->
Bu etkenlerin hiçbiri tek başına meme kanserini açıklayacak yeterlikte değildir. Kanserle ilişkisi olduğu düşünülen ve hepsinde olmamakla birlikte önemli sayıdaki kanser olaylarıyla ilişkili olduğu ortaya konan bu etkenlerin bazıları sayılmalara, bazıları da deneysel çalışmalara dayanılarak bulunmuştur.
Bugüne kadar sürdürülen yoğun ve çok sayıdaki çalışmalara karşın, bütün öteki kanserlerde olduğu gibimemekanserinin de kesin nedeni ortaya konulamamıştır. Meme kanseriyle ilgisi olduğu düşünülen bu nedenlerden bazılarını bu bölümde incelemeyi uygun gördük:
1) Cinsiyet: Cinsiyet çok önemli bir etkendir. Ama yine de sürdürülen çalışmalar, meme kanseriyle ilgili bulunan pek çok etkeni ortaya çıkarmıştır
Daha önce de belirttiğimiz gibi, 100 kadın meme kanserine karşılık, yalnız bir erkek meme kanseri görülür.
2) Yaş: Ergenlikten önce hiç rastlanmaz. Yirmi yaşından önce çok az görülür. 45-55 yaşlarında çok yüksek bir sıklığa erişir. 55 yaşından sonra dajıa da sık rastlanan bir durum olur. 45-55 yaşlarında 100.000′de 155′e yükselir.. 80-85 yaşlarında ise her 100.000 kadının 310′unda meme kanseri görülür.
3) Kalıtım: Meme kanserinin kalıtıma olan ilgisi henüz kesinlikle ortaya konmuş değildir. Annesinde meme kanseri olan bir kadının bu hastalığa yakalanma olasılığı genel ortalamadan yalnızca 2-3 kat çoktur. Buradan da anlaşılacağı gibi annesinde meme kanseri bulunan bir kadının yaşamında kesinlikle bu hastalığa yakalanacağına ilişkin bir kural yoktur. Yalnızca yakalanma olasılığı daha artmaktadır. Ailesinde meme kanseri bulunan bir kadm, eğer meme kanserine yakalanacaksa kanserin ortaya çıkma yaşı biraz daha erken ve olayın iki- yönlü olma olasılığı genellikle yüksek olmaktadır.
4) Hormonlar: Bazı hormonların ve özellikle de “östrojen” hormonunun meme kanseri üzerindeki etkisi çok tartışılmıştır. Östrojenin kansere neden olduğu söylenemez. Ancak zaten varolan bir meme kanseri, östrojen etkisiyle çok hızlanmaktadır. Farelere yüksek dozda östrojen verildiğinde bir süre sonra meme kanseri geliştiği görülmüştür. Bu nedenle bilgisizce yüksek dozda ve uzun süre östrojen kullanımının insanları da etkilediği düşünülmektedir. Bu düşünceleri doğrulayan olaylar görülmektedir.
5) Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol haplarının meme kanseri olasılığını artırmadığı ortaya çıkmıştır.
6} Doğum: 18 yaşından önce doğum yapmış ve emzirmiş kadınlarda meme kanseri görülme olasılığı, genel sayıya göre % 70 azalmaktadır. İlk kez 30 yaşından sonra gebe kalan ve emziren kadınlardaiseolasıhk yükselmektedir. İlk doğumdan sonraki gebeliklerin kanser olasılıkları üzerine bir etkisi bulunmadığı gibi, yaşamın herhangi bir döneminde geçirilmiş bir düşüğün de olasılık üzerine etkisi yoktur. Meme kanseri gebe kalmış ve emzirmiş olanlarda, gebe kalmamış ve emzirmemiş olanlara oranla daha az görülmektedir.
7} Virüs etkeni – Süt etkeni: Fareler üzerinde yapılan bir dizi çalışma sonucunda bazı anne farelerin kendi sütleri yoluyla yavrularına bir “virüs etkeni” geçirdikleri görülmüştür. Bu anne fareden süt emen yavrularda, virüs etkenine bağlı olduğu düşünülen, yüksek oranda meme kanseri ortaya çıkmıştır.
Ailesinde meme kanseri olan kadınların sütünde sözü edilen bu virüs etkeni aranmış ve bu kadınların % 60′mda farelerde belirlenen virüs etkenine biçim olarak benzeyen birtakım oluşumlar görülmüştür. Ailelerinde meme kanseri bulunmayan kadınların ise yalnızca % 5′inin sütünde bu etkene rastlanmıştır. Günümüzde bu konu üzerindeki çalışmalar henüz kesin bir sonuca ulaşmamıştır, insanlarda meme kanserinin anne sütüyle taşındığına ilişkin bir kanıt henüz bulunmamıştır. Bu konuda birtakım gerçek olmayan düşünceler ileri sürmek için zaman henüz çok erkendir.
8 ) Yerel etkenler: Değişik ülkelerde ve toplumlarda meme kanserinin görülme sıklığı ayrılıklar göstermektedir. Bu ayrımı yaratan nedenlerden birinin de yerel etkenler olduğu düşünülmektedir. Bu düşünceyi destekleyen ilginç bir kanıt bulunmuştur. Japonya’da yaşayan Japon kadınlarından meme kanserine batılı kadınlara göre çok daha düşük oranda rastlandığı görülmüştür. Ancak, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ride yaşayan Japon kadınlarında ise meme kanserini Japonya’daki soydaşları gibi düşük oranda olmadığı görülmüştür. Bu buluş kanserin yerel etkenlerden de etkileneceği görüşünü desteklemektedir. Buraya kadar yazdıklarımızdan da anlaşılacağı gibi “meme kanserinin nedeni sorunu” henüz çözümlenmiş değildir.
Bugüne kadar tıpta ve teknolojide kaydedilen gelişmeler sonucu artık memenin kanser hastalığı da başarıyla tedavi edilebilen hastalıklar grubuna girmiştir. Olayına göre kararlaştırılan cerrahi, ışın, ilaç, hormon ve bunların karışımı olan tedavi yöntemleriyle hastalara yeniden hayat kazandırılmaktadır. Tedavideki başarı şansının yüksek olmasını sağlayacak olan her kadının kendisidir. Kadının hiç değilse ayda bir kez, önceki bölümlerde anlattığımız biçimde memelerini muayene etmesi ve yine hiç değilse yılda bir kez genel sağlık muayenesinden ve doktor tarafından gerçekleştirilecek meme muayenesinden geçmesi sağlığı ve mutluluğu açısından önemi kuşkusuz büyüktür.
Meme kanseri bulaşıcı mıdır?
Araştırmacılar farelerde MTV ( meme tümörü virüsü) adı verilen bir virüsle meme tümörü oluşturmayı başarmıştır. Buna karşılık, insanlarda tümör oluşumunda bu virüsün rolü belirlenmemiştir.
Meme kanseri kalıtsal mıdır?
Meme tümörü aynı ailede birden fazla bireyde sık görülürse de, hastalığın kalıtsal olduğu kesin olarak söylenemez. Ailenin bireyleri aym risk etkeniyle karşılaşmış olabilir. Meme kanserinin doğurganlık döneminde (ilk âdet görme ile menopoz arasında) meme kanserine yakalanmış kadınların kızlannda da doğurganlık döneminde ortaya çıkma riski yüksektir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.