->
Fakat solunan havadaki oksijenin % 25 ini kullanır. BARINMA HİJYENİ
İnsanın çalıştığı yaşam odalarını havalandırması, aydınlatması ısıtması, ses kirliliği, elektromanyetik kirlilik, genel temizliği gibi alt başlıklarda düşünülecek çevre bilincine barınma hijyeni diyebiliriz.
İDEAL BARINMA ALANI
Duvar yüksekliği evlerde 2,25 m olmalı, insan sayısına göre hesaplanmalıdır. Isı dağılışının en iyi olduğu doğal malzemeler en idealidir. Kişi başına oda hacmi 15 m olmalıdır (saatte iki defa tazelendiğinde).
OKSİJEN
İnsan beyni ağırlık olarak vücudun % 2 sidir. Atmosferdeki oksijende % 1 azalma, beyne giden oksijenin % 12,5 azalması demektir
Doğaya yakın ortamda % 20-21 olan oksijen, şehirlerde % 19 a düşer. Her yüzde bir düşüş beynimizin veriminin % 12,5 düşüşü demektir.
Beynimiz anlama, kavrama, algılama, karar verme, plan yapma, strateji üretme, farklı düşünme, sosyal sınırları belirleme gibi zihinsel işlevleri alın lobları aracılığı ile yapar. Havadaki oksijenin % 2 azalmasının, beynin bu işlevlerinin % 25 azalmasını netice vereceği düşünülürse, barınma hijyeninde en önemli unsurun havalandırmanın olduğu ortaya çıkar.
KARBON DİOKSİT
Bir erişkin solunumla saatte 22,6 litre karbon dioksit çıkartır. Taze havada on binde 3 olan karbon dioksit on binde 7 ye çıktığı zaman kokusu değişir. Bir kişinin bir saatte taze hava ihtiyacı 33 metreküptür. Kanda karbon dioksit gazının yükselmesi fiziksel ve zihinsel yorgunluğu hızlandırır.
ISITMA
Oda sıcaklığı 18 derecenin altına düştüğünde çevre damarları büzülür, vücut enerjisini savunma amacıyla kısar, zihinsel verim düşer. 25 derecenin üzerinde veya terleme yapan bir ortamda damarlar genişler, beyne giden kan azalır, uykuya eğilim artar.
Isıtıcı araçlarının çevreye verecekleri ısı radyasyonu doğrudan organizmaya ulaştığında hoş bir duygu verse de güneş çarpması etkisine benzer etki oluşturur. Tansiyon düşer, beyne giden kan azalır, zihinsel verim azalır.
Verimli bir çalışma ortamının meydana getirilmesi için, odanın termal konforunun sağlanmasına, yani ısının homojen yayılmasına ve devamlılığına dikkat etmek gerekir.
AYDINLATMA
Işık duyusu, elektromanyetik spektrumu 0,4-0,8 mikron dalgaboyundaki ışınların görme sinirlerini uyarması ile meydana gelir. Doğal ışın günün her saatinde değiştiği için yapay ışıkla aydınlanma zorunlu olmaktadır.
Doğal ışığa yakın spektrum ve yumuşaklıktaki ışık kaynağını gün ışığı rengindeki floresan lambalar verir. Göz fizyolojisi açısından en çok önerilen aydınlatma bu olmaktadır.
Lambalar 80 cm çevreye morötesi ışın yaydıkları için, bu yakınlık içerisinde uzun süre kalmamak gerekir.
Yetersiz aydınlatma, incelenen maddeye 25-35 cm den daha kısa mesafeden bakılması sonucunu doğurur. Bir süre sonra uyum güçlükleri başlar. Göz konverjans kasları fazla kasılır ve yorulur, ağrılar başlar. Başağrısı, göz kızarması, zihinsel yorgunluk başlar. Çalışma verimi düşer. İş kazaları artar, ruhsal depresyon tetiklenir.
Yeterli bir aydınlanma, yaşlılar için daha önemlidir. 20 yaşındaki bir çalışana göre 60 yaşındaki bir çalışan 2-5 misli daha fazla aydınlığa ihtiyaç duyar.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.