->
Panelin konuşmacıları alanlarında tanınmış isimler psikiyatrist Prof.Dr. Adem Sözüer öncülüğünde düzenlenen ‘Uluslararası Suç ve Ceza Film’ Festivali kapsamında çarpıcı bir konu konuşuldu: Suç ve Ceza Bağlamında Psikiyatri ve Sinema. Bengi Semerci, Prof.Dr.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mert Savrun, Doç.Dr
Mustafa Bilici ve ünlü yönetmen Yağmur Taylan’dı.
Prof.Dr. Bengi Semerci moderatörlüğünde başlayan panele, festivale katılmak için Türkiye’ye gelen ünlü ceza hukukçuları, ülkelerinde ödül almış belgesellerin yönetmenleri ve birçok üniversitenin hukuk fakültesi öğrencileri ve akademisyenleri büyük ilgi gösterdi.
‘SİNEMA VE PSİKİYATRİ İNSANA AİT, İÇİÇE’
Oturumun açılış konuşmasını yapan psikiyatrist Prof.Dr. Bengi Semerci, “Sinema ve psikiyatri insana ait, ikisi de iç içe. Doğal olarak arada bir birilerini kullanmaları gerekiyor” dedi. Semerci şöyle devam etti:
“Psikiyatristlerin filmlerde ‘kötü karakter olarak tanıtılması yanlış. Elbette ki eleştiriye açık olmalıyız, ancak insan sağlığını ilgilendiren bir mesleği kitlelere yanlış algılar oluşturacak şekilde tanıtmayı tehlikeli buluyorum. Ve bu noktada suç ve ceza sınırını koymak gerektiğini düşünüyorum.”
‘SİNEMANIN PSİKİYATRİ’YE OLUMLU KATKILARI VAR’
Sinemanın psikiyatriye olumlu katkıları olduğunu da hatırlatan Prof.Dr. Semerci, “Örneğin Yağmur Adam. Bu film, otistik çocukların eğitiminde onları doğur anlamamızda büyük katkı sağlamıştır. Elbette ki burada bütün otistik çocuklar yağmur adam gibidir demiyoruz, ancak otizm hakkında, izleyene doğru mesajlar verdiği için olumlu katkısı olmuştur. ‘Akıl Oyunları’ adlı filmi de bu kapsamda görmek lazım, hastayı ve hasta yakınları tanımamızda faydasını gözardı edemeyiz. Sonuç olarak, sinema ve diziler psikiyatrinin öğrenilmesinde de, öğretilmesin de de iyi bir yoldur. Dolayısıyla bazı filmlerin psikiyatriye olumlu katkıları olduğunu düşünüyorum.”
‘PSİKİYATRİSTLER YANLIŞ TANITILIYOR’
Konuşmacılardan biri de psikiyatri eğitimi alan ancak yönetmen olmayı tercih eden Yağmur Taylan’dı. Taylan “Psikiyatri eğimi aldıktan sonra bir süre çalıştıktan sonra sinemanın içinde buldum kendimi. Sinema ve psikiyatri ikisi de çok iddialı alan. İkisi de birbirinden yaralanmış, Ancak bir bakış açısını değiştirmek gerekiyor bence. Sinemada, psikiyatristler genellikle film kahramanlarına deli gömleği giydiren karakterler olarak tanıtılıyor. Hastaya şok tedavisi uygulayan, ilacı dayayan meslek olarak tanıtılıdğı için eminim ki seyirci, doktorun elinden kurtulmasını diliyordur. Bu arada bu hastalar doktorlardan daha uyanık, zeki olarak gösterildiği için bir şekilde psikiyatrinin elinden kurtulup, hastaneden kaçıyorlar… Bu örnekleri çoğaltmak mümkün” diye konuştu.
‘SİNEMA’NIN TOPLUMSAL MESAJ KAYGISI OLMAMALIDIR’
Yönetmen Yağmur Taylan, “Kadına şiddet, tecavüz gibi konularla ilgili sinema ve dizilerin mesaj verme kaygısı olmalı mıdır?” sorusuna, “Sinema seyircisine mesaj vermek için yapılmaz, böyle bir kaygısı da olmamalı. Sinema bir sanattır bu kadar. Televizyon dizilerinde izleyici kitlesi daha fazla olduğu için dikkat edilebilir. Ancak sinema, kadına, kuruma veya toplumsal bir konuya mesaj vermek için yapılmamalıdır. Açıkçası bu işi eğitici amaçlı filmlerde yapsınlar. Ancak bırakalım biz bu kaygılardan uzak sadece sinema yapalım…” şeklince cevap verdi.
‘NEDEN SERİ KATİL OLUYORLAR?’
Katılımcılardan Prof.Dr. Mert Savrun ise ‘seri katiller’ ile ilgili kısa bir bilgi verdikten sonra, suçlu profili ile ilgili önemli bir tespit yaptı:
“Seri katillerin hepsinin çok zeki olduğunu söyleyemeyiz. Hatta aralarında ciddi psikiyatrik rahatsızlığı olanlar da var.Ancak bu konuda çok dosya okuma fırsatım oldu. Şunu çok net söyleyebiliriz ki, sosyo-ekonomik düzeyi ile suç arasında büyük bağlantı var, özellikle çocukluk dönemine ait derin izler bırakacak kötü anıları olanları suç işleme eğilimi daha çok artıyor.”
Prof.Dr. Bilici; “Bazı filmlerde psikiyatristler hakkında verilen mesaj zaman zaman beni rahatsız ediyor. Bu nedenle bu tür filmlerde psikiyatrsitlere danışmak gerekiyor” dedi.
Oturumun kapanış konuşmasını yapan Prof.Dr. Adem Sözüer, sinemanın yalnız psikiyatri değil, hukukla da iç içe olması gerektiğini vurguladı ve sinemanın kadınları kurtarmak, şiddete veya benzer toplumsal konulara karşı mesaj vermek gibi bir görevinin olmadığını ekledi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.