->
Enfeksiyöz mononükleoz ile EBV arasındaki ilişki ancak 1968′de kesinlik kazanmıştır. Herpes virüs grubunda yer alan bu mikroorganizma Epstein-Barr virüsü (EBV) olarak adlandırılmıştır.
Hastalık 1930′larda tanımlanmış, ama etkeninin kesin olarak saptanması 1960′larda gerçekleşmiştir. Özellikle lenf dokusuyla karaciğeri etkileyen akut bir hastalık olan mononükleoz kendiliğinden iyileşir. Ateş, anjin, lenf bezleri ve dalakta büyüme gibi oldukça iyi tanımlanan klinik belirtilerin yanı sıra kanda Özel hücrelerin varlığı ve serumda koyun alyuvarlarına karşı antikor bulunması gibi hastalığa özgü laboratuvar bulgularıyla ortaya çıkar.
NEDENLERİ
Enfeksiyöz mononükleozun virüs kökenli bir hastalık olduğu bilinmektedir.
ONONÜKLEOZ
Mononükleoz ya da enfeksiyöz mononükleozun etkeni bir virüstür
EBV, geliştirilen yeni yöntemler sayesinde 1964′te tanımlanabilmiştir.
HASTALIĞIN YAYILMASI
Mononükleoz genellikle bireysel olgular halinde, genç erişkinlerde (15-25 yaşlarda) ortaya çıkar. Görülme sıklığı açısından cinsiyete göre bir farklılık bulunmamıştır. Oldukça zor bulaşırsa da aile bireyleri arasında, hastanede, askerlikte ya da öğrenci yurtlarında küçük salgınlar bildirilmiştir.
Virüsün tükürükle bulaştığı, ağız mukozasının bulaşmaya ortam hazırladığı bilinmektedir. Özellikle öpüşme
sırasında kolaylıkla bulaştığı için bu hastalığa “nişanlı hastalığı” adı verilir.
Hastalığı geçiren kişilerin tükürük sıvılarında aylarca canlı virüs bulunur. Hastalığa bağışıklık yanıtı oluşturanların yüzde 15-20’sinin tükürüklerinde yaşam boyu zaman zaman canlı virüs vardır. Bulaşma, akyuvarlarında hastalık etkenini taşıyan kişilerden alınan kanın başkasına nakliyle de gerçekleşir.
BELİRTİLERİ
Kuluçka süresi 4-6 haftadır. Başlangıç döneminde belirgin bir özellik görülmez, ani ya da aşamalı olarak gelişebilir. İlk belirtiler, genellikle halsizlik, yaygın kas ağrıları, yüksek ateş, baş ağrısı ve burun kanamasıdır.
Hemen her olguda görülen belirtiler ise ateş; anjin; lenf bezleri, dalak ve karaciğerde büyümedir.
Ateş genellikle fazla yükselmezse de, kimi zaman 39°C’ye çıkabilir. Genellikle on gün, kimi zaman birkaç hafta sürer. Bazı olgularda akut dönemden sonra yükselen hafif ateş birkaç ay sürebilir.
Lenf bezlerindeki büyüme genellikle ateşle birlikte, zaman zaman daha sonra ortaya çıkar ve birkaç ay sürebilir. En çok etkilenen lenf bezleri ensedeki ve artkafa bölgesindekilerdir. KoltukalU, altçene altı ve kasık lenf bezlerinde de büyüme görülebilir.
Dalakta büyüme farklı düzeylerde olabilir ve olguların yaklaşık yarısında görülür. Bazı olgularda büyüme çok hızlıdır ve sol kalça ile bel arasındaki bölgede dolgunluk duyusuyla ağrıya yol açar. Ateş, lenf bezi ve dalak büyümesinin yanı sıra hastalığın ilk günlerinden başlayarak, çok önemli bir bulgu ve genellikle klinik tablonun ilk belirtisi olan anjin görülür. Hastalığın tipik tablosunu tamamlayan bir bulgu da karaciğerin etkilenmesiyle ortaya çıkar. Olguların yüzde JSO’inde hafif de olsa, karaciğer enzimlerinde yükselme görülür. Belirgin sarılık, olguların yüzde 5′iyle sınırlı kalsa bile, yüzde 15 olguda bilirubin artışı saptanır.
Öteki belirtiler arasında deri ve mu-kozalardaki döküntüler sayılabilir. Olguların yüzde 25-40′ında mukozalarda döküntü bulunur; bunlar yumuşak ya da sert damakta küçük, noktaya benzer kanama odaklan halinde 3-14. günlerde ortaya çıkar ve 1-5 gün kadar sürer. Deri döküntüsü ise daha az (yüzde 3- 12) görülür, olguların büyük bir bölümünde kızamığı andırır.
„ Sinir sistemi, kalp, solunum sistemi, göz, idrar yollan ve üreme organları çok daha ender olarak etkilenir.
Mononükleozlu hastaların küçük bir bölümünde (yüzde 0,5-1) virüsün sinir sistemini etkilemesi sonucunda saydam sivili beyin zan iltihabı (menenjit), beyin iltihabı (ensefalit), be-yin-omurilik iltihabı (ensefalomiyelit), çok sayıda sinir ve sinir kökü iltihabı, sinir iltihabı (nevrit) ya da yüz felci gibi tablolar ortaya çıkabilir.
Hastalık kalbe yerleştiğinde ortaya çıkan belirtiler elektrokardiyografi ile kolaylıkla saptanırsa da, kalp dış zarı iltihabı (perikardit) ve kalp kası iltihabı (miyokardit) gibi daha ender görülen bozukluklardan ayırt edilmelidir.
Gözlerin etkilenmesi sonucunda olguların yüzde 12-30′unda, gözkapakla-n ve göz çukuru çevresinde ödem ortaya çıkar. Daha ender olarak da, kon-junktivit, üveyit, görme siniri iltihabı, papilla (kor nokta) ve ağtabaka ödemi, ağtabaka kanaması ve kornea iltihabı (keratit) gelişebilir.
İNCELEMELER Kanda akyuvarlar orta derecede artar; atipik lenfosit ya da enfeksiyöz mononukleoz hücreleri adı verilen özel hücreler görülür.
Tek çekirdekli akyuvarların parçalı hücreli akyuvarlara oranı yüzde 50′yi geçer, hatta yüzde 95-97′ye ulaşabilir; bunların bir bolümü, belirgin bir biçimde atipiktir. Boyutlan ve görünümleriyle öteki hücrelerden kolayca ayırt edilebilen bu hücreler hastalığın son derece tipik bulgusunu oluşturur ve başka hastalıklarla kanşmasını olanaksız kılar.
Enfeksiyöz mononükleozun tanınmasında serolojik muayene de önemli rol oynar. Serumda koyun alyuvarlarına karşı özel antikorlar bulunur; antikorların 1/128′i aşan bir oranda sulandırılmış serumda saptanması tanıyı kolaylaştınr-sa da, bazı virüs hastalıklarında, hatta normal bireylerde de olumlu (pozitif) sonuç alındığından kesin tanıya götürmez Virüs kapsülüne karşı oluşan IgM sınıfı antikorların ELISA yöntemiyle saptanması tanıya yardımcı olur. Ama romatizmal hastalıklarda da yalancı olumlu (pozitif) sonuç alınabilir.
TANI
Tanı konurken 4 ölçüt yardımcı olur:
• Lenf bezlerinin büyümesi, buna karşın anjin ya da ateşin her zaman bulunmaması;
• karaciğerdeki bozukluğun klinik belirtiler ya da incelemelerle belirlenmesi;
• olgulann yansında kan tahlillerinde lenfomonosit hücrelerin (tek çekirdekli akyuvarlar) artması ve kandaki hücrelerin yüzde 10′unun enfeksiyöz mononukleoz hücresi olması;
• Paul-Bunnel-Davidsohn serolojik testinin (1/128 sulandırmada) olumlu sonuç vermesi (koyun çok ender büyür, daha çok kulak arkası, boyun ve ense lenf düğümleri şişer ve kan tablosu daha farklıdır. • Sanlık ortaya çıktığında, hastalığın virüs hepatitinden klinik olarak ayırt edilmesi çok zordur. Hepatitte lenf bezi büyümesi ya yoktur ya da orta düzeydedir. Kanda atipik lenfositler bazı virüs hapetitlerinde de görülebilirse de sıklığı yüzde 10′u aşmaz. Serumdaki transammaz düzeyi enfeksiyöz mononükleozda da artar ama bu artış virüs hepatitinde olduğundan daha azdır. Serolojik testler sonucunda hepatit A, B ve C virüslerinin bulunmaması hepatit olasılığını ortadan kaldırır.alyuvarlanna karşı antikor bulunması).
Birçok hastalık ile ayırıcı tanı yapılmalıdır. Ayırıcı tamda hastalığın gidişinin çok farklı olduğu “akut lösemi” özellikle önemlidir: Enfeksiyöz mono-nükleozda hastanın genel durumu iyidir; kansızlık ve kanama eğilimi yoktur; ağız boşluğunda yara ve doku ölümü (nekroz) gibi lezyonlar bulunmaz. Enfeksiyöz mononükleozda kan sayımı günden güne değişir. Buna karşılık, akut lösemide belirtiler tekdüze ve sabittir. Kesin tam için kemik iliği biyopsisi zorunludur.
• Enfeksiyöz mononukleoz ile yalancı zarlı anjin ve difteri anjinini ayırmak oldukça zordur. Kesin tanı bu zarlarda-ki bakteri yapısı ve kültür sonuçlan incelenerek konulabilir.
• Hastalığı kızamıktan da ayırt etmek gerekir; çünkü enfeksiyöz mononukleoz sırasında kızamığa benzer döküntüler sık görülür. Kızamıkta lenf bezleri çok ender büyür, daha çok kulak arkası, boyun ve ense lenf düğümleri şişer ve kan tablosu daha farklıdır. • Sanlık ortaya çıktığında, hastalığın virüs hepatitinden klinik olarak ayırt edilmesi çok zordur. Hepatitte lenf bezi büyümesi ya yoktur ya da orta düzeydedir. Kanda atipik lenfositler bazı virüs hapetitlerinde de görülebilirse de sıklığı yüzde 10′u aşmaz. Serumdaki transammaz düzeyi enfeksiyöz mononükleozda da artar ama bu artış virüs hepatitinde olduğundan daha azdır. Serolojik testler sonucunda hepatit A, B ve C virüslerinin bulunmaması hepatit olasılığını ortadan kaldırır.
BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)
Hastalık hemen her zaman hafif geçer. 2-4 hafta içinde tümüyle iyileşir. Buna karşılık belirtileri bir süre varlığını sürdürebilir. Ateş ve anjin ortalama 7-10 gün, lenf bezi büyümesi birkaç hafta sürer. Buna karşılık kanda lenfomonosit, Paul-Bunnel-Davidsohn ve IgM sınıfı antikor araştırma testlerinin olumlu (pozitif) sonuç vermesi aylarca sürebilir
TEDAVİ
Hastalığın Özel bir tedavisi yoktur. Antibiyotikler etkisizdir. Hastanın dinlenmesi ve sıvı alması gibi destekleyici tedavi önerilir. Özellikle akut dönemde yatak istirahati büyük önem taşır. Ağır durumlarda kodein kullanılabilir. Steroit kullanımı ancak ağır kan bozukluklarının oluşması ve jbadem-ciklerin aşırı büyüyerek solunum yolunu kapatması durumunda önerilmektedir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.