->
Kapıları pencereleri kontrol eden, prizlerdeki fişleri çeken, evi defalarca temizleyen, iyi bir iş sahibi olma ve para kazanmak için çabalayan, eşini her an takip eden takıntı hastası insanlar var. Prizlerdeki fişleri çekiyorum, elektrik düğmelerini kontrol ediyorum. Kapıları, pencereleri açıp kapatarak emin olmaya çalışıyorum. Evdeki elektrik düğmelerini kontrol eden, son zamanda da ‘Ütünün fişini çektim mi?’ diye şüpheye kapılan Sevgi Hanım, çözümü ütüyü çantasına koyup işe götürmekte bulmuş.
“Her şeyi kontrol etmekten bir türlü evden çıkamıyorum
Son zamanlarda ütüye takmış durumdayım. Sonunda ütüyü çantamda işe götürerek rahatladım.” diyor 30 yaşındaki Sevgi Turan.
Ahmet Bey ise eşinin her şeyi kontrol etmeden uyumayacağını ve uyutmayacağını bildiği için ‘bir an önce yapayım ve kurtulayım’ düşüncesiyle tüm kontrolleri kendisi yapar ve Sevgi Hanım’ı bilgilendirir. Bu saplantı, Ahmet Bey’i ve çocukları artık rahatsız etmeye başlar. Öyle ki boşanmanın eşiğinden dönerler. Sevgi Hanım, aldığı psikolojik destekle bu takıntıyla baş eder.
Turan ailesinin yaşadığı bu problemi birçok çiftte görmek mümkün. Obsesif kompulsif bozukluk ya da halk arasında bilinen adıyla takıntı-saplantı hastalığı belirli bir aşamadan sonra sorun teşkil etmeye başlıyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden uzman psikolog Aylin Sezer’e göre ‘Elimi kapıya sürdüm, mikrop kapar mıyım?’, ‘Ya sevdiklerime bir şey olursa!’, ‘Ocağı açık unutmuş olabilir miyim?’ tarzındaki sorular sürekli ve istemeden kişinin aklına geliyor, anlamsız olduğunu bilse de aklından atamıyor ve bunları düşünmek gündelik hayatta sıkıntıya yol açıyorsa, takıntı hastalığından söz edilebilir. Sezer, takıntılı düşünce ve eşlik eden tekrarlayıcı davranışların birdenbire başlayabildiği gibi çoğu zaman sıkıntılı bir olay veya dönem sonunda ortaya çıktığını belirtiyor. Rahatsız eden düşünce ve davranışların erken fark edilmesinin önemli olduğunu dile getiren Sezer şöyle konuşuyor: “Çoğu zaman takıntılar yardım almadan yıllar boyu sürebiliyor. Kişi ve ailesine ciddi zararlar veriyor. Aile gündelik yaşamını sürdürmede ciddi zorluklar yaşıyor. Örneğin sürekli kirlendiğini düşünen bir kişinin 3-4 saat banyodan çıkmaması, aynı evde yaşayanları olumsuz şekilde etkiliyor. Kuşkucu bir düşünceye sahip birey, bu takıntılı düşünceyi ilişkilerine yansıtıp, eş ve çocuklarını kendinden uzaklaştırabiliyor.”
Uzmanlara göre takıntı hastalığında saplantıya sebep olan durumun iyi bilinmesi gerekiyor. Durumun değişmesiyle takıntılardan kurtulmak mümkün. Aile içi takıntıları çözmenin en iyi çözüm yolu ise sevgi. Takıntılı kişiyi sevmek ve onu mutlu etme çabası içine girmek, takıntı ve çatışmaların çözülmesine katkı sağlıyor. Kişi, huzurlu ve rahat oldukça takıntılardan kurtuluyor.
Takıntı hastalığı, 21-35 yaşlarında ortaya çıkıyor
Her yüz kişiden 3′ü tedavi gerekecek düzeyde takıntılı. Sorumluluk duygusu yüksek olan, çabuk endişeye kapılan, gergin, karamsar, içe dönük, mükemmeliyetçi kişiler takıntı hastalığına daha yatkın. Aşırı kuralcı, disiplinli ve baskıcı aile yapısı, bu hastalığı daha da tetikliyor. Uzman psikolog Fatih Dane, obsesif kompulsif bozukluğunun 21-35 yaşlarında daha fazla görüldüğünü söylüyor. Dane, bu bozukluğun kadınlarda daha geç başlamasına rağmen sık rastlandığının altını çiziyor.
İyi bir iş sahibi olma ve para, erkekleri hasta ediyor
Erkekler de kadınlar gibi sadakat konusunda takıntılı. Özgüven sorunu yaşayan ve eşinin karşısında kendini yetersiz hisseden erkekte, aldatılabileceğine dair endişeler meydana geliyor. Ve kadının hayatını daraltıp kısıtlamaya ve her hareketini kontrol etmeye başlıyor. Erkeklerde diğer bir takıntı ise iyi bir iş sahibi olmak ve para kazanmak. Çok para kazanabilmek için aşırı çalışmaya başlıyor. Aileyle geçirilen vakit de daralıyor ve suçluluk duygusuyla ya aile için aşırı para harcamaya ya da öfkeye sebep oluyor.
Kadınlarda temizlik ve sağlık takıntıları görülüyor
Kadınlarda en fazla görülen takıntılar arasında, kontrol, temizlik, düzen, çocukların sağlığı, eşin gelirinin düzenliliği ve iş güvencesi, eşin sadakati-ilgisi geliyor. Psikiyatri uzmanı Barış Önen Ünsalver’e göre kadın evlenmeden önce toplumun kendisine verdiği roller nedeniyle iyi bir eş olabilmesi için evinin temiz ve her daim düzenli olması gerektiğini düşünüyor.
Sadece eşe değil, eve gelecek misafirlere de güzel bir ev sunmak istiyor. Ev ne kadar temiz olursa o kadar iyi bir ev kadını, o kadar iyi bir eş olacak gibi bir önyargı oluşuyor. Ancak aşırı temizlik takıntısı hem kadının hem de ev halkının gerilmesine, gereksiz tartışmalara ve huzursuzluğa sebep oluyor. Kadın temizliğe çok vakit harcadığı ve ev halkı özen göstermediği için isyan edebiliyor. Ev halkı da evin içinde rahat olamamaktan, özellikle bütün gün işte çalışıp eve yorgun gelen eş evinde huzur bulamadığından yakınıyor ve sorunlar başlıyor. Kadınlar eşinin kendisini aldatıp aldatmadığı başka kadınları hayal edip etmediğini de çok sorguluyor. Kadının kendine güveni yetersiz ise ya da eş kadını duygusal yönden ihmal ediyorsa sadakate yönelik takıntı hali gelişiyor. Sadakati sürekli sorgulanan, cep telefonları kontrol edilen erkek en sonunda bunalıp eşinden gerçekten uzaklaşıyor.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.