->
Özellikle de sağlık alanında.
Ofis çalışanları unutkanlık yaşamamak için ne yapmalı? Uzun süre oturarak çalışmak zorunda olanları neler bekliyor? Ofiste nörolojik olarak sağlıklı olmamız için neler yapmalıyız? İşte uzmanların bu sorulara verdiği cevaplar…
Her gün binlerce bilgi internet ortamından hafızamıza kaydediliyor. Bazıları bu haberleri umursamıyor bazıları ise dikkate alıp, tedavi yöntemlerini kendi kendine uygulamaya çalışıyor.
Nöroloji Uzmanı Dr. Bu haberlerden birinin konusu da ofis çalışanlarının beyin, omurilik sağlığıyla ilgili
Ali Akben ofiste sürekli oturmanın, hareketsiz kalmanın, beslenme ve uyku düzenine dikkat etmemenin kendi kendimize bomba atmakla aynı olduğunu dile getiriyor.
“Ofis ortamındaysanız günde 3 lt. su içmelisiniz, yoksa beyin hücreleri ölür” gibi görüşler ortaya atılıyor. Ne diyorsunuz?
Tıpta kesin rakam vermek mümkün değildir. Su ihtiyacımız vardır. Vücudumuzun yüzde 70′i su. Oksijen de bizim her şeyimiz. Her organımızın oksijene ihtiyacı var. Oksijeni tüketiyoruz, karbondioksiti dışarı salıyoruz. Oksijen kalitesiyle su kalitesi önemli. Beslenmede olmalı. Bu ikisi olmadan olmaz.
Beyin sağlığımızı korumak için ne yapmak lazım?
Çok iyi bir oksijen sistemimizin olması gerek. Bu çok iyi bir akciğere, kalp sağlığına bağlı. Bir de tabii ki stressiz yaşamak gerek. Stres faktörü damarları büzüyor. Adeta bir elbisenin yanlış suda yıkanmasındaki büzüşme gibi. Ne tedbir alırsanız alın bunu aşamazsınız. Bunun için kendimizle ve çevremizle barışık olmalıyız. Stres, gerilim, sağlıklı beslensek bile düşmanımız olabilir. Sağlıklı bir oksijen gücümüz olursa, beslenmemiz sağlıklı olursa beyin sağlığımızı koruruz. Yiyecekler konusunda fazlasını almamalıyız.
Neden unutuyoruz?
“Stres ve kırmızı et faktörü unutkanlığa yol açıyor, ofiste uzun süre kalanlar dikkat etmeli” diyenler var…
Çok fazla ilgisi yok. Yemek yememekle bunun ilgisi yok. Açlıkla yaşam kalitesini yükselten insanları biliyoruz. Biz alışmış olduğumuzun kaybı nedeniyle unutkanlık yaşıyoruz. İnsanlar eskiden daha rahattı, şimdi ayarlanmış durumdayız.
Çalışma ortamındaki stres bazen aşırı unutkanlığa yol açıyor. Ne önerirsiniz bu konuda?
Yatmadan önce 3 ya da 5 sayfa kitap okuyun. Beslenmenize özen gösterin. Bunlar unutkanlık için de size yardımcı olur
“Ofiste aşırı bilgisayar kullanımının da çok zararı olduğu söyleniyor…
Kesinlikle zararlı. Mekanik, gerilimli hayatla ölüme doğru gidiyoruz. Hata üstüne hata yaparsak ölüme yaklaşırız. GDO’lu üründen tutun da kimyasal maddeli gıdalarla ölüme yaklaştırıyoruz kendimizi. Protein ağırlıklı beslenme hücre ölümünde etkendir. Hücrelerin protein ihtiyacı sınırlıdır. Yüzde 40 karbonhidrat, yüzde 20 protein, yüzde 20 yağ almalıyız. Ama proteini fazla alıyoruz. Proteini atmak için vücudun çok savaşması gerekiyor. Herkes içindeki eczaneye başvurmalı. İçimizde ağrı kesici de, antibiyotik de üretir. Bunu önemsememiz gerekiyor.
Ofis çalışanlarına ilişkin bir araştırma daha var. 8 saat uyunması gerekiyormuş…
Uykunun saati değil kalitesi önemlidir. Biyolojik saatimize zarar vermemelidir. Uyku saati vücudumuza uygun olmalıdır. “7 saat uyumalı” diye bir saat verilmez. Bir insan her gün biyolojik saatle oynuyorsa kendine bomba atıyor demektir. Biyolojik saat akşam en geç 11′de kapatılmalıdır. Akşam 10:00 desek ya da 21:00 desek, eve gidemiyoruz, trafik var. İşten çıkamıyoruz. Sabah da güneşle beraber uyanmak gerekir. Bunu laçka etmeden yürütürsek çalışmak için daha dikkatli, daha üretken oluyoruz. Bu olmazsa verimli çalışamayız. Bazıları biyolojik saati ayarlayamadığında kafein alıyor bazıları da kendi direnciyle halletmeye çalışıyor. Ama böyle olunca da vücut bir yerde duruyor.
“Arada kaçamak yapın”
Ofiste bulunanların en büyük sıkıntısı da hareketsizlik. Sabah 09:00′da işbaşı yapılıyor. Öğlen arası 13:00 gibi veriliyor, akşam da 18:00′a kadar çalışılıyor. Sürekli oturmak zorunda olunabiliyor. Bunun bize nasıl zararları var?
Çok zararlı sürekli oturmak. Sinir sistemimiz, uyku düzenimiz altüst olur. Gücümüz, enerjimiz tükenir. Bütün sistem alt üst olur. Bunu azaltmanın yolu aralarda çaktırmadan, lavaboya gitmeli ya da arada bir dışarı çıkıp binanızın etrafında dolaşmak gerekiyor. Sıvı dengesi sağlanmalı. Taze meyve suları tüketilmeli. Elma, portakal, mandalina gibi mevsim meyveleri yenmeli aralarda. Beslenmemizi yaşadığımız ortama uymalıyız. Bir de işimizi severek yapmalıyız. İşinizi severseniz pozitif etkisini görürsünüz, hem beyin hem de vücut sağlığı açısından.
Sürekli oturmak, başka nelere yol açar…
Bel fıtığı. İnsan vücudu yapılan masa ve sandalyelere uygun değil. İnsan vücudu yere oturarak ya da ayakta çalışmaya endekslidir. Sürekli oturunca da bel fıtığı, boyun fıtığı gibi rahatsızlıklar yaşanabilir. Bütün kaslarımız oturunca tembelleşiyor. Bu olunca üç yerden alarm veririz. Bel, boyun ve sırt kasları. Bu kaslar birbirine bağımlı. Birindeki sorun diğerlerine de yansır. Hareket etmeden bilgisayara bakıyorsak, gergin ve stresli ortamdaysak kaslarımızı sıkarak çalışıyoruz. Böylece kaslara oksijen girmiyor. Kasta laktik asit çıkışı engelleniyor. Burada bir pis göl oluşturuyoruz. Bu bir sürü ağrıya sebep oluyor. Baş ağrıları bile bu yüzden oluyor. Bel kasları sürekli oturunca tembelleşiyor. Bu kaslar egzersizle gevşer. Bel hastalığına karşı, hiç yapılamıyorsa eve gidince sırt üstünde yatıp bisiklet çevirir gibi hareke etmek gerek. Ofis ortamında yatılamaz o yüzden çömelip kalkma hareketi yapılabilir.
Masa başı çalışanlarına tehdit
Boyun fıtığı hakkında da bilgi verir misiniz?
Boyun ağrıları; omurlar arasındaki kıkırdağın yıpranması, ani ve güçlü boyun hareketleri, ağır kaldırmak, ani ters dönüşler, baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma, masa başı işleri, özellikle emniyet kemeri takmadan araba kullananlarda ani fren yapılması veya trafik kazası, geçirilmiş boyun travması, spor yaralanmaları ve osteoporoz sonucu oluşabilir. Ancak günümüzde özellikle yanlış oturuşlar, yanlış pozisyonda televizyon izleme ve kitap okuma, bilgisayar kullanımı boyun fıtığı sebebi olarak öne geçiyor.
Boyun fıtığından nasıl korunabiliriz?
Boyun duruşunun düzgün olması, boyun-sırt bölgesinin güçlendirilmesi, boyunda travmadan ve tekrarlayıcı stresten kaçınmak, düzgün beslenmek, düzenli olarak fiziksel aktivite yapmak, sigarayı bırakmak, iş yerinde ergonomik düzenlemeler yapmak, alınacak önlemlerden bazılarıdır.
Ofis dışındakiler egzersiz olarak ne yapabilir?
Yürüyüş en güzel egzersizdir.
Bir de stres var boğuştuğumuz… Strese karşı ne yapılabilir? Strese karşı önerileriniz nedir?
Bilgi, tecrübe ve becerileriniz ölçüsünde yapabileceğiniz kadar iş üstlenin: Her işi yapabileceğinizi düşünürseniz hayal kırıklığı ve stres kaçınılmaz olur.Yapmayı vaat ettiğiniz bir şeyi yapamadığınızda bu hem itibarınızı etkiler hem de sizi sorumluluk ve başarı doğrultusunda baskı altına sokar. Motive olmak için başkalarının sizi değerlendirmesini, ödüllendirmesini, motive etmesini beklemeyin kendi kendinizi motive edin. Böylece bir adım önde olursunuz. İçten bir gülümseme stresin dışa açılan kapısıdır.
Yüksek hedef ve amaçlar ulaşılamadığında motivasyonu bozar, stresi körükler. Ulaşılabilen hedefler ise sizi amacınıza ulaştıracak yukarı çıkan basamaklar gibidir.
Dünyaya insanlara kölelik etmek için gelmediniz, kendinize zaman ayırın, kendinize gereken değeri verin. Düzenli egzersiz yapın. Böylece bedeninizi çalıştırarak zihninizi dinlendirecek stresi en aza indirecek ve zararlarından kurtulacaksınız. Beslenmenin insan psikolojisini etkilediğini unutmayın.
Sıcak bir havada ağır yağlı hamur işi yemekler yemek psikolojinizi olumsuz etkiler. Gerilimli insanlardan uzak durun. Stres bulaşıcıdır, eğer bağışıklığınız yoksa böyle insanlardan olumsuz etkilenirsiniz.
Alkol ve sigaradan uzak durun. Bunlar sağlıklı bedeni bozduğu gibi sağlıklı zihni de bozar ve sağlıksız bozuk bir zihin strese karşı savunmasızdır. Zamanınızı iyi değerlendirin. Boşa zaman harcamak ve yapmanız gerekenleri yapmanız gereken süre içinde yapamazsanız daralan zaman sizi strese sokar. Hobiler edinin. İlgi ve yetenekleriniz doğrultusunda edineceğiniz hobiler sizin stresten çıkış kapınız olabilir.
Bel fıtığı da ciddiye alınmalı
Dr. Akben, bel fıtığı hakkında da önemli bilgiler verdi:
“Bel fıtığı için çağımızın hastalığıdır desek yerinde olur. Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk, özel bir bağ dokusu organıdır; omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder. Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması, yerlerinden çıkması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık. Toplumun çeşitli kesimlerinde bel rahatsızlığı o kadar yaygındır ki, birçok ülkede yapılan istatistiklere göre; doktora müracaat nedeni olarak bel ağrısı, soğuk algınlığından sonra ikinci sırayı almaktadır. İnsanların yaklaşık % 80’i hayatları boyunca, en az bir defa bel ağrısı ile karşılaşmakta.”
Bel fıtığı belirtileri
– Hareket kısıtlılığı
– Yürürken aksama
– Bir tarafa doğru yamuk yürüme
– Bacağın bir tarafında uyuşma, yanma
– Bacağa vuran güç kaybı
– Bacak kaslarında incelme
Bel fıtığından korunma önerileri
– Uzun süre oturmamalı
– Uzun süre yüzü koyun yatmamalı
– Kilo korumaya özen göstermeli
– Ters hareket, sağa sola dönme, eğilme, hatalı pozisyonlarda uzun süre durma gibi fıtığı patlatabilecek çeşitli yanlışlıklara düşmemeli
– Stres ve gerilimden kaçınmalı
– Kasların tembelleşmesine izin vermemeli
– Karın, kalça, bel kaslarını geliştirecek hareketleri düzenli olarak yapmalı
– Yanlış duruş ve oturuşlara dikkat etmeli
– Uzun süre araba kullanmamalı
Bir önceki Cinsel isteksizliğin çareleri başlıklı konumuzda cinsel isteksizlik, erken boşalıyorum ve erken boşalıyorum ne yapabilirim hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: yüzükoyun yatmanın faydaları, yüzün koyun yatarsak ne olur, kalça kasları geliştirme hareketleri, ofis çalışanları nasil oturmali, ofisde nasil daha verimli calisilir
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.