->
Ancak bireylerin yaşam biçimiyle ilgili özellikleri ve alışkanlıkları çok büyük önem taşımaktadır.
Birçok insan kanser hastalığını kötü bir talih olarak nitelendirmekte ve çevresel nedenlerle geliştiğini düşünmektedir. Ülkemizde yılda ortalama 135 bin civarında yeni kanser olgusunun ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.
Kanser, ülkemizde son yıllarda giderek artan ve ölüme neden olan hastalıklar arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite, hareketsiz bir yaşam, sigara ve alkol kullanımı ve stres gibi nedenlerin kansere neden olduğunu belirten uzmanlar, 10 altın kuralı uygulayarak kanserden korunmanın mümkün olduğunu belirtiyor
Yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite ve hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı, güneş ışınlarına yoğun olarak maruz kalınması ve stres gibi etmenler kanserin oluşmasına neden olan başlıca faktörlerdir. Bu faktörlerden beslenme ile ilgili olan etmenler ortalama %35 oranında, sigara alışkanlığı ise %30 oranında kansere yol açmaktadır.
Dengesiz beslenme ve yanlış pişirme teknikleri kansere zemin hazırlar
Hatalı ve dengesiz beslenme alışkanlıkları ile besinleri yanlış hazırlama ve pişirme yöntemlerinin, kanser oluşumunda rolü büyüktür. Kanserin oluşumunda etkili olan faktörler, kalıtım, beslenme ve çevre faktörleridir Farklı kaynaklara göre kanser oluşumunun beslenme ile ilgisinin ortalama %35 oranında olduğu kabul edilmektedir. Kanser süreci; hücrelerin kansere dönüşümü, kanser gelişimi ve kanserin ilerlemesinden oluşur. İnsanlarda kansere dönüşüm birçok kanser türü için tanıdan 10-15 yıl öncesindedir. Tanısal metotlar geliştikçe erken tanısı da mümkün olmaktadır. Beslenme şeklinin kanser sürecinin bu tüm basamaklarında etkili olduğu kabul edilmektedir.
Brokoli kanseri önleyici etkiye sahip
Kanser oluşumunda genetik faktörler yanında çevresel faktörlerde önemli rol oynar. Çevresel faktörler bazı proteinler üzerinden etkili olur. Bazı besinler ve dengeli beslenme bu proteinlerin zararlı etkilerini azaltarak kanserin önlenmesi açısından yararlı olmaktadır.
Kişiler arasında bu enzimlerin aktivitesi ve dağılımları açısından genetik farklılıklar vardır. İnsanlarda ortaya çıkan kanser yapıcı maddeler ilk olarak DNA’ya bağlanır ve mutasyona neden olur. Ortaya çıkan bu mutasyon kanser geliştirici genleri uyarırken, kanser önleyici genleri ise baskılamaktadır.
Gen besin ilişkisi en iyi olarak kalın barsak kanserlerinde gösterilmiştir. Brokoli gibi sebzelerdeki bazı ürünler P450 gibi enzimleri etkilerini önleyerek kanser gelişimi üzerine önleyici etki gösterebilmektedirler.
Menopozla birlikte kanser riski 2 kat artıyor
Beslenme durumu da yaşa bağlı kanser gelişimini etkiler. Diğer taraftan şişmanlıkla kanser arasında da bir ilişki vardır. Şişmanlık ile meme, prostat, kalın barsak, rahim, böbrek, mesane ve pankreas kanseri arasında bir ilişkini varlığı gösterilmiştir. Bu durum hayvan çalışmaları ile de gösterilmiştir.
Laboratuar şartlarında fazla beslenerek şişman hale getirilmiş hayvanlarda kanser sıklığında artış görülmüş, buna karşılık kalori miktarı az tutularak şişmanlatılmayan farelerde kanser sıklığı düşük olmuştur. Yapılan çalışmalarda şişmanlığın rahim kanseri riskini artırdığına dair ciddi kanıtlar bulunmaktadır.
Menopoz öncesinde boylarına göre ağırlıkları fazla olan kadınlarda meme kanseri riski normal kilolu kadınlara göre daha düşük olmaktadır. Şişmanlık menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini önemli düzeyde artırmaktadır. Kadının menopoz öncesi ve menopoz dönemi arasında kilo artışı 10 kilogramı aştığında menopoz sonrası kanser riski 2 kat artmaktadır.
Doğru beslenme programı ile kanser riskinizi azaltın
Düşük kalorili diyetle beslenen kadınlarda östrojen hormon düzeylerinin azalmasına bağlı olarak meme kanseri olaylarında %25 gibi bir azalma görülmüştür. Beslenme şekli bazı proteinler (aromataz enzimi) üzerinden bazı hormonlarla (östrojen, testesteron, insülin ve glikokortikoidler) ilişkili olarak kanser oluşumunda etkili olmaktadır.
Sigarayı acilen bırakın
Kadınlarda sigara içiminin artmasıyla birlikte akciğer kanser sıklığında büyük bir artış ortaya çıkmıştır. Meme kanseri olayları ise tedavi tanıdaki ilerlemelere rağmen durağan kalmıştır. Erkeklerde akciğer kanseri en sık görülen kanser olmaya devam etmekte ve prostat kanserinde ise bir artış söz konusudur.
Bilinen veya şüpheli diyetsel kanser oluşturuculardan olan aflatoksin, küflü besinlerde, bazı kimyasal maddeler, yüksek ısıda pişirilmiş yağlarda ve bazı içeceklerde ve turşularda bulunmaktadır. Daha çok balıklarda bulunan Omega-3 yağ asitlerinin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir.
Kanser riskini azaltmada, diyetteki Omega-3 yağ asitlerinin, Omega-6 yağ asitlerine oranı da önemlidir. Başta meme kanseri riski olmak üzere ve birçok kanser türü riskinin azaltılmasında diyetteki bu oran önemdir.
Balık, ceviz, fındık koruyucu kalkan görevi görür
Omega-3 yağ asitleri kanser oluşum riskini azaltmalarının yanı sıra; birçok kanser türünün büyümesini de yavaşlatır. Tümör taşıyan farelerle yapılan deneylerde, diyetin EPA ve DHA ile desteklenmesi ile akciğer, kolon, meme ve prostat dahil çeşitli kanserlerin büyümesinin yavaşladığı gösterilmiştir. Ayrıca Omega-3 yağ asitleri ilaç ve ışın gibi kanser tedavi metotlarının etkinliğini de artırmaktadır.
Omega-3 yağ asitlerinin bir diğer olası yararı da kanser hastalığında görülen zayıflama, kas kaybı ve kaşeksiyi azaltması ve önlemesidir. Bu koruyucu ve tedavi edici etkileri nedeniyle diyette Omega-3 yağ asitlerine daha çok yer verilmesi önerilmektedir. Bu amaçla haftada 2-3 kez ızgara veya buğulama olarak balık tüketilmesi, günde 2-3 adet ceviz içi veya 5-6 adet fındık tüketilmesi, yemeklerin pişirilmesinde soya veya kanola yağının da kullanılması, bol sebze ve meyve tüketilmesi ve kuru baklagiller ve kepekli ekmeğe mutlaka günlük beslenme planında yer verilmesi uygun olacaktır.
Yaşlanma ile birlikte hem kadınlarda hem de erkeklerde vücut kitle indeksinde bir artış görülür. Bu durum kalori alımındaki artış ile birlikte olup kanser sıklığında artış ile birliktelik gösterir. Bazı kişilerde azalan kas kitlesi artmış insülin ve bazı cinsiyet hormonları ile ilişkili olabilmektedir.
Yağ hücreleri kadınlarda meme kanallarını sarar ve yaşlı kişilerde bu yağ dokusunda artış görülür. Meme kanserlerinin %75′ i menopoz sonrası görülür. Menopoz sonrası memede küçülmüş olan meme kanalları yağ hücreleri tarafından sarılır. Artmış olan bu yağ kitlesi meme kanalları üzerine lokal parakrin etki göstererek kanser oluşumunu artırabilmektedir.
Sebze ve meyvelerinizin rengi sarı – yeşil – turuncu olsun
Kanserin önlenmesinde rol oynadığı düşünülen maddelerden keratinoidler sarı-yeşil ve turuncu sebze ve meyvelerde, isoflavinoidler soya proteininde, izotiyosiyanatlar brokolide, organosülfidler garlik ve zeytinde, terpenoidler ise turunçgillerin kabuklarında bulunur.
Karotinoidlerin çoğu benzer yapısal özeliklere sahiptirler ve antioksidan özellikler gösterirler. Sarımsak, soğan, pırasa, lahana, brokoli, turp, fesleğen, nane, dereotu, rezene, kereviz, maydonoz, roka ve teredir. Bu bitkilerden yapraklı olanlar aynı zamanda karotenoidler, flavanoidler, E, C, B2 vitaminleri ve folik asit açısından zengindirler. Bu bitkileri tüketenlerde mide kanseri riski az tüketenlere göre %40 daha azdır.
Brokoli, karnabahar, lahana gibi besinlerin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir. Kanser önleyici etkileri içerdikleri glukozinat adı verilen moleküllere bağlanmıştır.
Koyu yeşil, sarı, turuncu, kırmızı renkli sebze ve meyvelerde ise karotenoidler bulunmaktadır ve vücutta retinole dönüşerek A vitamini etkinliği gösterirler. Karotenlerin en iyi kaynakları, havuç, kayısı, yeşil sebzeler, domates, bal kabağı, portakal ve greyfurttur.
Karotenoidler vücutta oluşan ve dışardan alınan kanser yapıcı öğeleri etkisizleştirerek kanserin oluşumunu önlerler. Karotenoidlerden biri olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup akciğer, prostat, meme, sindirim sistemi, mesane, deri ve serviks kanseri riskini azaltmaktadır.
Bununla birlikte bu vitaminin doğal kaynaklardan alınmasının akciğer kanserini önlediği, dışarıdan beta karoten desteğinin akciğer kanserinden korunmada etkili olmadığı gösterilmiştir. Buna ilaveten sigara içenlerde dışarıdan beta karoten desteğinin sakıncalı olabileceği ile ilgili veriler de vardır. Bu sebeple sigara içenlerin vitamin takviyesi almak yerine bol sebze ve meyve tüketmeleri önerilir.
Flavonoidleri en çok içeren meyveler sırasıyla, kara üzüm, kiraz, ahududu, böğürtlen, elma, erik, çilek, beyaz üzüm, turunçgiller ve şeftalidir. Sebzelerden bezelye, soğan, domates, yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi ve patateste bulunur. İçeceklerden taze meyve suları, şarap, yeşil çay ve bitki çayları iyi birer flavonoid kaynağıdır.
Kanserden korunmada 10 altın kural
– Bitkisel kaynaklı yiyeceklere ağırlık verilmesi
– Her gün 5 porsiyon veya daha fazla sebze ve meyve tüketilmesi
– Ekmek, makarna, pirinç, baklagiller gibi bitkisel kaynaklı yiyeceklerin günlük alınması
– Özellikle hayvansal kaynaklı yağlı yiyeceklerden sakınma
– Et tüketiminin, özellikle yağlı et tüketiminin azaltılması
– Az yağlı yiyeceklerin seçilmesi
– Fiziksel olarak aktif olmak. Sağlıklı kiloya ulaşmak ve korumak
– Haftanın çoğu günü günde en az 30 dakika orta derecede aktif olmak
– İdeal kiloda kalınması
– Alkol kullanılıyorsa, alkol tüketiminin azaltılmasıdır. Prof. Dr. Yavuz Baykal
Memorial Hastanesi Dahiliye Bölüm Koordinatörü
Bir önceki Kanser virüsü evlilik dışı ilişkiyle yayılıyor başlıklı konumuzda cinsel yolla bulaşan hastalıklar, rahim ağzı kanseri ve smear testi hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: epa dha kara cigerler kanseri icin zararı, kanserden korunmada verilecek egitim nasil olmali, kanseri önleyen 10 altın kural, prostat kanserinin önlenmesinde östrojen hormonu kullanılırmı
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.