız aralarında yan etki profili ve toksisite açısından çok büyük farklar olduğunu görürsünüz. Bu nedenledir ki sentetik ilaçlar sadece doktor reçetesi ile satılmasına izin verilen ilaçlardır. Serbest satışına izin verilen bitkisel ilaçlar ya da gıda takviyeleri tüm dünyada yan etkilerinin yada toksisitelerinin çok düşük olması nedeniyle, bu şekilde satılması devlet otoritelerince uygun görülmüş, sağlık koruyucu ve geliştirici, vücut için faydalı özellikleri olan doğal bileşiklerdir.
Soru: Peki öyleyse bu ifadelerin sizce nedeni nedir?
Tüm dünyada güvenilirliklerinin çok yüksek olması nedeniyle serbest satışı olan tablet ya da kapsül formunda hazırlanmış tıbbi bitkiler, ülkemizde yasaklanma yoluna girmiş dört nala gitmekte. Dünyada hiçbir bilimsel kuruluş GİNSENGLER ÇOK TEHLİKELİ DİYE AÇIKLAMA yapmaz, yapamaz. Bu nedenle bu açıklamaların sahipleri hangi bilimsel veriler ile bu sonuçlara ulaştıklarını açıklamak zorundadırlar.
Özellikle BİTKİSEL İLAÇLAR KİMYASAL İLAÇLARDAN ÇOK DAHA TEHLİKELİDİR ifadesi Sağlık Bakanlığının yaptığı uygulamalara bütünüyle ters düşmekte. Bakın bu konuda sadece sağlık bakanlığı izinli bitkisel ilaçların kutularının üstüne bakmak bile yeterlidir. Sentetik ilaç kutularında Doktor reçetesi ile satılır ifadesi bulunurken bitkisel ilaçların kutularının üzerlerinde Sadece Eczanelerde satılır ikkfadesi bulunmaktadır. Bı ifadeden de rahatça anlaşılabileceği gibi sentetik ilaçlar yan etki ve toksisite açısından yüksek riskli olduğundan doktorun fayda zarar ilişkisini göz önüne alarak ve bu sorumluluğu da üstlenerek hastalarına sentetik ilaçları reçete ederler. Ancak bitkisel ilaçlarda risk çok çok az olduğundan hatta bazılarında bu güne değin saptanmış ciddi bir risk olmamasından dolayı doktor reçetesine gerek görülmemektedir.
Velev ki bu İfade edilenler doğru ise ABD, UK, Fransa, Almanya ve tüm AB ülke devletleri kendi toplumlarını zehirlemek için adeta birbirleri ile yarışmaktalar. Tüm bu ülkelerde bizdekinden çok daha fazla bir serbesti bulunmakta. Tüm batı dünyasının yanlış yaptığını, bizim ise doğru yolda olduğumuzu nasıl izah edebiliriz. Bu biraz saçma olmaz mı?
UNUTULMAMALIDIRKİ, gıda takviyeleri ve bitkisel ilaçlar OTC yani reçetesiz satılmasına izin verilen vücut için faydalı sağlık koruyuculardır ve zararsız olduklarından dolayı tüm dünyada tercih edilmektedirler. Hastalıklarda çok etkili olduklarından değil. Bunlar hem etkisiz hem de zararlı iseler tüm dünyada yasaklanmaları gerekir, hal bu ki tam tersine tüm dünyada gün geçtikçe daha fazla serbesti sağlanmaktadır.
Soru: Şu konunun tekrar üzerinde durmak istiyorum, yani ilaçlar riskli mi?
Elbette. Kimyasal her ilaçta bir risk bulunmaktadır. Batı dünyasında riski düşük ya da tolere edilebilir olanlar OTC ilaç kategorisindedir. Bu ilaçlar kolayca tezgah üstünden alınabilir ve satışları da serbesttir. Şu konunun tekrar üzerinde durmam gerekiyor. Bakınız,
İLAÇLAR FAYDALI BİLEŞİKLER DEĞİLDİRLER. İlaç PROSPEKTÜSLERİNİN hiçbir bölümünde fayda (İngilizcesi ile, BENEFIT) kelimesi geçmez. Sentetik ilaçlar zararları fazla olabilecek bileşikler oldukları için katı doktor kontrolünde ve eczacı denetiminde kullanılmalarına izin verilmektedir. Ancak Ülkemiz bundan muaftır.
Soru: Bu ne demek şimdi?
Ülkemizde tüm reçeteye tabi ilaçları parayı bastırınca satın alırsınız ancak batı ülkelerinde bunun olanağı yoktur. Reçeteye tabi bir ilacı alabilmek için o bölgede hekim olarak çalışabilme izni olan ve o ülkenin ya da bölgenin tabipler odasında kaydı bulunan bir doktor tarafından reçete edilmiş olması gerekir. Aksi taktirde o ilacı hiçbir eczacı veremez. Ancak ülkemizde reçete ilacı çoğu zaman sadece ücretsiz alabilmek için kullanılmaktadır. Ülkemizde her kez ilacı alıp kullanabilir veya bir başkasına verebilir. Toksisitesi ve yan etkisi bu kadar yüksek olan ilaçların bile bu kadar serbestçe satılabildiği bir ülkede nasıl olup ta bitkiler zehirli olarak Sağlık bakanlığınca ifade edilmektedir anlayamıyorum. Sibutramin ihtiva eden REDUCTİL yıllarca reçetesiz olarak satılmış iken, daha sonra EMEA toplatma kararı ile yasaklanır iken, nedese hiç kimse bu yapılanların yanlış, hatta kanunsuz olduğunu söylemedi? Tüm dünyada sadece reçete ile satılmasına izin verilen, kalp krizine hatta körlüğe yol açabildiği söylenen mavi renkte erkek cinsel aktivite hapları ülkemizde eczanelerde reçetesiz satılmaktadır. Bu kadar zıtlığın bir arada olduğu başka bir ülke var mı ben bilmiyorum.
Soru: Geçtiğimiz yıl bitkisel zayıflama haplarından ölümler olduğu medyada sıklıkla yer aldı. Peki bu konuyu nasıl açıklıyorsunuz?
.BİTKİLER ÖLDÜRMEZ İNSANLAR ÖLDÜRÜR. ÖLDÜREN TAĞŞİŞTİR. BUNU DA İNSAN YAPAR. Tağşiş demek bitkisel bir tabletin ya da kapsülün içerisine sadece reçete ile satılmasına izin verilmiş yada reçeteli dahi olsa satışına izin verilmemiş bir takım kimyasal ilaçları karıştırılarak bitkisel olduğu söylenen bu ürünlerin etkinliklerinin arttırılmaya çalışılmasıdır. Ne yazık ki ülkemiz insanının Atın ölümü arpadan olsun diye çok bozuk bir algısı var ve bu tür tağşişli ürünleri kullanmaya çok meraklı. Tabidir ki bu kadar toksik kimyasalı içeren ürünlerin kullanılması, ölümlere yol açabilir. Burada öldüren bitki değil için karıştırılan sentetik kimyasallardır.
Başta Almanya gelmek üzere AB ülkelerinde bitkisel ilaçlar birinci basamak sağlık hizmetlerinde öncelikli olarak kullanılan sağlık koruyucu ve geliştirici ürünlerdir. Bu tıbbi ürünlerin de illaki sağlık Bakanlıklarından izinli olmaları zorunlu değildir. Bir maddenin sağlık açısından zararlı olabilecek bir yönü varsa satışı o ölçüde kısıtlanır. İşte o zaman mutlaka Sağlık Bakanlığı gibi bir kuruluşça yakından denetlenir ya da izinlendirilir.
Biz doktorlar ÖNCE ZARAR VERME diyen Hipokrattan beri tıbbi bitkileri kullanmaktayız. Günümüzde de bir çok ilaç bu bitkilerden izole edilmektedir. İzole edilen bu doğal moleküllerin toksik olabilme potansiyeli varsa ya da yan etkileri önemli düzeyde ise işte bu tip durumlarda izin alma merci Sağlık Bakanlığıdır ve çok ciddi incelemelerden geçirilerek ve çoğu zaman da reçeteye tabi olarak ilaç sadece eczanelerde satılmak üzere pazara verilir. Bu nedenle çoğu zaman ölüme yol açan maddeler SAĞLIK BAKANLIĞI İZİNLİ OLANLARDIR. Bu yan etkilerin yada beklenen ve beklenmeyen yan etkilerin yakından takip edilmesi için farmakovijilans vardır. ( Farmakovijilans ilaçların kullanımı sırasında görülebilecek beklenilmeyen toksik yada yan etkilerin rapor edilmesi ve yakından incelenmesi sistemidir.) ANCAK ÜLKEMİZDE NEDENSE HİÇ BİR İLAÇ ÖLÜME YA DA toksisiteye YOL AÇTIĞI İÇİN YASAKLANMAMAKTADIR. YASAK KARARLARI HEP FDA DAN (ABD Gıda ve İlaç Ajansı), EMEA DAN (Avrupa İlaç Ajansı) GELMEKTEDİR. NEDEN ACABA? Üstelik pek çok ilaç da doktor denetimi olmadan kullanılmaktadır ve buna rağmen bir yasaklama kararı çıkmıyorsa bu oldukça düşündürücüdür.
Soru: Sağlık bakanlığının açıklamasında Ginsenglerin tehlikeli olduğuna dair bir iddia vardı. Gerçekten tüm dünyada en çok kullanılan tıbbi bitki olan ginsenglerde bir tehlike var mı?
Panax ginseng sağlık koruyucu bitkilerin zirvesidir. Bunu söylerken de asla abartıya kaçmıyorum. Bakınız ülkemizdeki en bilimsel Fitoterapi kitabı olan ve konusunda en yetkin bilim insanlarınca yazılmış FFD monografları adlı tıp ve eczacılık kitabında Panax ginseng konusunu ben yazdım ve bu monograf, o kitap içerisindeki en ayrıntılı monograf niteliğindedir. Üstüne üstlük ginsengi bir ilaç olarak Sağlık bakanlığından izin alan da benim. Bu nedenle ülkemizde ginseng ya da kırmızı kore Ginsengi olarak bilinen Panax ginseng ile ilgili dünyada yapılan tüm araştırmaları yakından takip ediyorum ve şunun altını önemle çizmem gerekiyor ki kırmızı ginseng sağlık açısından son derece önemli faydaları bulunan ve ikibin (2000) yıldan uzun süredir dünyada sağlıklı bir ömür geçirmek için kullanılan, faydaları anlatmakla bitmeyecek tıbbi özellikleri bulunan bir bitkidir. Günümüzde pek çok içeceğin içerisinde de bulunmaktadır ve bu içecekler dikkat ve konsantrasyon gibi algılama faaliyetlerini güçlendirmek amacıyla da tüketilmektedir. Bunlar birer ilaç değildir.
Bazı bilim insanları, ginsenglerin kan şekerini düşürdüğünü ifade etmektedir. Bu, bilimi yanlış yorumlamadır. Panax ginseng tüm dünyada temelde üç faydasından ötürü kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi afrodizyak özelliğidir. Günümüze değin yapılan klinik ve laboratuar araştırmalarında Panax ginseng içerisinde bulunan ginsenosid adı verilen bileşiklerin penis kan damarlarının genişlemesine ve böylece penis damarlarına yüksek basınçlı kan dolmasını sağladığı saptanmıştır. Ayrıca beyinin belirli bölgelerine de etki ederek cinsel iştahta da artma oluşturmaktadır.
Panax ginseng ig bir diğer önemli kullanım yeri şeker hastalarında kan şekerinin ilaçlarla daha kolay ve daha iyi düzenlenmesine aracılık etmesidir. Diğer bir değişle seker hastalarında standart ilaç tedavisine yardımcı olmak amacıyla kullanılır. Kan şekerini düşürücü değil yüksek kan şekerini normalize edici etkileri vardır. Ancak burada tekrar ve tekrar belirtmeliyim ki diyabet tedavisi son derece yakın doktor kontrolü gerektiren ve pek çok ilacın birlikte kullanıldığı son derece ciddi bir hastalıktır. Çok özel ilaçları vardır ve bu ilaçlar asla doktor denetimi olmadan kesilmemeli yada dozları ile oynanmamalıdır. Panax ginseng bu hastalarda kan şekerinin daha kolay regüle olmasına yardımcı olur, kalp ve damar hastalık riskinin düşürülmesine fayda eder. Ancak, şeker hastalığını tedavi etmez.
Panax ginseng in bir diğer faydası adaptojen olmasıdır yani anti-stres etkiye sahiptir. Diğer bir değişle vücutta stresin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesi yada hafifletilmesi için kullanılır ve hastalıklardan sonra iyileşme süresinin kısaltılmasında da faydalıdır. Bunlardan başka zihinsel kapasitenin arttırılmasında da önerilmektedir. Özetle sağlık koruyucu ve geliştirici tıbbi bir bitkidir ve tüm dünyada gıda takviyesi yada sağlık koruyucu ve geliştirici doğal ilaç olarak kullanılmakla beraber önceden de ifade ettiğim gibi enerji içeceklerinde de vardır. Ancak enerji içeceklerinin bazılarında özellikle yurt dışında satılanlarda çok çok yüksek kafen olduğundan bazı kişilerde bu kadar yüksek kafein bazı zararlı ekiler oryata çıkarabilmektedir. Dolayısıyla bu çok yüksek kafeinin sağlığa olan etkisidir, ginseng in değil.
Ben ülkemiz Sağlık Bakanlığı nın yanı sıra AB ülkelerinin sağlık otoriteleri ile de çalışan bir hekimim. Bu nedenle bitkisel preparatlara bütünüyle tarafsız yaklaşıyorum. Bu bitkiler illaki ilaç olmak zorunda değildirler. İlaç olarak değerlendirildiğinde ise bu sağlık koruyucu doğal bileşikleri ihtiva eden tablet yada kapsül formuna getirilmiş ekstreler her zaman batının analitik incelemelerini geçip ilaç olamazlar. İlaçlar sağlık açısından riskli ürünlerdir ve bu nedenledir ki doktor kontrolünde ve eczacı denetiminde halka ulaştırılırlar.
Soru: Peki bunlar hastalıklarda hiç kullanılmazlar mı?
Kesinlikle kullanılırlar. Bunlar iyi olma halini güçlendirmek yada basit rahatsızlıkların giderilmesinde öncelikli olarak kullanılacak tıbbi ürünlerdir. Örneğin yorgun olmak bir hastalık değildir ve zinde kalmak için ginsengi kullanabilirsiniz. Yada bazı geceler uykunuz kaçığında yada uykuya dalma güçlüğü çekiyorsanız o zaman Valerian ya da Passion çiçeği eksrelerinden hatta çaylarından yararlanabilirsiniz. Amcak uykusuzluk şiddetli olursa ve kişinin tüm yaşamını veya sağlığını etkileyecek kadar ciddi olursa işte o zaman doktora gider ve sizi tedavi edecek ilaçları reçete ettirerek tedavi yoluna girersiniz. Sağlığın korunmasında ya da basit rahatsızlıkların giderilmesinde kişi kendi sağlığına yönelik uygulamaları yapabilir. Buna Self Medication yani kendi kendine tıbbi bakım denilir ve tüm dünyada öncelikle uygulanan yaklaşımdır.
Dünya Tabipler Birliği eski başkanı Dr. Anders Milton bu konuda şöyle demektedir; Hastaların kendi sağlıklarıyla ilgili daha fazla sorumluluk alması ve kendi kendini tedavi anlayışının önem kazanması basit rahatsızlıkların tedavisi konusunda doktor muayenesine olan talebi azaltacaktır. Bu sayede doktorlar daha ciddi sağlık problemleri olan hastalara daha kaliteli hizmet sunabileceklerdir. Ayrıca Ekim 22-23, 2007 de İstanbul da yapılan AB Müktesebatı sonuç raporunda şu ifadeye yer verilmiştir; Sağlıkta önceliğiniz kendi kendinize bakmak olmalıdır. Bu ifadelerden de anlaşılabileceği gibi her kez kendi sağlığından sorumludur ve bu basit rahatsızlıkları, eczacısına sorarak yada kendisi bilgilenerek bu rahatsızlıklardan kurtulmanın yolunu bulabilir. Bu basit rahatsızlıklarda OTC tıbbi ürünler kullanılır. Bunlara soğuk algınlığında kullanılan Ekinezya, vitamin vineral takviyeleri örnek olarak verilebilir. OTC ilaçlara örnek olarak ise düşük dozda ağrı kesiciler ateş düşürücüler, burun tıkanıklığını açan genzi rahatlatan ilaçlar birer örnek olarak verilebilir. Tüketici bunların parasını cebinden öder ve bu tür basit rahatsızlıklarda doktoru boşuna işgal etmemiş olur. Ancak bu anlattıklarım batı dünyasına özgüdür bizdeki uygulamada istediğiniz antibiyotiği, antidepresanı parayı verince alabilirsiniz. Ancak bunlar yukarıda anlattığım Self Medication mantığından bütünüyle uzaktır. OTC olmayan ilacı sadece doktor reçete eder ve o ilacın hastadaki sorumluluğunu üzerine alır.
Soru: Son yıllarda fitoterapi hocaları da bitkisel ilaç yan etkilerinden bahsetmeyi çok seviyorlar. Sizce bunun nedeni nedir?
Biz hekimler tıbbi bitkileri pek tanımayız ve tıp fakültelerinde yada ihtisaslarımız döneminde bu konulara çok vakit ayıramayız. Bunun nedeni de ülkemizde tedavi edici hekimliğin koruyucu hekimlikten önde gelmesidir. Kısmen biz çocuk doktorları çocuk sağlığı ile de uğraşırız. Ancak diğer dahili dallarda hep hastalıklar konuşulur ve bu tıp eğitimindeki yetersizliktir. Tıbbi bitkileri tanıyanlar eczacılardır. Bazı bilim insanları tıbbi bitkilere mutlaka zehir ya da yan etki atfı yapmaktaydılar ve bu bitkiler ya da doğal moleküller hiç de masum değiller ve diğer ilaçlar gibi yan etkiler gösterirler. Bu nedenle doktor reçetesi mukabili eczanelerde satılmaları gereklidir benzeri bilim dışı, bütünüyle ticari yaklaşımlar sergilemekte ve sanki yan etkisi olursa diğer sentetik ilaçlar gibi daha kolay kabul görecekleri varsayılmaktadırlar. Milyonlarca kişinin kullandığı tıbbi ürünlerde 2 tane karaciğer hasarına ait vaka bildirimi olduğunda (İlaçlardaki gibi ama onlardan yüzlerce kat daha az) yayınlanınca neredeyse zil takıp oynamaktalar. Böylece bu sağlık koruyucuların ilaçlaştırma yolunun açıldığını düşünmekteler. Aslında bu kadar nadir olan olayların klinikte hiçbir anlamı yoktur.
Her faydalı ya da tıbbi bitkinin ilaç olması da gerekmez. İsterseniz bir örnek ile açıklayım. Belinizde diskal herniniz yani bel fıtığınız varsa ağrı kesici ve kas gevşetici alıp yatarsınız. Yatak istirahati olmadan hastalığın geçmesi çok uzun süre alır. Ayrıca, ayağa kalktığınızda da belinizi dik tutamazsınız ve bir baston sizi hayata bağlar. Hastaya en çok faydası olan yatak ve baston birer ilaç değildir ancak hastalığın daha hızlı ve rahat geçilmesi için ilaçlardan daha kıymetlidir. İngiltere de çocuklara ders sırasında su içmeleri önerilmektedir. Bu su içirilen çocuklarda dikkat ve algılama artmaktadır. Su da bir ilaç değildir. İshal olanlara çok su içmeleri önerilir. Şimdi ishalde iyi geliyor diye biz suya ilaç muamelesi mi yapmalıyız? Tabi ki hayır.
Soru: Peki bitkisel ilaçların reçete edilerek satılmasının gerekli olduğunu ifade eden doktorlar var. Bu konuya ne diyeceksiniz?
Bu çok ütopik bir söylemdir. Örneğin Ginseng e siz illa ilaç olacak derseniz ve bunun karşılığında doktor reçetesi isterseniz, doktorlardan alacağınız yanıt, size çıkış kapısını göstermek olacaktır. Doktora hasta çoğu zaman istediği ilaçları bedava almak için gitmekte ve istediği ilaçları yazdırmaya teşebbüş etmektedir. Eğer doktor geri ödemesi olmayan tıbbi bir ürünü reçete ederse hastadan çok kötü bir tepki alabilir ya da hasta paralı diye hiç almaz ve hiç kullanmaz. Bu ürünlerde geri ödeme yoktur. Çünkü, bunlar OTC ürünlerdir ve bu nedenle de reçetesiz satılmalarına izin verilmektedir. Bu ürünlerde doktor reçetesi aranmaz.
Doktordan reçete ihtiyacı olsaydı bitkisel ilaç kutularının üstünde yazan ifade sentetik ilaçların kutularının üzerinde yazan, REÇETE İLE SATILIR şeklinde olurdu. Bu da açıkça gösteriyor ki bunlar OTC ürünlerdir ve hastanın kendi kendini iyileştirmesine yöneliktirler. Tüm Avrupa da, tıbbi bitkisel ürünlerin OTC tıbbi ürünlerdir ve OTC nin de ilaç olması zorunlu değildir.
Eğer ki bitkisel preparatlar illaki ilaç sınıfında değerlendirilmelidir denilirse, işte bu yaklaşım çıkmaz sokaktır. Birkaç örnekle bu konuyu biraz açayım.
Geri ödeme listesindeyken satış rekorları kıran ancak ödeme dışı bırakılınca satışı yerlerde sürünen Ginko biloba ile başlayayım. (2003 yılı verilerine göre yıllık 510 000 kutu ve buna devletin ödediği o zamanki para 19.2 tirilyon Türk lirası : Kaynak TEB yayınları.)
Ginkgo biloba tüm dünyada gıda takviyesi şeklinde kullanılan (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Japonya hatta az olmakla beraber Almanya dahil) ve bitkisel ilaçların kralı olarak bilinen tıbbi bir bitkidir. Tüm dünyada OTC olduğu halde yıllarca devlet buna çok fazla para ödemiştir. Sonunda, yani avuç dolusu değil milyonlarca doları ödedikten sonra akıllanmış ve geri ödemeden çıkarmıştır. Ginkgo biloba özellikle zihin sağlığı için çok faydalı bir bitkidir. Yan etkisi de çok çok azdır ve ciddi değildir. Burada birkaç çok önemli tıbbi yayını örnek olarak vermek istiyorum.
2009 the Cochrane Collaboration; Ginkgo biloba for cognitive impairement and dementia Review: Ginkgo biloba güvenlidir ve plasebo ile karşılaştırıldığında daha fazla yan etkiye sahip değildir. (Hep üzerinde durduğum gibi günümüzde bitkisel sağlık koruyucu tabletler asıl olarak zararlı olmamaları nedeniyle öncelikle tercih edilmektedirler.) Ginkgo biloba ile yapılan araştırmalar, güvenilir ve kayda değer değildir ve etkinliği plasebodan faklı değildir.
The Cochrane Collaboration 2009; Ginkgo biloba for intermittent claudication (review): Ginkgo biloba nın etkinliği plasebodan farksızdır. Bazı önemli tıbbi raporlarda da Ginkgo biloba ekstrelerinin, sentetik içeriğe sahip diğer Alzheimer hastalığı ilaçları ile eş etkinlikte olduğu de söylenmektedir. Devlet bu ilaçlara hala inanılmaz paralar dökmektedir.
Bakınız modern tıp keskin sınırlıdır ve net sonuçlar bekler. Tıbbi faydaları olan bu bitkilere mutlak ilaç gözü ile bakılırsa ve doktorlar tarafından reçetelenmesi istenirse o zaman bunlar fikir önderi ABD li araştırmacılar tarafından plasebo olarak tanımlanabilirler. Halbuki Ginkgo biloba ya sağlık güçlendirici ya da sekonder parametrelerde düzelme sağlayabilen tıbbi bir bitki olarak bakılırsa o zaman Ginkgo biloba çok faydalıdır. Bakınız Pharmacotherapy 2011; 31(5): 490-502 Ginkgo biloba meta analiz final cümlesinde ne demektedir Bu meta analiz sonuçlarına göre standardize Ginkgo biloba, plasebo ile karşılaştırıldığında kanama riskinde artış oluşturmaz. Bu sonuç aynı zamanda self medication yapan hastaları bilgilendirmek içindir demektedir. Yani birinci basamakta algılamayı ve, hafızayı güçlendirmek için ginkgo biloba eksteri içeren tabletleri tüketiciler güvenle kullanabilirler demektir.
Soru: yani ilaçlar faydasız bitkiler mi faydalı?
Tekrar ifade etmem gerekir ki ilaçlar prospektüslerinde faydadan bahsetmezler. Onlar patolojik bir durumun düzeltilmesini işaret ederler ve indication kelimesi de buradan yani kullanılması önerilen durumu işaret etmesinden gelir.
İsterseniz bir de Ülkemizde sağlık koruyucu ve vücut direncini arttırmak için kullanılan ve son derece faydalı olan Echinacea bitkisine bakalım. Eğer buna bir sağlık koruyucu ve güçlendirici değil de illaki soğuk algınlığı ilacı olarak bakarsanız yine sonuçlar karanlıktır. İşte size bir örnek:
The Cochrane Collaboration 2009 Echinacea for preventing and treating the common cold: Echinacea purpurea toprak üstü kısımlarının kullanılması halinde soğuk algınlığı, erken dönemde kullanılması ile etkili olabilir ancak sonuçlar bütünüyle net değildir. Yan etkisi ise sık değildir ve hafiftir (döküntü). Bu sonuç ilaç olmaya yetmeyebilir; ancak faydalı olmaya yeter. Ekinezya soğuk algınlığında faydalıdır tıpkı yatak istirahatinin de faydalı olduğu gibi.
Çok önemli olan bir bitkiden bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu da yeşil çaydır.
Yeşil çay çok güçlü sağlık koruyucu etkileri olan ve bizim her gün içtiğimiz siyah çayın farklı bir işlemden geçirilerek elde edilmiş bir formudur. Gelişmiş ülkelerde yeşil çayın faydalarının anlaşılmasına yönelik günümüze değin 6000 den fazla bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda yeşil çayın metabolizma hızlandırıcı ve kilo kaybını kolaylaştırıcı olduğu, kalp-damar hastalıkları ile Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklara karşı güçlü koruyucu etkileri bulunduğu, diş eti hastalıklarının giderilmasinde çok güçlü terapötik aktivitelere sahip olduğu ve belki de bunlardan çok daha önemlisi şeker ve kanser gibi ömrü kısaltan hastalıklara karşı koruyucu etkileri bulunduğudur. Yeşil çay bir ilaç değildir sadece çok faydalı bir gıda, çok faydayı bir içecektir.
Bu nedenle yeşil çay ile ilgili araştırma sonuçları ya beslenme ve metabolizma dergilerinde, ya obezite dergilerinde ya da kanser araştırma dergilerinde yayınlanmaktadır. Yeşil çay yan etki yapmaz. Çok Çok nadiren çok tüketilirse dokunur. Bu tür sağlık koruyucu gıda bileşiklerine ilaç atfı yapmak yanlıştır. Bunlar fonksiyonel gıda bileşikleridir ve sağlık için eşsiz faydalara sahiptirler.
Özetle; bir botaniğin ya da doğal bileşiğin, vücut için faydalı olması için illaki ilaç olması gerekmez.
.
Sonuç olarak tıbbi bitkiler temelde son derece güvenli, ciddi yan etkileri çok az ya da olmayan; etkinlikleri ilaçlarla karşılaştırıldığında daha düşük ancak sağlık faydaları çok yüksek maddelerdir. Burada tekrar üzerinde durmam gerekli konu tağşiştir. Bitki öldürmez, insan öldürür. Bitkinin içine karıştırılan ilaç hammaddeleri ölümlere yol açmaktadır.
Soru: Siz ilaçlara karşı mısınız?
Kesinlikle hayır. İlaçlar hayat kurtaran ancak reçeteleme hakkı sadece doktorlara verilmiş hastalık tedavi edicilerdir. Ancak ilaç kullanımı çeşitli riskleri de beraberinde getirir ve sorumluluk doktorundur.
Dünyada iki konuda kısıtlama vardır. Bunlardan biri bireysel silahlanmanın kısıtlı hatta bazı ülkelerde yasak olmasıdır. Diğeri ise bireysel ilaçlanmanın kısıtlı olmasıdır. İlacı sadece doktor yazar ve yazmadan önce de muayene etmesi zorunludur. Reçeteye tabi ilacı da tüm dünyada sadece eczacılar verebilir. Eczanede duran başka biri, reçeteli ilacı, hastaya veremez.
OTC ürünlerin ise satışı serbesttir ve tüketici isterse eczacıdan ya da eczane kalfasından bilgi alabilir. Ne acayiptir ki ülkemizde vitamin almak için doktora danışılması istenirken; antidepresan, antihipertansif hatta antibiyotik alırken doktora danışılmamakta, hatta Viagra bazı bakkallarda bile satılırken hiçbir zaman doktora muayene olup reçete istenmemektedir.
Son günlerde bilim dışı söylemler ile tıbbi bitkisel preparatların yok edilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca sağlık için faydalı doğal bileşiklerin ülkemizde Gıda Bakanlığı ndan izin alması Türkiye de tıbbi bitkilerin tanınmasını sağlamıştır. Bu nedenle gerek üretici ya da ithalatçılar, gerek eczacılar, gerek doktorlar gerekse halk olarak hepimiz Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına çok şeyler borçluyuz. Bu gün tıbbi bitkiler her yerde tanınıyor ve aranıyorsa bunda asıl yükü çeken sonra da tü kaka denilen hep bu bakanlık olmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı doğruları yapmıştır, yanlış yapan bazı firmalar ve insanlar olmuştur.
Sağlık koruyucu bu doğal ürünlerde asıl önemli olan piyasa denetimi ile tağşiş yapılmasının önüne geçilmesidir. O zaman hem bireyler kendi sağlıklarını korumak için seve seve ceplerinden para ödemeyi kabul edecekler, hem de doktorlar da daha ciddi sorunları olan hastalara daha fazla vakit ayırarak toplumdaki muteber yerlerini güçlendireceklerdir.
Soru: Peki güncel sağlık uygulama değişiklikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizin de yakından bildiğiniz üzere, son bir kaç yıldan beri ülkemizde sağlık politikaları hızla değişti. Bence çok da iyi oldu.
Yaklaşık üç yıl öncesine kadar ülkemiz Sağlık Bakanlığı adından farklı olarak sanki bir Hastalık Bakanlığıymış gibi çalışıyordu. Çünkü, sadece hastaların ilaçları ve hastaların doktorlara ya da hastalık sektörüne ulaşabilmelerini kolaylaştırmaya çalışmaktaydı. Bunun sonucunda ilaç pazarı öyle bir şekilde şişti ki, tüm dünyanın ilaç firmaları devleti söğüşlemek için Türkiye pazarına akın etti. Bu ilaç kartellerinin genel müdür pozisyonunda çalışanlarının gazetelerdeki beyanatlarına bir bakabilirseniz o dönemde Türkiye nin ne kadar büyük bir ilaç pazarı olduğu, aynı zamanda ilaç fiyatlarının da düşük olmasına rağmen, sanki Türk insanını düşünüyorlarmış, gibi yaparak ve Sağlık Bakanlığı ile de bazı yakın teşviki mesailer yaparak Ülkemizin dev ilaç pazarından pay kapma peşinde düştüler. Sonra birden bizim eski Hastalık Bakanlığı, sağlığın korunmasının önemli ve değerli olduğunu anladı ve peşi sıra imkansız olarak değerlendirilen çok önemli sağlık konularına el attı. Önce sigara kullanımının önlenmesine yönelik muhteşem uygulamalara başladı. Daha sonra ilaç firmaları tarafından nasıl soyulduğunu anladı ve ilaç fiyatlarında indirime gitti. Sonra da obezite karşıtı kampanyalar, ilaç satışının takibine yönelik kare kod sistemi ve bence son derece doğru olan tam gün yasası ile gerçek bir batı ülkesi gibi sağlık politikalarını devreye soktu. Hastalık bakanlığı artık gerçek bir Sağlık Bakanlığı halini aldı.
Sonra ne oldu? Birden kare kod sistemine karşı ayaklanmalar başladı, tam gün yasasına karşı ayaklanmalar başladı, ilaç indirimlerine karşı ayaklanmalar başladı ve tüm bunlar artarak devam etmekte. Peki şimdi soruyorum, bunca yapılan ve bütünüyle haklı ve doğru olan bu uygulamalara neden karşı çıkılıyor? Cevabını da hemen vereyim. Toplumda sağlıklı insan sayısı artıyor ve hastalığa harcanan paralar gün geçtikçe azalmakta. Bu bütünüyle doğru bir yaklaşımdır, çünkü değerli olan sağlıktır, hastalık değildir. Ancak Türk Hastalık piyasası hiç durmadan yapılan tüm bu uygulamalara karşı çıkmakta.
Ben buraya kadar yapılanlara bir tarafım çünkü, hastaneden muayenehaneye hiçbir zaman hasta çağırmadım, devletten ilaç geri ödemesi diye para almadım ve sigaradan da hiç hoşlanmam . Bu nefretimin en önde gelen sebebi de ilaca para vermek istemeyen bu sigara tiryakilerinin sigaraları içip içip, hasta olup, sonrada tüm sigaraya bağlı hastalık harcamalarını devletten almaları ve de hastayım diyerek yan gelip yatıp yine devletten para alarak yan gelip yatmaya devam etmeleri. Burada sigara içicilerine yeşil kart verilmesine de bence çok yanlış bir uygulama. İnsanlar öncelikle sağlıklarına para ayırmalıdırlar, sigaralara değil.
Ancak Sağlık bakanlığından Bitkisel ilaçlar sentetiklerden daha tehlikeli ifadesi gelmesi benim aklımda, sağlık politikalarının geleceği hakkında, çok ciddi soru işaretleri oluşmasına yol açtı.
Malumunuz ABD devleti bitkisel ilaç adında bir kavramı asla kabul etmemektedir. Önceden de belirttiğim gibi, bunlar sağlık koruyucu ve bireyin kendi sağlığını daha iyi bir şekilde tutmayı sağlayacak gıda takviyeleridir. Bu tıbbi ürünler ilaç olmadıklarından, eğer zararsızsa, serbestçe üretilip OTC olarak her yerde satılmaktadır. Bu serbest satışın çok doğru ve bilimsel bir mantığı vardır. Bir madde bir bakanlıktan izin aldığında zararlı, bir diğer bakanlıktan izin aldığında zararsız olamaz. Tüm batı dünyası gıda takviyelerini, bireylerin sağlıklarını korumak ve geliştirmek için, kullanmaktadır. Ben İngiltere de de satış yapan ve ülkemizde ürettiğim ürünleri o pazarda geri ödemeye sokmayı başarmış bir firmanın medikal direktörüyüm. Tüm batı dünyası hastalık harcamalarını azaltmak için kişilerin sağlıklı kalma durumlarını arttırmaya çalışmakta ve hastalık giderlerini azaltmanın yollarını aramaktadırlar. Ben ilk olarak İngiltere ye bu işler için gittiğimizde İngiliz devlet görevlilerinin söylediği ilk söz şuydu: Üretip satmak istedikleriniz için İngiliz sağlık sisteminden para istemeyecekseniz ve ürettiklerinizle sağlıklı insan sayısı, yani reçeteli ilaç kullanacak insan sayısı azalacak ise, hoş geldiniz, yok eğer ürettikleriniz ile İngiliz devletinden para isteyecekseniz size bu konuda yardımcı olamayız dediler. ( Sonra biz istemeden çocuk sağlığını koruyan ve geliştiren iki enkapsüle edilmiş mikro-besin takviyesini geri ödemeye aldılar: Nutrigen Ferromixin ve Nutrigen Vitamixin) Tüm batı dünyası, ilaç harcamalarını azaltmanın bir yolunu bulmaya çalışmakta. Bu nedenle ABD de gıda takviyelerinde her zaman etiketler üzerinde sadece sağlık beyanları bulunabilir, hastalık beyanı bulunamaz. ABD de kalp sağlığını koruyan bir gıda takviyesinde patolojik EKG kullanamazsınız, ancak sağlıklı bir EKG resmi kullanabilirsiniz ve de sağlık koruyucu bu gıda takviyelerinin etiketlerinde bu ürün her hangi bir hastalığı tedavi etmez ifadesi bulunmaktadır. Çünkü bunlar sağlık koruyucu ve geliştirici, zararsız olduğu kanunla da belirlenmiş olan OTC ürünlerdir.
Ne olduysa son birkaç aydan bu yana bu sağlık koruyucu ve geliştirici OTC kapsamındaki gıda takviyeleri ile sağlık koruyucu bitkilere bazı mihraklar saldırmaya başladılar
Tüm dünyada ilaçlar (OTC olanlar hariç) çok katı bir şekilde doktor reçetesi ile satılırlar. Bir hekim, arkadaşına bile, reçete yazmak istemez. Reçete bir cerrahın bistürisi gibidir. Nasıl ki bistüriyi cerrah olmayan bir kişi kullanırsa o kişi doğrudan hapsi yada gaz odasını boylar, reçeteli ilaç da aynı şekilde değerlendirilir ve hiçbir şekilde reçeteye tabi ilaç doktor reçetesi olmadan satılamaz. Biz de ise doktor reçetesi, sadece ilacı bedava almak için, kullanılmaktadır. Her isteyen kişi cebinden birkaç lira vererek istediği antihipertansifi, antidepresanı, statini hatta antibiyotiği alabilir. (Alzheimer hastalığı olan bir yaşlıdan kurtulmak isteyen bakıcı, digoksin damlayı birkaç lira vererek satın alıp, muhtemelen ciddi kalp sorunları olan yaşlıyı öldürebilir ve her kez de ne yapalım zaten yaşlıydı der ve konu kapatılır. Benzer şekilde ülkemizde bir de gazoz içirip tecavüz etme vardır ve hep suçlu gazozdur. Gazoza atılan sedatif antiallerjiklerin ya da antidepresanların kaynağı hiç sorgulanmaz)
Ülkemizde tüm ilaçlar reçete ile satılır ibareli kutularda reçetesiz satılmakta ve bu uygulamaya ne Sağlık Bakanlığı, ne TTB ne de TEB karşı çıkmaktadır.
Şimdi gelelim paradoksa; ülkemizde tüm ilaçlar reçetesiz satılabilirken tüm dünyada serbest satışı olan sağlık koruyucu ve geliştirici besin takviyeleri için her yerde doktora danışarak kullanın denilmektedir. Oysa ki reçetesiz satışı ülkemizde de yasak olan tüm ilaçlar eczanelerde, hatta artık bakkallarda bile, serbestçe satılmaktadır. Bu nasıl bir paradokstur ki bütünüyle görmezden gelinmekte ve böyle bir sorun yok olarak kabul edilmektedir. Toksisiteleri ayan beyan prospektüslerde yazılı olan ve halk sağlığını tehdit eden, reçeteye tabi ilaçların reçetesiz kullanılmasına göz yumulurken sağlık koruyucu doğal bileşiklerin kullanımı kısıtlanmaya hatta yasaklanmaya çalışılmaktadır. ACABA toplumda sağlıklı insan sayısının artmasından mı korkulmaktadır? İlaç harcamalarının düşmesinin önüne mi geçilmeye çalışılmaktadır?
Doğadaki tüm varlıklar, insanlar başta gelmek üzere, besinleri sadece kalori kaynağı olduklarından tüketmezler aynı zamanda bu besinlerin faydalarından yararlanmak için tüketirler. Ne yazık ki ülkemizin bilim insanlarında da anlaşılmaz bir şuur bulanıklığı baş gösterdi ve besin takviyelerinin faydası olamayacakları ileri sürülmekte ve bilim dışı söylemler ile zararlı yaftası yapıştırılmaya çalışılarak, kişilerin kendi sağlıklarını korumalarının önüne geçilmeye çalışılmakta olduğunu büyük bir üzüntü ile seyrediyoruz.
Bir de sahte bir şekilde doktorlar tarafından reçete edilmelidir denilmekte. Zaten doktorların da %99.9 u bunu reçete etmez ya da edemez. Almanya da ve İngiltere de bu konu şu şekilde izah edilmektedir. Hekim önerir, reçete etmez; yani İngilizcesi ile recommend eder, tavsiye eder; prescrip etmez, yani emretmez, diğer bir deyişle, reçete etmez, edemez.
Sosyetik bazı doktorlar bu sağlık koruyucuların reçetelenmesini isterlerken , reçetesiz satılamayacak reçeteli ilaçların reçetesiz satılmasına şuursuzca bakmaktadırlar. İşte Türk tipi tıp paradoksu.
Özetlenecek olursa bitkisel ilaçlar Sağlık bakanlığınca izinlendirilen ve OTC kapsamındaki tıbbi ürünlerdir. Gıda takviyeleri ise sağlık koruyucu doğal bileşikleri ihtiva eden, bireyin beslenme ile yeterli alamadığı doğal, faydalı bileşikleri vücuda kazandıran tablet, kapsül ya da şurup formunda ve Gıda bakanlığınca izinlendirilen vücut sağlığına katkı sağlayan faydalı ürünlerdir.
Dr. Özgür Göknel
Kaynak:Yenişafak Gazatesi
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.