->
Antropologlara göre ilk insanlar sadece 18-20 sene yaşarken, özellikle son 50 senede insan ömrü dünya genelinde 20 sene uzadı.
İnsanların ortalama yaşama süreleri her geçen gün artıyor. Bu süreler bazı gelişmiş ülkelerde 80’ inin çok üzerinde.
İnsan hayatındaki uzamanın bu hızla devam etmesi hâlinde, bugün doğan bebeklerin ortalama yaşama sürelerinin 100 yıla yaklaşacağı tahmin ediliyor. İstatistikler Türkiye’de ortalama hayat süresinin kadınlarda 75’ e, erkeklerde 70’ a yaklaştığını gösteriyor
Günümüzde bile 100 yıldan fazla yaşayan, yani ‘dalya yapan’ ve sayıları da her geçen gün artan binlerce ‘genç’ var yeryüzünde. Bizdeki rakamları bilemiyorum, ama Amerika’ da dalya yapan kişilerin 100 bini aştığını, Japonya’ da 40 bine yaklaştığı biliniyor. 2050’ de 100 seneyi geride bırakan Amerika’ lıların sayısının bir milyonu bulacağı tahmin ediliyor.
100 yaşını geçen kişiler üzerinde yapılan araştırmalar uzun yaşamanın sırlarının FOXO3A ve ApoE genlerinde saklı olduğunu gösteriyor ama asıl ilginç olan 100 yaşını geçen her dört kişiden üçünün kadın olması.
Ocak ve kasımda doğanlar uzun yaşıyor
Yüzyıldan fazla yaşayanlar üzerine Amerika’ da yapılan bir araştırmada, ocak ve kasım aylarında doğanların yaşama şanslarının nisan-haziran döneminde doğanlardan yüksek olduğu ve ülkenin Batı’sında doğanların 100 yaşını geçme şanslarının Doğu’sunda doğanlara göre 3 misli fazla olduğu da saptanmış.
Bu bulgu tesadüfî olmamalı, çünkü Avusturya ve Danimarka’da da ekim-aralık aylarında doğanların nisan-haziran aylarında doğanlara göre daha uzun yaşadığını gösteren başka bir araştırma var.
Mevsim farklılıklarına uygun olarak hayatın ilk aylarında mâruz kalınan bakteri ve virüs enfeksiyonlarının, alerjenlerin, sıcaklık, nem, basınç gibi hava şartlarının etkileri yabana atılmamalı diye düşünüyorum.
İnsanların doğdukları çevrenin şartlarının da yaşama süresinin belirlenmesinde rolü olması mümkün. Burada kültürel, sosyal, psikolojik ve ekonomik faktörlerin mutlaka hesaba katılması gerekir.
Meselâ, hayatın ilk yılındaki beslenme ile ilgili özelliklerin yaşama süresini etkileyebileceği akla ve mantığa çok uygun geliyor. Nitekim100 yaşını geçenlerin çoğu büyük şehirlerde değil, çiftliklerde ve köylerde yaşayan ve tabii yiyeceklerle beslenen insanlar.
Ailenin ilk çocuğu da daha şanslı
Aynı araştırmaya göre, çok çocuklu ailelerde ilk doğan kız çocuğun 100 yaşını geçme ihtimali diğer kız kardeşlerine göre 3 kat yüksek. İlk doğan erkek çocuk ise uzun yaşama bakımından diğer kardeşlerinden 2 misli fazla şansa sahip.
Burada da çocuk sayısı arttıkça ailelerin onlara olan ilgi ve ihtimamlarının da tabii olarak azalması önemli olabilir. Dolayısıyla bu çocukların çeşitli kazalara uğrama ve sağlıklarının çeşitli olumsuzluklara maruz kalma ihtimali artıyor. Ayrıca, sonraki çocukların beslenme ve tıbbi bakımları da daha kötü olabilir. İlk çocuk en küçük bir rahatsızlıkta hemen doktora götürülürken, sonraki çocukların hastalıkları giderek umursanmamaya başlar.
İlk çocuk doğduğunda anne ve babanın daha genç olmalarının da üzerinde durulması gerekir. Zamanla babanın spermlerinin ve annenin yumurtasının zarar görmesi mümkün. Anne ve babaların yaşları ilerledikçe çocuklarında genetik kökenli sağlık sorunlarının daha fazla olması da buna bir delil olarak gösterilebilir.
İyimserler uzun yaşıyor
Pittsburg Üniversitesi tarafından 100 bini aşkın 50 yaş ve üzerindeki kadında yapılan araştırma ise iyimserlerin daha sağlıklı ve uzun ömürlü olduklarını gösteriyor. Bu iddia doğru ise iyimserliğin evrensel simgesi Polyanna’ nın da dünyanın en uzun yaşayan insanı olması gerekir. Kitabın yazarı Eleanor H. Porter ise 52 yaşında vefat ettiğine göre sayılı kötümserlerden olmalı.
Ne cinsiyetimizi, ne doğum ayımızı, ne nerede doğacağımızı, ne ailenin kaçıncı çocuğu olacağımızı belirlemek elimizde olmadığına göre uzun yaşamak için iyimser olmak yapabileceğimiz tek şey gibi görünüyor.
Gelelim neticeye
Yaşlanmak dünyaya gelen her insanın kaderi. İstesek de istemesek de hepimiz doğduğumuz günden itibaren yaşlanmaya başlıyoruz.
Bu sene 87. yaşına giren babam ‘Yaşlıyım, ama ihtiyar değilim’ der. Ne güzel söz! Ben de herkese yaşlanmalarını ama ihtiyarlamamalarını diliyorum.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.