->
Başta depresyon ve alkol-madde bağımlılığı olmak üzere çeşitli ruhsal hastalıklar, çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine ait örseleyici yaşantılar, olumsuz aile içi etkileşimler, sosyal yalıtılmışlık, toplumsal dayanışma azlığı, ekonomik sorunlar, kayıplar, umutsuzluk, dürtüsellik, göç gibi sosyoekonomik etmenler ilişkili bulunmaktadır ve tüm bunlar intihar riskini artırmaktadır.Son yıllarda gerek intiharların, gerekse intihar girişimlerinin birçok ülkede özellikle genç nüfus arasında tırmanma eğiliminde olduğu görülmektedir. Bu verilere her gün 3 bin kişi intihar etmekte, her 30 saniyede bir kişi hayatına son vermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların %60 civarında arttığının ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığını bildirmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların %60 civarında arttığının ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığını bildiriyor.İnsanlık tarihi kadar eski, evrensel bir olgu olan intihar; kişinin bilerek ve kasıtlı olarak kendini öldürmesi olarak tanımlanır. Özellikle stres yaratan yaşam koşullarına tepki veren normal bireylerden ruhsal bozukluğu olanlara kadar geniş bir nüfusta görülebilmektedir
Tüm ölümlerin yaklaşık %1′i intihar girişimleri sonucu gerçekleşmektedir. Ülkemizde de batı ülkelerine göre göreli olarak daha düşük intihar oranları saptanmış olmakla birlikte özellikle genç nüfusta daha belirgin olmak üzere artış gösterdiği aktarılmaktadır. Bu bulgular intihar olgusunun önümüzdeki yıllarda da giderek artacağını, gündemi daha çok işgal edeceğini, bu nedenle intiharı önleme çalışmalarının her geçen gün daha da önem kazanacağını göstermektedir.Oysa günümüzde intiharı önleme çalışmalarının bu beklentiyi karşılayacak düzeyde olmadığı açıktır. Bu yönde gerçekleştirilen araştırmaların büyük çoğunluğunun ikincil, (yani intihar sonrası gözlenen stres ve çeşitli bozuklukların düzeltilmesi) ve üçüncül önleme (eş deyişle, tekrarlayan intihar davranışını azaltmaya yönelik) çalışmaları içerdiği görülmektedir. Bu yöndeki çalışmalar intiharın kaynağını ve aranacak çözümleri daha çok bireysel değişkenlere bağlama ve toplumsal nedenlerini göz ardı etme eğilimi göstermektedir. Oysa bir çok araştırma intiharın yaygınlığının bu denli artışında başta işsizlik, ve ekonomik sorunlar olmak üzere bir çok toplumsal ve ruhsal etkenin sorumlu olduğunu göstermiştir. Tüm bunlara karşın risk etkenlerini ortadan kaldırmaya yada bireyi bu risk etkenleriyle karşılaştırmayı engellemeye yönelik birincil koruyucu çalışmaların yapıldığını söyleme olanaklı değildir.Yazılı tarihin başlangıcından bu yana bilinen ve bu güne de süregelen tarihsel ve toplumsal bir olgunun günümüz çağdaş toplumlarında daha da artmasına rağmen yeterince ilgi görmemesi dikkati çeken bir olgu olmalıdır. 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü belki de bu eğilime dur demek, her geçen gün artan intihar “salgınını” durdurmak ve önlemek adına bir adım atmak için önemli bir tarih olarak değerlendirilmelidir. Özellikle Son 50 yılda intihar oranlarında gözlenen artış ve gelişmekte olan ülkelerde sık rastlanması bu konunun üzerine daha ciddi şekilde gidilmesi, kapsayıcı çalışmalar yapılmasının gerekliliğini bir kez daha göstermektedir.<p>İntiharı önleme konusu, psikiyatrik boyutu yanı sıra sosyolojik-politik bağlamı da olan bir kavramdır ve bazı girişimleri içerir. Bu girişimler toplumsal yaşamın nasıl düzenlendiği, nasıl bir yaşam ortamı ve koşulları oluşturulması gerektiği ile ilişkilidir. Bu konu sadece ruh sağlığı alanında çalışan örgüt ya da kurumların değil, tüm kurum ve örgütlerin ilgi alanında olmalıdır. Türkiye Psikiyatri Derneği ve bir çok sağlık örgütüyle birlikte oluşturmaya çalıştığı, öncülük ettiği Ruh Sağlığı Platformu tüm toplumun ve bireylerin ruh sağlığını koruma, önleme konusunda duyarlılığını ve topluma yönelik çalışmalarını sürdürme kararlılığındadır.Türkiye Psikiyatri Derneği 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Gününü tüm bu sorunların kaynaklarını ayrıntılı bir biçimde ele almak, çözüm üretebilmek için önemli bir olanak olarak görmekte, tüm kurumları duyarlı olmaya ve bu yönde çaba harcamaya çağırmaktadır. İntiharı önleme ve risk etkenlerini ortadan kaldırma yönünde birlikte çalışmanın, bir toplumsal dayanışma ortamı yaratmanın önemine özellikle dikkat çekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bir sorunu önlemenin yolu öncelikle onun nedenlerini ve kaynaklarını iyi anlamaktan geçer.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.