->
Murat Kapkaç, “Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde maalesef meme kanserlerinde teşhisin erken konulamamasının sebebi kadınların kanserle yüzleşme korkulardandır” dedi.
Kadınların özellikle meme kanseri konusunda oldukça duyarlı olduğunu söyleyen uzmanlar, meme kanseri ile yüzleşmekten korktukları için erken teşhis konusunda ilerleme kaydedilemediğini belirtiyor.
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Prof. Dr
Dr. Kapkaç yaptığı açıklamada, kadınlarda menopoz sonrası dönemlerde en sık görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu söyledi.
Türkiye’nin 40-60 yaş arası grupta kansere bağlı nedenlerle ölümlerde birinci sırasında yer aldığını vurgulayan Kapkaç, hastalıkta erken teşhisin hayati önem taşıdığını, bu nedenle her kadının 40 yaşından sonra mutlaka meme muayenesi olması gerektiğini belirtti.
“Meme kanseri, ailesinde meme kanseri bulunan, menopoz sonrasında aşırı şekilde kilo alan, egzersizden uzak yaşam süren, alkol tüketen kadınlarda daha fazla görülüyor” diyen Prof. Dr. Kapkaç, şöyle devam etti:
“Toplum bazındaki çalışmalarda hastalığın ne kadar erken yakalanabileceği esastır. Bu konuda da kadınların düzenli kontrol yaptırmaları konusunda çok uyanık olmaları gerekmektedir. Çünkü hastalık 40-60 yaş arasında çok sık görülür.
Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde maalesef meme kanserlerinde teşhisin erken konulamamasının sebebi kadınların kanserle yüzleşme korkulardandır. Erken teşhiste ölümler oldukça düşük orandadır.
Kadınlar bunu bilseler hastalıkla yüzleşmekten korkmasalar bu konuda çok ciddi bir mesafe kat edilebilir. Memedeki kitle fark edildiği anda hastalık için erken evre geçmiştir. Erken evre dediğimiz evreler, tümörler 2 santimetrenin altındayken yakalandığında geçerlidir.”
Prof. Dr. Murat Kapkaç, meme kanserinde erken teşhisi için kadınların kendi kendilerini kontrol etmeleri gerektiğini, adet döneminden sonraki bir hafta içinde, adet görmeyenlerin ise ay içerisinde belli aralıklarla bu kontrollerin yapılmasının şart olduğunu bildirdi.
Kontrollerde ele gelen bir kitle, meme başından gelen kanlı akıntı, meme cildindeki çekilmeler, ciltteki kızarıklıklar ve portakal kabuğu görünümünün meme kanserinin belirtileri olduğunu söyleyen Kapkaç, böyle bir durumda hemen uzman doktora başvurulması gerektiğini vurguladı.
Hekimlere düşen görevin toplumda hastalığın farkındalığını arttırmak olduğunu ifade eden Kapkaç,” Hastalığı erken yakalayarak kolay ve etkili bir şekilde tedavi etmek gerekir. Hekimlere düşen görev ise bu nedenlerle kendilerine baş vuran kadınları eğer 40 yaşını aşmışlarsa muayeneden sonra mutlaka bir mamografi merkezine göndermektir. Yani hekimlere düşen görev bu noktada budur. Çünkü meme kanserine bağlı ölümleri mamografiyle yüzde 25-40 oranında azaltmak mümkündür” şeklinde konuştu.
Mamografi meme kanserine yol açmaz
“Mamografi çektirmek, ışın almak meme kanserine yol açmaz. Mamografi çektirmekten korkmasınlar” diyen Kapkaç, şöyle konuştu:
“Mamografinin meme kanserine yol açtığı yönünde hiçbir bilimsel çalışma yoktur. Amerika’ya uçak ile gidip gelen bir bayan bu yolculuk sırasında 4 kere mamografi çektirmenin dozunda radyasyon almaktadır. Ama hiç kimsenin ‘radyasyon alıyorum’ diye uçağa binmediğini ben görmüş değilim.
Kadınlar meme kanseri yönünde uyanık olmalıdır. 40 yaşından sonra senede bir gününü mamografiye ayırmalıdır. 40-50 yaş arasında 2 yılda bir 50 yaşından sonra ise her yıl 69 yaşına kadar mamografi çekilmelidir.”
Sağlık Bakanlığının Kanserle Savaş Daire Başkanlığı’na ait Türkiye’deki 81 ilde Kanser Erken Tanı Eğitim Merkezleri (KETEM) olduğunu belirten Kapkaç, bu merkezlerin her birinde mamografi cihazları olduğunu ve hepsinde çok düzenli olarak kontrol yapabilecek yeterli sağlık ekibinin görev yaptığını kaydetti.
Bir önceki Kanser virüsü evlilik dışı ilişkiyle yayılıyor başlıklı konumuzda cinsel yolla bulaşan hastalıklar, rahim ağzı kanseri ve smear testi hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.