->
KLONLAMA NEDİR ?
Öncesinde yapılan bir çok araştırma ve çalışmalardan sonra, 1953 yılında DNA’nın çift sarmal yapısı keşfedilmiş ve böylece hayatın bu gizli molekülünün nasıl bir mekanizma ile yaşamın şifresini sakladığı, gelecek nesillere aktardığı ve bu şifrenin protein sentezinde nasıl kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Klonlama tekniği bilim adamlarına yeni ve heyecan verici bir ufuk açmış durumdadır. İlk önce rekombinant DNA teknolojileri ile mikroorganizmalara gen aktarma çalışmaları, sonra bu çalışmaların daha yüksek organizmalara yönlendirilmesi ve nihayet Dolly ile sonuçlanan klonlama tekniği 20. DNA’nın çift sarmal yapısının keşfinden sonra moleküler biyoloji ve biyokimyada çok önemli ilerlemeler sağlanırken, bir yandan da bu bilgiler yavaş yavaş ticarete dökülerek ‘biyoteknoloji’ devri kendini hissettirmeye başlamıştır. yüzyıla damgasını vuran gelişmelerdir
Klon kelimesi sözlük anlamı olarak ana hücreden bölünerek oluşan hücreler dizisi veya tek bir atadan aseksüel yol ile çoğaltılmış hücre grubunu ifade etmektedir. “Klonlama” dilimize “kopyalama” olarak yerleşmiş ve bu terimler 1997 yılında bir koyunun kopyalanması ile oluşan ilk klon hayvan Dolly’nin doğumu ile birlikte günlük hayatımıza girmiştir. Klonlama teknolojisinde amaç bir ana hücreden aynı kökene sahip bir veya daha fazla sayıda kopyaların oluşturulmasıdır. Klonlamayı farklı tanımlarla da inceleyecek olursak; – Genetik olarak aynı olan bir grup bireyin eşeysiz üreme yoluyla aynı ana babadan ayrılması. Birçok bitki ana bitkinin etrafındaki alanda filiz, tuber ya da bulb yoluyla çoğalarak kolonize olurlar. Aseksüel olarak üreyen bakteriler her zaman için kendilerinin sayısız kopyalarını yapabilmektedirler. Bunlar birbirlerinin tamamen aynısı olan (mutasyon geçiren suşlar hariç) klonlardır. Genetik olarak aynı olan bir grup hücre, orijinal bir hücreden mitoz bölünme yoluyla meydana gelir. Hücre yeniden kromozom setini meydana getirir ve iki yavru hücreye bölünür. Böylece, vücudumuzda ölen hücreler yerine yenileri meydana gelir. Dolayısıyla mitoz bölünme ile oluşan hücreler birer klon olarak tanımlanabilirler. Örneğin vücüdumuzu oluşturan hücrelerde bu şekilde bölünerek çoğaldıkları ve birbirinin aynı şekil ve özelliğindeki eşlerini oluşturdukları için birbirlerinin klonlarıdır ve klonlama doğal olarak da devam etmektedir.
KLONLAMA TEKNİKLERİ NELERDİR ?
Klonlama teknolojileri; diğer bir organizmanın genetik ikizinin üretilmesinden başka amaçları da içerir. Bu amaçları 3 ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar: 1. Rekombinant DNA Teknolojisi yada DNA Klonlaması 2. Üreme Amaçlı Klonlama 3. Tedavi Amaçlı ( Terapotik ) Klonlama Kısaca bu tekniklerden bahsedecek olursak ; Rekombinant DNA Teknolojisi yada DNA Klonlama: in vitro (hücre dışında) olarak gerçekleştirilen bir genetik rekombinasyon (yeni birleşim) tekniğidir. Farklı birey veya türlerden alınan DNA parçalarının fonksiyonel olacak şekilde birleştirilmesidir. Bu teknolojinin en güzel örneği, insandaki insülin hormonunu şifreleyen genin, bakteriyel plazmit DNA’sı ile birleştirilmesidir. Başka bir DNA parçası ile birleştirilerek değişikliğe uğramış olan plazmit DNA’sı, “rekombinant-DNA molekülü” adını alır. Bu rekombinant DNA’yı bakteri içinde çoğaltarak insülin geninin çok sayıda kopyasını yapmak mümkündür. plazmit DNA : hücrelerde kromozom yapısında olmayan stoplazmik DNAlardır.
Üreme Amaçlı Klonlama : Şu anda varolan yada daha öncesinde varolmuş olan bir hayvanın DNA’sıyla aynı DNA’ya sahip hayvanların meydana getirilmesidir. Bu işlem üreme hücresine sahip olmayan bir bireyin çocuk sahibi olmasına yardımcı olmak için de kullanılır. Örneğin Dolly bu teknoloji ile üretilmiştir. Somatik Hücre Çekirdeği Transferi yada Aseksüel Üreme diye isimlendirebileceğimiz işlemde; Bilim adamları verici yetişkin bir vücut hücresinden alınan çekirdeği bununla birlikte genetik materyali, çekirdeği ve genetik materyali çıkarılmış olan konak kadın yumurta hücresine aktarırlar. Verici vücut hücresinin çekirdeği aktarılan yumurta hücresi, çeşitli kimyasallarla ya da elektrik akımıyla uyarılarak yumurtanın hürce bölünmesi yapması ve gelişmesi sağlanır. Uygun faza gelen klonlanmış embriyo konak kadın rahmine aktarılarak doğuma kadar sürekli gelişimi sağlanır. Normal embriyo oluşumunda dişi yumurtası ile erkek sperminin birleşmesi sonucu oluşan zigot rol oynar. Üreme amaçlı klonlamada ise somatik hücre aktarımı ile onu takip eden bir takım kimyasal ateşleyiciler ile zigot oluşumu sağlanmaktadır.
Tedavi Amaçlı ( Terapotik ) Klonlama : Terapatik klonlamaya embriyo klonlama da denir. Araştırmalarda kullanılmak üzere insan embriyosunun üretilmesi işlemidir. Bu işlemin amacı klonlanmış insan yetiştirimesi değil fakat insan gelişiminin ve hastalıkların tedavisinin araştırılması ve çalışılması için kök hücrelerin yetiştirilmesidir. Kök hücreler insan vücüdunda herhangi çeşit bir hücreye dönüşerek bozulmuş yada hastalıklı dokuları yenileme iyileştirme yeteneğine sahip oldukları için biyomedikal araştırmalarda çok önemlidir ve burdaki temel amaç ise kişiye özel kök hücreleri üretmektir. Bu işlemin basamaklarını şu şekilde gösterebiliriz: Kök hücreler yumurta 5 gün boyunca döllendikten sonra yumurta içerisinden çıkartılırlar. Gelişimin bu aşamasındaki yumurtaya “blastosit” denir. Kök hücrenin çıkarılması embriyoyu parçalar ve yok eder ki bu durum bir çok etik kaygının artmasına yol açmaktadır.
KLONLAMA TEKNOLOJİSİ NASIL KULLANILABİLİR ?
Soyu tükenmekte olan canlıları klonlayarak, onları yok olmaktan kurtarmak için kullanılabilir. Kimi araştırmacılar, klonlama teknolojisinin soyu tükenmekte olan hayvan türlerini yok olmaktan kurtarmak üzere kullanılabileceğini düşünüyorlar. Klonlamanın asıl önemi, araştırmacılara, çok az sayıda bireyi kalmış hayvan popülasyonlarının gen havuzuna yeni genler katma olanağını vermek olacak. Soyu çoktan tükenmiş olan hayvanların yeniden canlandırılabilmesi için kullanılabilir. Ancak bu konudaki en önemli güçlük, korunmuş dokuların yani DNA’nın bulunamaması. 1999 yılında Rusya’da bir grup bilim adamı, çok iyi korunmuş olduğunu düşündükleri bir mamut kalıntısı bulmuşlardı. Ancak, olumsuz çevre koşullarının, bu çok iyi korunmuş kalıntının DNA yapısına çok zarar vermiş olduğu anlaşıldı. Klonlama özel yetenekleri yada nitelikleri olan canlılar geliştirmek için düşünülebilir. Yine örneğin ilaç üretimi, insan bedeninin hastalıklarına uyumlu organ, doku veya hücreleri barındıran hayvanların üretilmesi gibi amaçlarla klonlama düşünülebilir. Bu ilaç üretimini için hayvanların kullanılması durumuna örnek olarak 1990 yılında yaratılan Tracy isimli koyunu örnek gösterebiliriz.Tracy’yi diğer koyunlardan ayıran özellik, sütünde alpha-1-antitrypsin (AAT) adı verilen bir enzimin salgılanmasıydı. Bazı akciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılan bu enzim normalde insan kan plazmasından elde ediliyor. Bu metod hem pahalı hem de hastalık taşıma riski var. Bilimadamları AAT enziminin genetik kodunu Tracy’ye aktardılar; Tracy bir klon değil ama gen aktarımı yapılmış bir koyundu. Tracy büyüdükten sonra sütünün her litresinde yaklaşık 40 gram AAT salgılamaya başladı, yani kısaca dünyanın ilk dört ayaklı ilaç fabrikalarından biri oldu. Ancak bu ve bunun gibi örneklerin başarı oranı Dolly’nin bile 276 denemeden sonra başarıya ulaştığı göz önüne alınınca oldukça düşük bir seviyede kalmaktadır. İnsan organizmasının tüm organlarının tek hücreden üretiminin sağlanması (kök hücre) ve geri dönüşü bulunmayan hastalıkların (alzheimer, parkinson,multiple skleroz-MS,lösemi,şeker hastalığı gibi…) hasarlı hücrelerinin, sağlıklı hücrelerin üretilip onlarla değiştirilmesi yoluyla bu çeşit hastalıkların tedavi edilmesi için kullanılabilir.(Therapatik klonlama teknolojisi yardımı ile) .
KÖK HÜCRE İÇİN HENÜZ ÇOK ERKEN
Şurası bir gerçek ki bu konuda söz konusu olan kök hücre tedavisi henüz bir ütopyadır ve bilim adamları henüz işin çok başındadır. Buna rağmen reyting amaçları ile kök hücre tedavisini sanki artık mümkün olabiliyor gibi gösterilmesi doğru olmayıp, umut tacirliği olmaktadır.
KLONLANMIŞ HAYVANLAR HANGİLERİDİR ?
Bilim adamları yıllardır hayvanları klonlamaktadırlar. 1952 de; bir iribaş ilk klonlanan hayvan olmuştur. Dolly’ e kadar araştırmacılar, küçük büyük birçok hayvanı koyunları, keçileri, fareleri, domuzları, kedileri ve tavşanları kopyalamışlardır. Tüm bu klonlar somatik hücre aktarımı teknoloisi ile üretilmişlerdir. Bugün farklı türlerin sayısı sınırlıda olsa yüzlerce klonlanmış hayvan bulunmaktadır.
BAZI HAYVANLAR KLONLANAMIYOR
Belirli türlerin örnek olarak maymun, tavuk, at ve köpek gibi klonlama denemeleri başarısız olmuştur. Bazı türler diğerlerine göre somatik hücre transferine daha fazla direnç göstermektedirler. Henüz insan klonlamasına izin verilmediği için bu konuda başarılı olup olunamayacağı da belli değildir. Kaldı ki klonlama yapılan hayvanlarda bile çok uzun denemelerden sonra klonlama gerçekleşmektedir.
TRANSPLANTASYONDA KULLANILMAK ÜZERE ÇEŞİTLİ
ORGANLAR ÜRETİLEBİLİR Mİ ?
Bilimadamları bir gün terapatik klonlamanın transplantasyon için doku ve organ meydana getirilmesinde kullananılacağını umuyorlar. Bu sistem şu şekilde işleyebilecektir: transplantasyona ihtiyacı olan hastanın DNA’sı çıkartılıp çekirdeksiz yumurtaya aktarılır. Hasta DNA’sına sahip yumurta bölünmeye başlayınca embriyonik kök hücreler ekilerek her çeşit dokuya dönüşmeleri sağlanacaktır. Bu kök hücreler hasat ile genetik uyuma sahip doku ve organların meydana getirilmesinde kullanılacaktır. Teoride klonlanan organın, hastanın bedenin bu organı reddetme ihtimali olmaksızın hastaya nakledilmesi bekleniyor. Bir diğer potansiyel uygulama da insana nakledilebilecek uygun organların ekilebileceği ve elde edilebileceği genetik modifiyeli domuzları üretmektir. Hayvanlardan insanlara doku yada organ transferi işlemine XENOTRANSPLANTASYON denir. Pirimatlar yerine domuzların kullanılmasının nedeni ise; her ne kadar pirimatların insanlarla genetik uyumu birbirine çok yakın olsa da pirimatların klonlanması çok zor olmakta ve üremeleri düşük oranda olmaktadır. Bu yüzden diğer tüm hayvanların arasından en başarılı şekilde klonlanan ve dokuları ve organları insana en yakın olan hayvanlar olarak domuzlar kullanılmaktadır. Ancak bu konuda da gen transferi ile domuzlarda transplantasyon için üretilen organların insan vucuduna uyum sağlayıp sağlayamacağı da ayrı bir tartışma konusudur. Ayrıca domuza duyulan antipatiden ötürü inanç engelleri de olabilecektir.
KLONLAMANIN RİSKLERİ NELERDİR ?
Üreme amaçlı klonlama pahalı ve yüksek oranda verimsizdir. Klonlama girişimlerinin %90 ‘ından fazlası yaşayabilecek döllerin üretiminde başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bir tane yaşabilecek klon üretimi için 100 ‘den fazla nüklear transfer prosedürünün uygulanması gerekli olmaktadır. Tüm bunların yanında klon hayvanlar bağışıklık sistemi problemleri, tümör oluşumları ve diğer çeşitli bozukluklara sahip olabilmektedirler. Klon canlıların bazı genlerinin etkinleşmesi gereken zamanlarda etkinleşmediğini ve etkin olmaması gereken zamanlarda etkinleştiğini gösteren araştırmalar yapılmıştır. Örneğin Dolly’nin küçük yaşta eklem iltihaplanmasına yakalanması bununla açıklanmaktadır. Klon canlıların erken yaşlanması da bir başka sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Problemler, verici hücreden alınan genetik materyalin programlama hatalarından da kaynaklanabilmektedir. Bu nedenle klonlama yöntemi ile oluşturulan transplant oraganın nakledildiği organizma da ne gibi bir davranış tarzı belirleyeceği de henüz net değildir. Bu yüzden her şey toz pempe değildir.
İNSANLAR KLONLANABİLİR Mİ ?
Klonlanmış insan aslında çok yabancı olduğumuz bir terim değil. Aslında klonlamada bir nevi embriyo transferidir. Tek yumurta ikizi olarak adlandırılan ikiz çeşitleri (duruma göre üçüz ve dördüz de olabilir) aslında birbirlerinin doğal yoldan klonlanmış halleridir. Normal doğumların yaklaşık %1.3 ‘ünde bu olaya rastlanır. İkizlerin aksine gerçekte Dolly genetik annesinin %100 kopyası değil. Dolly’ye aslında “DNA klonu” ya da “genetik klon” demek daha doğru olur. Çünkü Dolly genetik annesi ile aynı hücre çekirdeği DNA’sını paylaşıyor ancak hücre sıvısı, mitokondri organelinde bulunan DNA, ayrıca büyüdüğü embriyonik ortamı genetik annesinden farklı. Genler sürekli olarak bulundukları ortamla diyalog içindedirler ve çevresel faktörlere göre genomun uygulama alanları değişir. İkizler aynı DNA, aynı sitoplazma ve aynı ortamı paylaşarak dünyaya gelseler dahi yaş ilerledikçe aralarında genetik farklılaşma başlayacaktır. İkizlerde bile böyle bir farklılaşma oluyorsa, ikizlere göre daha fazla farklılığa sahip klonlarda bu durum daha da fazla etkisini gösterecektir.
KLONLAMA İLE DAHİ İNSAN YETİŞTİRİLMESİ HAYALDİR.
Bilimsel olarak ne Beethoven,ne Newton, ne Einstein ne de yaşayan herhangi bir insanın %100 kopyasının dünyaya gelmesi olası değildir. Zaten bir insanı o kişi yapan sadece o kişinin DNA’sı değil aynı zamanda da o kişinin yaşadığı ortam ve yetiştirilme koşullarıdır. Ancak söz konusu klonlama doğal olarak değil de (tek yumurta ikizleri gibi ) insan eli ve teknoloji ile oluyorsa ortaya bir çok etik problem ve uygulama zorlukları çıkmaktadır.
KLONLANAN CANLININ ÖMRÜ DAHA KISA
En büyük problemlerden biri ise bir çok klon hayvanda olan enfeksiyondan dolayı erken ölüm ve diğer komplikasyonlardır. Aynı problemlerin olası insan klonlarında da oluşacağı beklenmektedir. Buna ek olarak bilim adamları zekasal gelişimin de nasıl olacağını bilememektedirler. Bir inek yada fare için zekasal yada ruhsal durumlar önemsiz sayılsa bile insan için böyle faktörleri göz ardı etmek imkansızdır. Bu kadar çok bilinmeyenin içinde insan klonlamak potansiyel bir tehlike ve etik açıdan sorumsuzluk olarak görülmektedir.
KLONLAMANIN TERCİH EDİLMESİNİN NEDENLERİ VE ETİK AÇIDAN PROBLEMLER ?
İnsan klonlamanın etik açıdan iyi ve kötü yönleri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1) Büyük insanların veya efsanevi derecede güzel kişilerin tekrarlanması.
2) Kalıtsal hastalık tehlikesini azaltmak için sağlıklıların çoğalması.
3) Kalıtımsal aynı nitelikleri taşıyan kişilerin, insanın gelişimi, doğanın ve çevrenin selektif anlamı hakkındaki bilimsel araştırmalar için üretilmesi.
4) Kısır çiftler için çocuk sahibi olma.
5) Savaş, haber alma veya spor alanlarında kullanılmak üzere identik kişilerden oluşan grupların oluşması.
6) Doku aktarımları için organ rezervleri olarak kopyaların üretilmesi.
Ancak bazı alanlarda benzer insanların kullanımı da insan yığınlarının savaş, haber alma gibi alanlarda kötüye kullanılmasını sağlar. Yine bazı çevreler, kopyalamayı ileride gerekebilecek organ nakilleri için bir depo gibi kullanabilme düşüncesi ile desteklemektedirler. Bu durum ise tıp etiği açısından insan ahlakına aykırıdır. Nitekim ileride organ gerekebileceği düşüncesinden hareketle bir cenini üretmek ve sonra da gerekince onu parçalayarak organını almak ahlaki bir olay değildir.
derleyen:
dr mehmet yavuz
REEM Nöropsikiyatri
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.