->
Bu gelişim ve geçirdiği evreler ilk kez Freud tarafından ortaya atılmıştır. Freud’a göre psikoseksüel gelişim “Oral”, “Anal”, “Fallik” ve “Genital” dönemlerden geçilerek tamamlanır. Her insan bu devreleri sırasıyla yaşar. Bu devrelerden herhangi birinde takılıp kalınması, psikolojik bir bozukluğa neden olur.
PSİKOSEKSÜEL GELİŞME: Libidonun seksüel yanının, insan yaşamının çeşitli dönemlerinde birbirini izleyen belirli basamaklara tırmanarak gösterdiği gelişim sürecine, kişinin psikoseksüel gelişimi denir
Bazı kişiler psikoseksüel gelişimlerini tamamlamalarına karşın, ilerdeki yaşamlarında geçirecekleri bir psikolojik bozukluk nedeniyle psikoseksüel gelişimin daha alt basamaklarına geri dönebilirler ve bu dönüşe ait bulgular, kişinin bozulan psikolojik yapısının bir parçasını oluşturabilirler.
Freud’un tanımladığı psikoseksüel gelişim evreleri adlarını seksüel güdünün yaşamın değişik devrelerinde zevk duyma organı olarak ön plana getirmiş olduğu organlardan almaktadırlar. “Oral devre”: Bu devre doğuştan başlayarak, yaşamın ilk 24 ayını kapsar. Bu devrede libidonun doyurulması -zevk alma- tamma-dudaklar, ağız ve emme yoluyla olmaktadır. Çocuk acıkmamış olmasına karşın, parmağını ya da o an elinde bulunan herhangi bir şeyi emer, annesinin memesini emer, eline geçirdiği her şeyi ağzına götürmek ister, bütün bunları yaparken bilinçsizdir, ama büyük bir haz duyar ve çevresini öğrenmeye başlar. Emme hareketleri çocuğu uykuya dek götürebilir. Büyük bir çocuğun (24 aylıktan büyük) ilerlemiş yaşma karşın hâlâ parmaklarını emmesi psikoseksüel gelişimin bu ilk basamağında takılıp kalmaya bir örnek oluşturur. Erişkin kimselerde ise oburluk, sigara tiryakiliği, alkolizm gibi çeşitli kişisel özellikler psikoseksüel gelişimin oral devresindeki bir takılmayı yansıtır. Yukarıda emme olayının çocuğu uykuya kadar götürdüğünü söylemiştik. Çocuktaki bu emme, onu uykudan da öteye tipik bir orgazma kadar götürebilir. Bu iki noktadan hareketle, erişkinler-deki birçok sinirsel uykusuzlukların cinsel duyumsuzluklardan kaynaklandığı gerçeğine varılır. Oral devrenin özelliği, annenin bakımına, koruyuculuğuna bağımlı olmadır. Bu dönemde takılmalar, şizofreni, melankoli gibi ağır psikiyatrik bozukluklara neden olur.
“Anal devre”: Bu devre 2-3 yaşları arasını kapsar. Bu dönemde çocuğun haz duyma organı anusudur. Çocuk dışkıl a maktan, dışkısıyla oynamaktan ve hatta dışkısını kalınbağırsaklarında tutmaktan büyük haz duyar. Bu dönemde çocuklarda kabızlık sık rastlanan bir durum olabilir. Anal devre içinde bir de “Üretral dönem” gelişebilir. Bu dönemde çocuk dikkatini üretrasına yöneltmiştir, bir boşaltma organı olarak üretrayı farketmiştir, bu da gelecekteki doğal cinsel etkinliklerin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Anal devrenin temel özelliği aynı nesneye ya da kişiye ilişkin, sevgi ve saldırganlık gibi çelişik duyguların beslenmesidir. Bu dönemde takıntı ya da bu döneme gerileme, obse-sif kompulsif nevroza neden olur. Anal devre de oral devre gibi, bilinçsiz bir cinsellik devresidir. Her ikisine birden “Oto-ero-tik devre” ya da “Narsistik devre” denir. Anal devreye takılmış bir erişkinde, müzmin kabızlık durumları saptayabiliriz. Anal devreyi yaş olarak geride bırakmış bir çocuk ise üerki yaşlarında psikolojik bir gerilimle (stres) karşılaşacak olursa, Örneğin yeni doğan bir kardeş nedeniyle, kendisine duyulan ilginin azaldığını düşünecek olursa, psikoseksüel gelişiminin alt basamaklarına geri dönebilir ve çocuğun yeniden yatağını ıslatmaya, dışkısını donuna yapmaya başladığı ya da yeniden parmaklarını emmeye başladığını görebiliriz. Bazı psikiyatrik hastalarda da bu tür gerilemeler izlenebilir.
“Fallik devre”: Bu devre 3-7 yaşlar arasını kapsar.Cinsel haz, artık tıpkı bir erişkinde olduğu gibi bilinçli olarak her iki cinste de cinsel organlara yönelmiştir. Kız çocuklarında klitoris,erkek çocuklarda ise penis bir haz duyma organı olarak farkedilmiş, tanınmıştır. Bu devrede çocuk kendi cinsel organım görmeye, onu göstermeye başkalarının cinsel organlarını görmeye ve onlarla kendininkini karşılaştırmaya yönelmiştir. Bu tür gösteriye dayanan davranışlar, özellikle erkek çocuklarında belirgindir. İşte bu dönemde erkek çocuk iki ayrı cinsiyet arasındaki cinsel organ farkını görür. Erkek çocuk kızlarda penisin bulunmadığım gördüğünde, bunu bir kastrasyon olayına (kastrasyon psikiyatride penisin kaybedilmesi, kesilmesi anlamına gelir) bağlar, kız çocukları ise kendilerinde penisin bulunmayışım bir eksiklikmiş gibi hissederler. Kastrasyon düşüncesi erkek çocuklarda bir cezalandırılma, kötülük etme yöntemi olarak yerleşir. 5-6 yaşlarından sonra ise fallik devre daha da bilinçlenir, artık çocuk cinsel davranışlar hakkında daha bilinçlenmiştir, orgazm düşüncesini kavramaya başlamıştır. Böylece çocuk erişkin anlamda bir cinsellik devresine girmiş olur. Bu devreye “Genital devre” denir. Fallik devrenin en belirgin döneminde, erkek çocuklarda anneye karşı bir cinsel yakınlık duygusu ortaya çıkar. Buna “Oidipus kompleksi” denir. Kız çocuklarında ise bunun tam tersi, yani babaya karşı bir cinsel yakınlık doğar. Buna ise “Elektra kompleksi” denir. Erkek çocuk annesinin sevgisini babasından çaldığı düşüncesindedir, artık babası onun rakibidir, bu nedenle de babasının onu cezalandırmak için gelip erkek çocuğunun, yani kendisinin penisini keseceğine inanmaktadır. İşte bu inanç erkek çocukta “Kastrasyon kompleksi”nin doğmasına neden olur. Her insanın geçtiği bir dönem olan Oidipus devresi erkek çocuğun babasıyla kız çocuğun annesiyle kendini eş tutması, onlarla özdeşleşmesi ile çözümlenir. Bu dönem başarı ile aşılamazsa.histeri, fobi, homoseksüalite, çeşitli sapıklıklar ortaya çıkar. Fallik ve genital devrelerinin 7 yaş dolaylarında tamamlanmasıyla birlikte, çocuğun psikoseksüel gelişiminde bir duraklama olur. Artık çocuk okula başlamıştır, dış dünyayı tanımaya çalışmaktadır. 11 yaşına kadar sürmekte olan bu devreye “Latent devre” denir. Bu devreden sonra 11-14 yaşlan arasında yaşanan bir “Puberte” (ergenlik) devresi ve bunu izleyen 14-18 yaşları arasında bir “Adolesans” (erginlik) devresi yaşanır. 18 yaşından sonra ise “Olgunluk” devresi başlar. Artık psikoseksüel gelişme tamamlanmıştır. Gerçek anlamıyla heteroseksüel cinsel ilişkiler, genellikle latent devreden sonraki dönemlerden birinde başlar. Bu başlangıcı belirleyen pek çok etken vardır. Örneğin kültürel, dinsel, ailevi ve daha pek çok etkeni burada sayabiliriz.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.