->
Öyle vakalar var ki, iki kıta arasında karşıdan karşıya geçemeyebiliyor yıllarca. Özellikle ilk atağını arabada ve tünelde ya da sıkışık trafikte yaşamışsa bunu kesin olarak yapamıyor. Bu nedenle işlerini kaybedenler bile var. Yaşanan yer ve duruma özgü fobi geliştiriyorlar. Bazı kişiler yıllarca iş yaşamından ve normal hayattan kopuyor.
Panik atakta çok görülen belirtiler arasında; göğüs ağrısı, kollarda uyuşmalar, kalple ilgili sorunlar geliyor
Aldığınız nefes yetmiyor gibi bir his gelişiyor, kan beynine sıçrıyor hissi yoğunlaşıyor, atak sırasında tansiyon da yükseliyor, baş dönmesi, dengesizlik, mide bulantısı, karın ağrısı, barsak hareketlerinde artış, ishal, ter basmaları şiddetli bir şekilde yaşanıyor. Çevre algısında bozulma, bulunduğu ortamı konumlandıramama, etrafı değişik algılama hali gelişiyor. Gerçeklikten kopuyor, yer ayağının altından kayıyormuş, bayılacakmış gibi hissetmeye başlıyor kişi.
Ataklar ne kadar sürüyor?
Sıklıkla dakikalarla sınırlı oluyor bu ataklar ve en yüksek şiddetine 10 dakika içinde ulaşıyor, nadiren daha uzun sürüyor. Hasta, yarım saat içinde normale dönmüş oluyor. Yani hasta, hastane aciline gidene kadar panik atak geçiyor. Sonuç olarak hastanelerin acilinde kalp krizi beklentisi ile sıra bekleyen panik atak hastaları muayene sonucunda kalbinde bir şey olmadığını öğreniyor ve doktorlar onu eve gönderiyor.
Panik atak ile agorafobi arasındaki ilişki nedir?
Agorafobi açık alan korkusuna verilen isimdir. Panik atak yaşayanlar için de kapsamı biraz daha geniştir. Aslında bu kişiler, yani panik atak yaşayanlar, herhangi bir ortamda panik atak yaşarlarsa yardım alamamaktan, ortamdan çıkarılıp hastaneye, doktora yetiştirilememekten ya da ortamda rezil olmaktan korkarlar. Özellikle kapalı ve kalabalık alanlarda, ‘yeniden bir fenalık geçireceğim, buradan çıkamayacağım, doktora yetiştirilemeyeceğim, aklımı kaybedebilirim ya da saçma bir şey yapabilirim, yanımdakiler korkar, etrafımdakiler ne düşünür, doktora gidemem’ diyorlar. Dışarı yalnız çıkamıyor, sinema,, alışveriş merkezleri gibi kalabalık mekânlara gidemiyor. Evlerinde yalnız kalamıyor, mutlaka birini istiyorlar.
Duruma ait fobiler gelişir!
Örneğin, İstanbul’da yaşıyorsa, iki kıta arasında karsıdan karşıya geçemeyebiliyor yıllar boyunca. Bu nedenle işlerini kaybedenler bile var. Hele de söylediğim gibi ilk atağını arabada ve tünelde ya da sıkışık trafikte yaşamışsa bunu kesin olarak yapamıyor. Yaşanan yer ve duruma özgü fobi geliştiriyorlar.
Bazı kişiler iş yaşamından normal hayattan kopuyor. Tatile gidemiyor, bulunduğu yerden çıkamıyor., uçağa binemiyor, işine gidemiyor. Uzun yol korkusu da olabiliyor. Kontrol sorunları olduğu için, gideceği yere otobüsle gidemiyor, kendi aracıyla gidiyor.
Beraber seyreden sorunlar nelerdir?
Panik atağın birlikte görüldüğü bazı durumlar var. Depresyon geçirmekte olan kişilerde, sürecin bir yerinde Panik atak yaşanabilir.
Panik bozukluğun sonrasında gelişen depresyon da var. Kişinin yaşam kalitesi bozulduğunda, işve sosyal yaşamdan kopma, maddi kayıplar yaşandığında depresyon gelişebiliyor.
Fobi durumlarında ise bir korku heyecan olarak yaşanıyor panik atak ve öyle bir boyuta varabiliyor ki, örneğin sosyal fobi sorunu olan bir kişi bir toplantıdan çıkıp gitmek durumunda bile kalabiliyor.
YAŞAYANLAR ANLATIYOR
İlaç kullanırsam bebeğim ölecekti.
12 yıllık panik hastası A.P(36), şu sıralarda ikinci çocuğunu kucağına almaya hazırlanıyor. Hastalığı ile çocuğu sıkışıp arasında kalan P, panik atağı yenmeden çocuk sahibi olmanın zorluklarını anlatıyor. P, “Atak gelmemesi için günlerce Allah’a dua ettim” diyor.
İstanbul’da yaşayan ev hanımı A.P, 12 yıldır panik atakla mücadele ediyor. Yıllarca hastalığı nedeniyle uyuyamayan, evde yalnız kalamayan, kalabalık ortamlara giremeyen P, hastalığın ömründen ömür götürdüğünü düşünüyor. Şimdilerde hastalığını kontrol altına alsa da tamamen hastalıktan kurtulamadığını söyleyen P, “Bir gün tamamen iyileşeceğim” diyor.
YALNIZLIK KORKUSU
P.’ nin panik atakla tanışması annesinin öldüğü yıla denk düşüyor. Eşinin yurt dışında çalışması nedeniyle günlerce evde tek kalan P, bir süre sonra yalnızlıktan korkmaya başlıyor. Eşi dönene kadar çareyi akrabalarının yanına gitmekte bulan P, ilk atağını da o günlerde yaşıyor. İlk atağı dün gibi hatırladığını anlatan P, ‘Yakınımızın yanına gitmiştim. Birden nefesim daraldı. Boğazıma bir şey kaçtı sanki. Nefes alamıyor, konuşamıyordum. İki elimle boğazımı tutuyor ve bağırmaya çalışıyordum. En son ‘Ölüyorum diye feryat ettiğimi hatırlıyorum” diyor. Olaydan sonra yakınlarının kendisini hastaneye götürdüğünü anlatan P, “Tepeden tırnağa muayene oldum. Kalp elektrosuna başladık, kan tahlillerine kadar sürdü. Doktorlar hastalığımın psikolojik olduğunu söyledi. Panik atakla o gün tanıştım diyor.
BURAYA KADAR!
P’nin atakları belli aralıklarla baş gösteriyor. P, her seferinde “artık buraya kadarmış’ düşüncesiyle ölüm telaşına kaplıyor. Akrabaları ilaçlarını veriyor. P, sakinleşiyor. Ancak bir süre sonra artık ilaç kullanamayacağını öğreniyor. Bir atak sırasında yine acile kaldırılan P, hamile olduğunu öğreniyor. 0 andan itibaren hayatının değiştiğini anlatan P, “Çocuğumun sağlığı için 20 hafta atak ilaçlarını kesinlikle kullanmamalıydım. İlaç kullanmazsam da ataklar başlayacaktı. Tek çözümüm terapilerle atakları geçirmeye olacaktı” diyor.
Evde tek olduğu sırada tekrar atakların başladığını anlatan P, çareyi telefonla yardım almakta buluyor. Panik Atak Dostları Demeği’nin telefonunu çeviriyor ve saatlerce oradaki uzmandan yardım alıyor. P, o günleri şöyle anlatıyor: ” 6 gün uyumadan sabahı ettim. Saçlarıma aklar düştü. Atakların dördüncü ay bitene kadar gelmemesini istiyordum. Atak geçirdiğimde hemen telefona sarılıyor, derneği arıyordum. Bebeğimin yaşamasını istediğim için hayata yeniden tutuldum” diyor.
BASKI GÖRMÜŞ
P, bu hastalığa yakalanmasında bazı faktörlerin etkili olduğunu sonradan öğreniyor. Küçükken aile içinde baskı görmesi, her şeyin mükemmelini yapmasını istenmesi panik atağı tetikleyen faktörler arasında. “Herkes tabii ki en iyisini ister. Mükemmeliyetçi olduğumu bilmiyordum. Sürekli çevremdeki insanların sorunlarını dinliyor, kimseye ‘hayır’ diyemiyorum. Kendi sorunumu anlatacak kimse bulamıyorum. Her şeyi içime atıyorum” diyor. Düşüncelerini dışarıya yeterince yansıtamadığı için basit konuların bile büyüdüğünü belirten P, dernekteki herkesin yardımıyla o günleri atlattığını belirtiyor.
YENİDEN HAMİLE
Oğlunun sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiğini, şimdi 11 yaşında olduğunu belirten P, bu günlerde ikinci çocuğunu kucağına almaya hazırlanıyor. Hamilelik dönemini rahat geçirdiğini belirten P, “Olabildiğinde ilaç kullanmamaya, ataklarımı kontrol altında almaya çalışıyorum. Allah’a her gün dua ediyorum. Hamilelikte ataklara dayanamıyordum. İnşaallah şu son ayımda da atak yaşamam” diyor.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.