->
Toplumun yüzde 7′si yani her 100 kişiden 7′si hayatında bir kere panik atak geçiriyor.
Bildiğimiz; her insanda var olan ölüm korkusu, kaygı bozukluklarının temelinde var olduğu düşünülen bir şey. Kadınlarda bu oran erkeklere göre iki kat fazla. Toplumdaki rolleri, genç evlilik yapmaları, çocuk bakımında yalnız bırakılmaları kaygı bozukluklarını tetikliyor ve panik atak gelişiyor. Ölüm korkusu şöyle açıklanabilir; Bir kez şiddetli atak geçirenler, gürültülü bir tablo ile acile koşmuşsa, sonrasında ciddi bir ölüm korkusu yerleşebiliyor onlarda
Bazı kişilerde ise panik atak; sevdiği bir yakını ya da çevresindeki birinin beklenmedik ölümü sonrasında gelişiyor.
Bu gibi travmatik olaylar sonrasında ölüm korkusu ve panik atak başlıyor. Kişilik yapısında zemin müsaitse, başka stresler de varsa bu olayın hemen ardından panik atak gelişiyor ve yaşamı kısıtlanıyor kişinin. Evden 500 metre uzağa bile çıkamama durumu oluyor. Eve kapanan erkek ya da kadın hastalar geliyor bize. Bununla ilgili olarak çoğu zaman da alkol madde bağımlılığı gelişiyor.
Kaygı bozukluğu nedir, neden oluşur, kimler yatkındır?
Kaygı bozuklukları deyince, bu başlık altında yaygın anksiyete (genelleşmiş kaygı bozukluğu), fobiler, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu gibi bir grup hastalık tanımlanmıştır. Genelleşmiş kaygı bozukluğu, güne yayılan bir olumsuz beklenti içinde olunması durumudur.
Çoğu zaman nedeni de yoktur bu durumun ama kişi sürekli olarak göğsünde bir baskı, bunaltı hissi, nefes alamama durumu, kaslarda gerginlik, ağız kuruması, ellerde, kollarda, yüzde uyuşmalar gibi bedensel şikâyetlerle giden bir durum yaşar. Bu durumu daha çok kadınlarda görüyoruz.
Beyin kimyasında ne oluyor?
Beyin çok karmaşık bir yapı. Beyinde 100 milyarın üzerinde hücre bulunduğu biliniyor ve bunların her biri, birbiriyle ilişki halinde. Beynin iç, orta kısımlarında dışarıdan gelen duyusal verileri, üst katmanlara taşıyan, oradan alınan emirleri de vücuda ileten yapılar var. Yani duyusal alış verişi yöneten merkezler var. Buralarda belli bazı noktalar var ki, onlar gerçekten bir tehlike uyaranı olmadan, yanlış sinyal veriyor ve vücut sistemi harekete geçiyor. Orada kimyasal bir düzensizlik oluyor.
PANİK ATAK TANIMININ KÖKENİ NEDİR?
Bu tanımlama mitolojiye dayanıyor. Pan adı verilen ürkütücü bir tanrı ki (çobanların tanrısı), bu alt tarafı keçi gibi, üstü ise garip boynuzlu bir yaratık olan Pan, gelip geçenleri korkutan ürkütücü bir ses çıkarırmış. Mitolojide tanrı Pan ile ilgili anlatılan öykü bu. O sesi duyanların yaşadığı korku hali olarak anlatılıyor panik. Psikiyatri tarihinde bir zamanlar asker kalbi de denmiş, nevrasteni de denmiş ama hastalık olarak tanımlanması son 25-30 yıla dayanıyor. Yakın bir zamanda tanımlanmış yani.
SİZDEN GELENLER
Aylarca dağda yaşamak istiyorum
Hocam merhabalar Psikoloji anlamında ilk doktora gittiğimde travmaya bağlı stres bozukluğu teşhisi kondu. Yakınlarda gittiğimde ise depresyon atakları dendi. Uzun zamandır maddimanevi zorluklar yaşıyoruz. İki yakınımı kaybettim. Çok hassas ve duygusal bir insan olduğum için her şeyi çok ağır yaralar ve izlerle geçiriyorum. Hayat karşı korkunç zayıf, yorgun ve çaresiz hissediyorum. Aylarca bir dağa gidip orada yaşamak ya da her şey düzelene kadar uyumak istiyorum. Bu ikisini de yapma lüksünü vermiyor bana ve iyice dibe vuruyorum. Bu dibe vuruşlarda ya delireceğimi ya da intihar edeceğimi düşünüyorum. Korkunç bir his! Nolur bana yardım edin, çok korkuyorum intihar etmekten. Saygılarımla.
E.K.
DEPRESYON SAHASINA GiRMEK ÜZERESiNiZ
Travmalar kişileri travmanın şiddetine göre etkilemektedir. Hafif bir travmadan ağır travmaya kadar çeşitli derecelendirmeler vardır. Ancak kişinin acıya dayanıklılık eşiği bir diğerinden farklı olduğundan kimine göre çok hafif olan bir travma bir başka kişiye ağır gelebilir. Kişilerin travmayı yaşarken hissettikleri duygu durumları, olaylara ya da olayların yaşandığı kişilere verdikleri anlama göre değişir.
Travmaya bağlı stres bozukluğu dendiğinde travmanın etkisi fazla olduğundan yaşanan stresin de kişiyi fazla etkilediği düşünülür. Yakınlarda gittiğiniz hekim de depresyon atakları demiş. Stres yaşantılarında eğer travma çözülmezse ve stresin artışını kişi yönetmeyi gerçekleştiremezse bundan sonraki gidilecek yer depresyonun sahasıdır.
İLERİ BOYUTTA DEPRESYON SİNYALİ
Çünkü halledilemeyen hayal kırıklıkları, endişeler, korkular ve kaygılar kişileri umutsuzluğa sevk ettiğinden depresyonun giriş kapısı kendiliğinden açılır. Yandaşları çaresizlik, umutsuzluk ve nihayetinde tükenmişliktir. Sevilen kişilerin kaybı, duygusal ilişkilerin mutlulukla nihayetlenmemesi elbette ki duygusal anlamda bir sıkıntı bırakacaktır. Önemli olan bu noktalarda takılıp kalmamaktır. Eğer depresyonun şiddeti ağırsa kişi burada daha fazla takılıp ayrıca kendisinin beceriksiz, değersiz ve kötü olduğunu düşünüp kendini suçlamaya başlayacaktır. Depresyondaki bir kişi mutlaka çuvaldızı kendisine batırır.
“Hayata karşı korkunç zayıf, yorgun ve çaresiz hissediyorum” demişsiniz bu depresyon tanımının karşılığıdır. Uyku düzeninizin bozulması, hiç uyumamak ya da sürekli uyuma isteği de depresyonun belirtilerindendir. İntihar düşüncesi ise kesinlikle depresyonun ileri bir boyuta gelmeye başladığının göstergesidir.
İLAÇ TEDAVİSİ GEREKİR
Depresyonda beyin kimyası değişime uğradığından öncelikle kesinlikle ilaç tedavisi görmelisiniz, bir psikiyatrist ile yüz yüze görüşmelisiniz. Bu esnada sadece psikiyatrist değil aynı zamanda bir psikologdan da psikoterapi desteği almalısınız. Maddi durumunuzun yeterli olmadığını yazmışsınız, ille de özel bir yerden değil devlet hastanelerinden de bu konuda yardım alabilirsiniz. İşinin ehli olan birçok psikiyatrist ve psikolog da devlet hastanelerinde görev yapmaktalar, önemli olan psikiyatrist ve psikologunuza güvenmeniz ve birlikte çalışmanızdır. Depresyon da travma sonrası stres bozukluğu da kesinlikle tedavi edilen rahatsızlıklardır. Önemli olan tedaviye düzenli olarak devam etmek ve belirli aralıklarla her iki uzman ile de yüzyüze görüşmenizdir.
Bugün Gazetesi
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.