->
Uğur Vardan / Radikal Gazetesi
‘Anlı şanlı’ uzmanlarımız…
Müge Anlı kızımız ‘tarihi’ konuşmasını yaparken stüdyoda ‘Prof. Dr. unvanlı’ bir psikiyatr da vardı. ve bu rezaleti seyretmenin dışında bir şey yapmadı.
Ülkede felaketler bitmiyor
Terördü, depremdi derken araya ‘Küçük’leri de sıkışıyor. Müge Anlı gibileri mesela… Hoş, biliyorum bu konuda söylenecek şey kalmadı ama ben meselenin ‘az ötede’ bölümüne bir göz atalım diyorum. Anlı, o ‘tarihi’ dokunuşlarını yaparken, stüdyoda bir de psikiyatr vardı. Hem de ‘Prof. Dr’ unvanlı. Evet, Arif Verimli’den bahsediyorum. Her sabah Anlı kızımızın eğildiği vakalara ‘bilimsel’ yorumlar getiren, meseleye son noktayı koyan, halkımızın haletiruhiyesine kendince tespitlerde bulunan bir ‘okumuş yazmış’tan. Lakin anladığım kadarıyla okumuş yazmışlığı bir işe yaramıyor. Olay anına baksanıza; Anlı ağzına geleni söylüyor, Verimli ise ne bilim insanı ne Aydın ne de bir okumuş yazmış olarak sesini çıkartıyor. Tamam, ‘Pes artık, bu nasıl yorum?’ diyerek stüdyoyu terk etmedin, bari iki çift laf söyleseydin. Halkıma verdiğin öğütlerin binde birini Müge kızımıza da verseydin, olmadı Anlı’yı onaylamadığını en azından mimiklerinle şöyle bir gösterseydin. Neyse, sanırım Verimli, Anlı’yla aynı fikirde. Valla bu noktada ancak şunu söyleyebilirim: Değerli hastalar, derdiniz olduğunda bu adamın muayenesinin yolunu tutacaksınız değil mi, işte size asıl bu noktada acil şifalar diliyorum (bu arada interneti tararken 26 Mayıs 2011′de Sabah’ta çıkmış, TV eleştirmeni Yüksel Aytuğ imzalı ‘Verimli bir dedektif’ başlıklı bir güzellemeye rastladım. Aytuğ’dan bu yaşanılanlardan sonra bir ‘tekzip’ yazısı bekliyorum).
Aslında Verimli bildiğimiz bir ‘uzman’ tiplemesi’ Hatırlayalım, 16 Kasım 2005 tarihli Kadıköy’deki ünlü ‘İsviçre Meydan Muharebesi’nde, ‘Bizim çocuklar’ önce ‘Altı numaraya basın’ talimatıyla saha içinde, sonra da Dünya Kupası vizesini rakip takıma kaptırdıklarının ‘resmi’leşmesinin ardından yardımcı antrenörleri Mehmet Özdilek’le birlikte, İsviçreli futbolculara sille Tokat çelme, Allah ne verdiyse girişmişlerdi. İşin garibi, Terim ve bütün ekip, bu maça Prof. Dr. Acar Baltaş’ın psikolojik danışmanlığında hazırlanmıştı. Aldıkları nasıl bir bilimsel terapiydi ki ‘aşırı motivasyon’la yüklenmiş Alpay Özalan, Milli Marş okunurken ‘Bir an önce maç başlasa da şunlara bir saldırsam’ ruh halinde gözüküyor, karşılaşma başlar başlamaz da motivasyondan daha 1. dakikada penaltı yaptırıyor, 90 dakikanın sonunda da bir grup arkadaşıyla İsviçrelilere saldırıyordu. Niyetim, o örtbas edilmeye çalışılan ‘Eski defterleri’ yeniden açmak değil, zamanında ne bilimsel ne ahlaki ne de insani tepki koyan okumuş yazmışları da hatırlatmak…
‘Tarafgir’ bir yaratıcı Neyse, sadece ‘tektip’ uzmanlarımız yok. Depremle birlikte içinden geçirdikleri ‘Oh olsun’ları özellikle sosyal medyada yayan tabakaya karşı, ‘bilimsel’ yanıtlar geldi. Bunlardan biri de Prof. Dr. Erol Gökayınkiydi. Göka’ya, salı gecesi TGRT’de yayımlanan ‘Konuşmak Lazım’da rast geldim. Göka, halkımızın yardımseverliğine ve sağduyulu oluşuna dikkat çektikten sonra, bu aralar dinlediğim en güzel yorumu yaptı: ‘Sahi, tarafgir bir ‘yaratıcı’ olabilir mi?’ Gerçekten de, Tanrı kulları arasında taraf tutar mı? Daha ötesi, tutarsa ‘şike’ olmaz mı? Ortada şike varsa da, biz sonucu belli bir maçı niye oynuyoruz ki? Neyse, sorular çok, cevap ‘şimdilik’ yok.
Bir başkadır benim memleketim Geçen haftadan yaşanmış bir hikâye. Radikal Spor’un eski üyelerinden, şimdinin Trabzonspor tercümanı Halil Yazıcıoğlu, Van depreminde zarar görenlere yardım amacıyla bir bankaya gidiyor. Gerekli işlemleri yaparken karşısındaki banka görevlisi, kendince Halil’e yol gösteriyor: ‘Van’a göndereceğine Somali’ye gönder. İşe bakın ki aynı yöre kendi küçük, yüreği büyük mü büyük bir ismi de çıkarıyor. Gazetelere göz attıysanız biliyor olmalısınız, 12 yaşındaki yetiştirme yurdu öğrencisi Muhammed Demirci, bisiklet almak için biriktirdiği 61 TL’yi depremden dolayı evsiz kalan yaşıtları üşümesin diye Van’a gönderdi. Bu çelişkiler yumağı sadece Trabzon’a özgü değil elbet, bu bir Türkiye profili…
Lakin ‘Muhammed’lerin çok olduğu bir Türkiye dileğiyle’ demek de kolaycılık galiba. O memurlarından da olsun ki Muhammed’lerin kıymetini daha çok bilelim.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.