->
İsmi Adem. 30’lu yaşlarda.
İstanbul Mecidiyeköy’de mütevazı bir ofis ortamında tanışıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Devlet memuru
Sivil toplum örgütlerinde aktif. Esprili, mütebessim. Havadan sudan sohbet ettikten sonra engellilerin sorunlarına geliyor sıra. Özellikle de görme engellilerin… Lafı çok uzatmıyor. Açıp bileğinden dizine kadarki kısmı gösteriyor. Karşımızda duran manzara bizi ziyadesiyle üzüyor. İrili ufaklı bir sürü morluk ve sıyrık var dizinde. “Sebebini biliyorsunuz.” diyor ve ekliyor: “Benim beceriksizliğimden değil. Hepimizinki böyle. Yara almadan eve döndüğümüzde mutluluk duyarız. Yalnız çok nadir olur bu.”
Adem Bey gibi nice engelli var. Kapıdan her dışarı çıktığında onlarca sorunla boğuşmak zorunda kalan ya da hayata karışmaktan vazgeçip evine kapanan. Onların istekleri sonsuz değil. Sadece ‘herkes gibi’ yaşamayı talep ediyorlar. Kolayca işlerine, okullarına gitmek, sosyal hayatın içinde var olabilmek… Hepsi bu kadar. Son yıllarda bu konuda hayli gelişme yaşandı. Fakat hâlâ yeterli değil. Okul, hastane, alışveriş merkezi ve apartman girişlerine rampa yapmakla hallolmuyor engellilerin sorunları. Daha gidecek çok yolumuz var. Mesela, İstanbul gibi bir yerde gözleri görmeyen birinin bir semtten bir semte gitmesi ne kadar kolay olabilir? Sağlıklı insanlar için bile bu kadar zor ve çetrefilliyken varın gerisini siz düşünün. Kervanı yolda dizerken yeni bir uygulamanın varlığı görme engellilerin sıkıntılarını azaltıp onları hayata biraz daha katacağa benziyor. Bunu tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ‘hissedilebilir yüzey uygulamaları’ ile yapmak mümkün. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bu konuda ciddi çalışmaları var. Bize düşen ise ‘Hissedilebilir yüzey uygulamaları’nın içeriğini, göremeyen vatandaşların hayatına kazandıracağı kolaylıkları anlatmak…
Fiziksel çevredeki ulaşılabilirliğin yetersizliği hemen her alanda engellilerin karşısına çıkıyor ve onları biraz daha toplum dışına itiyor. Ülkemizde onların mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik çeşitli yasalar, yönetmelikler çıkarılıp belli standartlar hazırlanmadı değil. 1997’de ulaşılabilirlikle ilgili önlemler 3194 sayılı İmar Yasası’na eklendi. Yasada “Yerel yönetimler, imar planları, kentsel altyapı ve hizmetlerle ilgili çalışmalarda ‘engelsiz çevre’ hakkındaki standartlara uymak zorunda.” dendi. 2004’teki yeni Belediyeler Yasası da belediyelerin özürlüler için sunacakları hizmetleri tanımladı. 2005’te 5378 sayılı yasayla ulaşılabilirlik konusunda iki geçici madde getirildi. Buna göre de kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık-yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal, kültürel altyapı alanları ile umuma açık hizmet veren her türlü yapı, toplu taşıma araç sistemleri, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 7 yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirileceği hükme bağlandı. Tüm bu yasa ve yönetmelik maddelerine rağmen, merkezî yönetim kurumları ve yerel yönetimler ne yazık ki standart bir uygulama gerçekleştiremedi. Engellilere getirilecek kolaylıkları herkes anladığı şekilde hayata geçirdi. Bundan dolayı da engelli vatandaşların sorunları tam anlamıyla çözülemedi. Çünkü ‘ulaşılabilirlik’ bütün mekânların, alanların, inşa edilmiş çevrelerin, binaların, yapıların, ulaşım sistemlerinin insanlar için açık, erişilebilir ve kullanılabilir olması demek. Günümüz Türkiye’sinde ise bu kavramın bire bir karşılığı henüz yok.
Sosyal hayata dâhil olacaklar
Devletin yetkili kurumları ise bu önemli sorunu ortadan kaldırmak için 2009’dan itibaren ‘ulaşılabilir yapılı çevre’ oluşturmak maksadıyla çalışmalara başladı. Çünkü 2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması’na göre özürlü nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 12,29’du. Yaklaşık 8,5 milyon özürlü, yapılı çevrede hareketlerini kısıtlayan çok sayıda engelin ve uygun olmayan düzenlemelerin bulunması yüzünden toplumsal hayata katılamadıklarından şikâyetçiydi.
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Başbakanlık Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, YÖK Başkanlığı, DPT Müsteşarlığı, Türkiye Belediyeler Birliği ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu temsilcilerinden kurulan bir heyetle Ulusal Eylem Planı hazırlanması ve bu planın etkin şekilde uygulamaya konulması için 2010 “Herkes İçin Ulaşılabilirlik Eylem Yılı” ilan edildi. Bu kapsamda Ulaşılabilirlik Stratejisi ve Ulaşılabilirlik Ulusal Eylem Planı Taslağı oluşturuldu ve ilgili tüm kurumların görüşleri alınarak son şekli verildi.
İşte görme engellilerin ulaşılabilirlik oranını hayli yükseltecek ‘Hissedilebilir yüzey uygulamaları’ da bu eylem planının önemli bir parçasını oluşturdu. Amacı ise özellikle kamu kullanımına açık alanlarda tehlikeleri ve yönleri algılamakta zorluk çeken görme özürlülerin günlük yaşamda bağımsız ve güvenli hareket etmelerini sağlamak. Biraz daha açacak olursak; bu sistemle artık görme engelli bir vatandaş rahatlıkla toplu taşıma araçlarına binebilecek, alışveriş merkezlerinde gezebilecek, hastane, postane, okul gibi kamu binaları içinde rahatlıkla bir yerden bir yere ulaşabilecek, havaalanlarında tüm işlemlerini kendi halledebilecek. Üstelik dizlerini, kafasını bir yerlere çarpmak ya da daha büyük tehlikelerle burun buruna kalmaktan da kurtulacak.
Sistem ise şöyle işliyor: Engellilere ayrılan ince bir yol kabarık, hissedilebilir, parlak, kontrast renkte ve dokuda, dayanıklı, ıslandığında kaymayan, yürürken çok hafif ses çıkaran özel bir kauçuktan yapılıyor. Bu yol göremeyen birini bir yerden bir yere götürüyor. Herhangi bir tehlike, dönüş, basamak, merdiven, asansör girişleri gibi yerlerde de kubbe şeklini alıp bastonuyla yürüyen vatandaşı uyarıyor. Bu uygulama sadece yollar için değil. Hastaneler için kullanıldığında hasta önce bu özel parkurla hastane girişindeki kabartma haritanın bulunduğu alana götürülecek. Oradan gitmek istediği bölümün yerini öğrenecek. Yine parkurdaki talimatlara uyarak danışmaya, istediği hekime ulaşacak. Ya da metroyla bir yerden bir yere gitmek istediğinde; merdivenleri, gişeleri, asansörü, tehlikeli bölgeleri yine bu vesileyle herhangi bir yardıma ihtiyacı olmadan ya da önemli problemlerle karşılaşmadan sadece bastonunu kullanarak algılayabilecek. Alışveriş merkezlerinde de benzer bir kolaylık sağlanacak. Vatandaş alışveriş yapmak istediği mağazayı yine hissedilebilir yüzey uygulamasıyla bulabilecek. Her mağazanın önünde braille alfabesiyle yazılmış kabartma pano ya da paspas bulunacak.
Türkiye için ‘Hissedilebilir Yüzey Uygulamaları’ çalışması çok yeni bir gelişme olsa da birçok Avrupa ülkesinde bu sistem engellilere hizmet ediyor. Ülkemiz için yeni bir uygulama olması birçok ekstra çalışmayı da beraberinde getiriyor. Bu sebeple Özürlüler İdaresi Başkanlığı 13-14 Temmuz 2011’de üniversitelerin ilgili bölümlerinden, uygulayıcı olarak belediyelerden, Türk Standartları Enstitüsü’nden, kamu kurumlarından katılan temsilcilerle, malzeme ölçülerini belirlemek üzere ‘Hissedilebilir Yüzey Çalıştayı’ yapmış. Ardından Anadolu Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Gazi Üniversitesi’nden akademisyenler ve Türk Standartları Enstitüsü temsilcilerinin katılımıyla değerlendirme toplantıları gerçekleştirmiş. Bu toplantılarda, çalıştayda kurulan hissedilebilir yüzey deneme alanlarında görme özürlülerin deneyimlerine başvurulmuş. Uygulanan anketler neticesinde de hissedilebilir yüzeylerin ölçüleriyle ilgili (modül boyutu, kubbe ve çubuk yükseklikleriyle bunların birbirlerine olan uzaklıkları vb.) standartlar belirlenerek kapsamlı bir rapor hazırlanmış. Hissedilebilir yüzeylerin yönelimlerde (sağa ve sola dönüşler, 90 derece ve farklı açılardaki T bağlantıları, dörtlü bağlantılar, eğrisel bağlantılar) ve çeşitli kullanımlara gelindiğinde (merdiven, asansör, bina girişi, bilgilendirme panoları, kabartma haritalar, yaya geçidi, raylı sistem platformu) görme özürlüyü bilgilendirme ve uyarmada nasıl kullanılacağının belirlenmesine yönelik olarak da 12-13-14 Eylül 2011’de İstanbul’da ikinci çalıştay yapılmış. ‘Yönelim ve Yer Seçimleri’ de böylelikle düzenlenmiş. Bu organizasyona da üniversiteler, Türk Standartları Enstitüsü, ilgili sivil toplum kuruluşları, bağımsız hareket eğitimi veren eğitmenler, kamu kurumları, büyükşehir belediyeleri ve büyükşehir belediyelerine bağlı ilçe belediyeleri, hissedilebilir yüzey malzemesi üreticileri temsilcileri katılmış. Görme engellilerin iştirakiyle yine bir parkur uygulaması yapılmış. Özürlülerle yapılan anketin akademisyenler tarafından yorumlanmasıyla da engellilerin hangi tip yönelimi tercih ettikleri ortaya çıkmış. Yani bu işi dünyada en iyi yapan İngiltere, Almanya, İspanya ve Japonya’daki uygulamalar direkt hayata geçmemiş. Engelli vatandaşların görüşleri, fiziki yapı farklılıkları göz önüne alınarak uygulamanın ‘bizce’si yapılmış. Tabii, tüm bu çalışmalara son noktayı koyacak makam ise TSE. Ondan sonra da hissedilebilir yüzey uygulamaları belirlenen standartlara uygun şekilde hızla yaygınlaşacak.
Türkiye’de yaşayan görme engellilerin yabancısı olduğu bir şey hissedilebilir yüzey uygulamaları. Nasıl kullanacaklarını öğrenmeleri için onların da sıradan vatandaşın da zamana ihtiyacı var. Bunun için de belediyeler ve Görme Engelliler Federasyonu’na büyük iş düşüyor. Çalıştaylar esnasında oluşturulan deneme parkurlarının bir benzerinin şehir merkezlerinde oluşturulup orada engellilerin eğitim alması planlanıyor. Eğitim ayağını ise kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleri üstlenecek. Belediyelere düşen ise uygulamanın yapılacağı yerlerin, görme özürlünün güvenli seyahatini sağlamak üzere belirli bir genişlikte ve engellerden (kent mobilya ve donatı elemanları, ağaçlar, çiçeklikler, altyapı kapakları vb.) arındırılması. Bu da altyapı kuruluşları ile yerel yönetimlerin koordinasyonlu çalışmasıyla mümkün. Hissedilebilir yüzey uygulaması yapılan yerlerde, görme özürlünün güvenli bir şekilde yol alabilmesi için bu yolların başka kullanıcılar tarafından işgal edilmemesi de hayati öneme sahip. Bunun sağlanabilmesi için de gerekli farkındalık çalışmaları devlet eliyle yapılacak.
Önümüzdeki günlerde hissedilebilir yüzey uygulamalarının ilk denemelerini yoğun kullanım alanlarına sahip binalar, kent merkezleri ve raylı sistemlerde göreceğiz. Her mekânı devlet eliyle hızla görme engellilere uygun hâle getirmek mümkün olmasa da özel hastaneler, alışveriş merkezleri, özel okullar, büyük restoranlar, kitap evleri, marketler ve dershaneler gibi kamunun dışında kalan yerleri hızla dönüştürmek mümkün. Standartlar belirlendikten sonra tüm üreticiler hissedilebilir yüzeyleri imal de edebilecek üstelik.
Fakat iş uygulama faslına gelince profesyonelliğin devreye girmesi gerekiyor. İstanbul’da hizmet veren Engelli Malzemeleri Ofisi (EMO) bu konuda tabiri caizse ‘bilirkişi’. Çünkü işletmenin sahipleri de görme engelli. Dolayısıyla herhangi bir özel kuruluş uygulama içerikleri hakkında yeterli bilgi ve deneyime sahip değilse onlardan yardım alabilir. Bu şekilde hizmet veren tek kurum olan EMO’da sistem şöyle işliyor: Siz yüzey uygulaması yapmak istediğiniz mekânın krokisini gönderiyorsunuz. EMO yetkilileri engelli birinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hissedilebilir yüzey uygulamasını gerçekleştiriyor. Böylelikle hem engelli vatandaş mağdur edilmiyor hem de yanlış uygulamaların önüne geçiliyor.
TÛBA KABACAOĞLU / AKSİYON DERGİSİ
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.