->
Yahudilerin psikolojisi; Yahudilerin ruh hallerini, dünyayı ve diğer milletleri algılayışını kavramamız bakımından son derece önem taşır. Recai Yahyaoğlu, Nesil Yayınları arasında çıkan “Yahudi Psikolojisi” isimli kitabında Yahudilerin içinde olduğu ruh halini tahlil ediyor. Recai Yahyaoğlu, şunları söyledi: “Dikkatimi en çok çeken ve bu yüzden üzerinde titizlikle durduğum konu devlet kademelerinden halka kadar bütün Yahudilerde dışa yansıyan psikolojik yapı oldu. İsrail yönetiminin 2008 sonu ile 2009 başı arasında Gazze’ye yaptığı 22 günlük operasyon sürecinde yaşananların ardındaki psikolojik boyutu gösteren belirgin işaret taşlarının kendini hemen hissettirdiğini ifade eden Dr.
Tüm dünyayı karşısına alarak Filistin halkına zulmeden ve Mavi Marmara olayı sonrasında çevresinde bulunan dost ülkeler tarafından da terk edilen İsrail’in yaptıklarının anlaşılabilmesi için Yahudi psikolojisinin bilinmesi gerektiği belirtildi.Dr
Dünya insanlığı ve özellikle Müslümanlar, Yahudileri çoğu kere anlamakta zorluk çekmektedirler. Nitekim İsrail tarafından yapılan Gazze saldırısı tüm dünyayı âdeta şok etmiştir.” diyor.
DİN MERKEZLİ AZINLIK PSİKOLOJİSİ
Yahudilerin ruh halinin din merkezli azınlık psikolojisinden beslendiğini kaydeden Dr. Yahyaoğlu şu bilgileri veriyor: “Bu psikolojiye ‘üstün ırk’, ‘seçilmiş millet’ anlayışı ciddi bir sinerji kazandırır. Bu besleyici kaynakla birlikte ortaya çıkan yüksek ivmenin meydana getirdiği haz; sadece Yahudiler için değil tüm milletler için zehirlidir. Çünkü karşınızdakine bu açıdan bakmaya başladığınızda evrensel doğrulardan kendinizi ayrıştırmaya başlar, ‘biz ve ötekiler’ kavramlarının hayatınıza egemen olmasını sağlarsınız. Dünyada kendisini diğer milletlerden ve devletlerden ayrıştırmayı başarmış ve bunu hakikaten ciddi ve önemli oranda belli bir disiplinle yapmayı becermiş yegâne millet Yahudilerdir. Onların hem kendi kendileri ve hem de diğer milletler tarafından ötekileştirilmeleri tarihler boyunca devam etmiştir.”
YAHUDİLER VE GİZLİ HASTALIKLARI
Dr. Yahya Recaioğlu, kitabının “Yahudiler ve Gizli Hastalıkları” bölümünde Yahudilerde görülen ve onların davranışlarına yansıyan ruhsal bozukluklara yer veriyor. Dr. Yahyaoğlu’nun verdiği bilgilere göre Yahudilerde görülen gizli hastalıklardan bazıları şöyle:
Kendilik Nefreti: Kendilik nefretinin ne olduğu, popüler kültürde ve hastalıklar listesinde bilinen bir konu değildir. Fakat yaşanan akıl almaz pek çok olayın ardında bu gerçek gizlenmiş olarak bulunur. Sanki deniz kabuğunun içinde gizlenmiş siyah bir inci gibidir. Başlangıçta insana cazip görünür. Aslında ciddi bir hastalıktan çok daha fazla anlamları ihtiva eder. Örneğin intihar etmek aslında kendilik nefretinin sonucu olarak ortaya çıkar. Burada insanın çaresizliği ve bu çaresizliğe neden olan faktörler vardır. İnsan kendisini işe yaramaz veya yetersiz görerek bu duyguyu kendinden nefret etmeye dönüştürür. Savaş ortamında acımasızca öldürmeye eğilimli olanların ciddi bir kısmı, kendinden bir şekilde nefret eden insanlardır. Bu yüzden savaşın psikolojisi içinde kendi kitlelerinin bir parçası olarak bu insanlar kontrolden çıkar ve akıl almaz işler yaparak birer katliamcı haline geliverirler.
Görev Bilinci, Öldürmenin Meşrulaşması: Ölüm hepimize önemli gerçekleri öğreten iyi bir öğretmendir. Her ölüm; iyi veya kötü hayata ve gerçeklik algısına mutlaka bir şeyler katar veya götürür. Kimileri bir görev bilinci olarak diğerlerini öldürür. Savaşlar, özellikle terör olayları, etnik çatışmalar, bölgesel savaşlar böyledir…
Ölmeyi İsteyen Ama Kendine Acıyan: Ölüm isteği; gerçeklikten kopmuş olmanın sonucudur. Ciddi bir öz yıkım ihtiyacıdır. Kararlı bir istektir. Hem gücün hem de diğer yandan zayıflığın sürüklediği çaresizliği çağrıştırır. İki uç arasında çok keskin bir farklılık vardır. Güç ve iktidar ile ezilmişlik sürgünlük duygularının yoğunluklu yaşandığı pek çok duygusal ikilemin olduğu bir durumdur.
Vicdanı Rahat Katillik: Hayatın içinde farklı eylemlerimiz olabilir. Bu eylemleri yaptıktan sonra doğru veya yanlış olmalarına göre bunlar vicdanımızda bir etki meydana getirirler. Bazı eylemlerimizi iyi niyetle yapar fakat olumsuz sonuçlar alırız. Aynı şekilde kötü niyetle yaptığımız fakat sonucun faydalı olduğu eylemlerimiz de olabilir. İyi ya da kötü her olayın bizi etkilediği bir gerçektir. Özellikle başkalarına zarar vermişsek, iyi niyetle veya kötü niyetle fark etmez, vicdanımız bizi mutlaka rahatsız eder. Belki o an bunu hissetmeyebiliriz. Fakat yıllar sonra bile bu vicdan azabı bizi uykudan uyandıran kabuslarla ortaya çıkabilir.
Sağlıklı Olanların Deliliği: Günümüzde kendilerini emniyette hissedebilmek için komşularını baskı altında tutmaya çalışan çok insan/millet vardır. Birçok savaşın ardında bulunan gerçek nedenin bu olduğu söylenebilir. Kendini emniyette hissetmek için en yakın rakiplerin veya komşuların baskı altında tutulmaları gerektiğini düşünmek insanların, devletlerin ve hatta milletlerin en ciddi yanılgılarındandır. Onlar baskı altında tutulduklarından güya toparlanamayacaklar, moral değerler bakımından iyi durumda olamayacaklardır. Ve böylelikle psikolojik üstünlük askeri üstünlüğe dönüşecektir…
Üstünlük Duygusu, Kusursuzluk Çabası: Üstünlük duygusunun bir insanda/millette belirgin olması sağlıklı bir durum değildir. Çünkü üstünlük duygusunun gerçek tatmini hiçbir insana/millete haklı gerekçelerle verilmemiştir. Gerçekte olmayan bir üstünlük duygusu ve kusursuzluk çabasının fazlaca talep edilmesi normal değildir. Üstünlük duygusu insanın kendi ruh dünyasında yaşadığı bir yanılsamadır.
Aşağılık Duygusu: İnsanların yaşadıkları önemli temel duygulardan olan aşağılık duygusu insan davranışlarının pek çoğu hakkında önemli bulguların ortaya çıkmasını sağlar. Aşağılık duygusu insanın hayatı boyunca dönem dönem karşılaştığı bir duygu olup insanın kimi zaman hayatında belirgin derecede rol oynayabilir. Birçok davranışı bu duygunun verdiği zarardan korunmak amacıyla yapan insanlar bulunur. Burada önemli olan başarısızlık veya farklı nedenlerden ortaya çıkan aşağılık duygusunun direncinin kırılmasıdır. Olumlu ve olumsuz yanları vardır.
Toplumsal Çatışmada Nevroz: Toprak, iktidar ve çıkar savaşlarından sonra, insanların ruh sağlıklarında meydana gelen bozulmalar çağlar boyunca savaşların çıkışında ve milyonlarca insanın ölümünde en önemli etkenlerden birisi olmuştur. Hastalar hastalıklarını yaşarlarken sadece kendilerine zarar vermezler. Daha çok verdikleri zarar çevrelerine, ülkelerine ve hatta topyekûn milletlerine fatura edilebilir. İlk kez Arthur Koestler’in “Yahudi Nevrozu” tabirini kullanarak bir hastalık tablosunu açıklamaya çalışması kuşkusuz boş bir uğraş değildir.
Galip Olmanın Cazibesi: Sadece tek bireyler için değil; yenme ve yenerek kendini değerli kılmanın yöntemi ve uygulama mutluluğu, maalesef günümüzde ülkeleri büyük bir virüs dalgası gibi etkisi altına almış bulunmaktadır.
Zor Zamanlarda Belli Oluruz: İnsanlar için bir tabir vardır. Bunu milletler ve devletler için de genelleyebiliriz: “İnsan zor zamanda belli olur”. Devletler arası sorunlar düşünülüp değerlendirildiğinde İsrail devletinin kendini koruma ve kollama hakkının kuşkusuz normal olduğu kabul edilmelidir. Fakat devlet yönetme sorumluluğu çok başka bir şeydir. İçine düşülen hatalar, savaş sırasında yaşanan gelişmeler, Yahudi devlet adamlarının ne kadar acımasız oldukları gerçeğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir millete karşı orantısız güç kullanımını dünyada yakın tarih içinde Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra gerçekleştiren yegane ülkenin İsrail olduğunu söylemek mümkündür.
(CİHAN)
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.