->
İşte ilk yanlış. Buna o kadar çok zaman ayırdınız ve her şeyin mükemmel olması için öyle çok uğraştınız ki tatilde en küçük bir aksaklık bile gözünüze batıyor ve verdiğiniz kararı sorgulamanıza yol açıyor. Uzmanlar, “Hiçbir konuyu abartmamak gerek” derken, “Bunun içinde tatil dönemi yok” demiyor.
Hayal ettiniz, beklediniz, seçenekler arasında gittiniz geldiniz ve tebrikler kendinize gidilecek güzel bir tatil yeri seçtiniz. Özellikle çalışanlar için yıllık izinler malum
Tatil hepimiz için mutluluk veren bir süreç de olsa geldiği hızda bittiği ve eski düzene geri dönmenin sürpriz olarak görülmemesi gerektiği gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bazen beklentilerin fazlalığı, bazen insanın umduğunu bulamaması bazen de normalden yoğun programa yetişememe duygusu kişiyi mutsuz edince çok büyük anlamlar yüklenen tatil süreci mutsuzluğun baş kahramanı haline geliyor.
İŞE DÖNÜŞÜN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Bir de tatilde bambaşka bir dünyadaymış gibi yaşayıp eve ve işe dönmenin dayanılmaz ağırlığını hissedenler var. Tatil sonrası depresyona girenler, günlük yaşama adapte olamayanlar ve sık sık “Ne yapacağım ben şimdi?” cümlesini kuranlar… Birçok uzman, “Tatilden dönüşün hemen ardından işe başlanmamalı ve kısa da olsa işten önce eve ve şehre uyum sağlamak için erken dönülmeli” diyorsa da bunun yıllık izinlerini ortaya döküp gün gün hesaplayan çalışanlar için pek de uygun bir seçenek olmadığı ortada. Bizler iş çıkışı tatile koşup işe başlayacağımız günden önceki gece yarısında valizleri kapının yanına bırakan bir toplumuz. Üstümüzü değişip hemen işe başlarız. Sonra da gelsin uyumsuzluk süreci… Peki ne yapılmalı? Deniyor ki kendinizi tatile normalden fazla kaptırmayın ve sizi bekleyen, “İşe dönüş” gerçeğini unutmayın. Tatil dönüşü işe adapte olmada zorluk yaşayıp en fazla konsantrasyon güçlüğü çekenler işini sevmeyenlermiş. Bu nedenle tatilin bittiği ve iş yaşamına dönüş zamanının geldiği gerçeği en çok onlar tarafından hazmedilmeli ve çalışma saatleri içindeki küçük molalar ve kopuşlarla bu zorluk giderilmeliymiş. Bir de başkalarına uyum göstermek adına istenmeyen bir tatile çıkmak vardır. Doğa insanısınız ama “Her şey dahil” bir tatil köyünde sıkıntıdan patlıyorsunuz. Müze ve sergi gezmekten, gittiğiniz şehirde sokak içlerine dalmaktan zevk alan birisiniz ama “Gündüz uyuyalım gece gezelim” diyen bir arkadaş grubuyla birliktesiniz. Yaşam koşulları ağır ve zaman böylesine değerliyken kendinizi mutsuz etmeye değer mi? Tatil günlerinizi mutlu geçirmeye bakın…
Tatil yoksa kalp zorlanıyor Tatile ihtiyaç duymayan ve çalışarak mutlu olduğu iddiasında olanlar olsa da araştırmalar ve uzman görüşleri çarpıcı bir gerçeğe işaret ediyor. Buna göre tatil yapmayanların kalp krizi geçirme olasılıkları yapanlara göre daha fazlaymış. Üstelik bu risk tatil yapılmayarak geride bırakılan her yıl katlanarak artıyormuş. Sadece bu gerekçe bile, “İşkoliklerin” tatile bakışlarını değiştirmeleri için yeni bir adım anlamına geliyor.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.