->
Fakat sevilen kişinin kaybını kabullenememe, öfke, suçluluk duyguları patolojik hale gelebilir.
Sevilen birinin kaybına gösterilen yoğun sıkıntı ve üzüntü ile belirli ruhsal duruma “yas” adı verilir.
Bu kayıp sevilen kişinin ölümü ile yaşanabileceği gibi ayrılık, boşanma gibi olaylarla da ilişkili olabilir. Bir kaybın arkasından yas tutan kişinin üzüntü ve keyifsizliği, mutsuzluk, keder, hüzne bağlı olarak kişinin gündelik yaşamındaki aksamanın 2 ay kadar sürmesi çoğu durumda normal kabul edilir. Kişi aşırı bir yas tutma davranışı göstererek kaybettiği kişinin tüm eşyalarını saklamaya, odasını neredeyse müze haline getirmeye başlayabilir. Herkes sevdiği insanlardan ayrıldığı zaman üzülür, ağlar, acı duyar
Ya da ölen kişiyi hatırlatan tüm etkinlik ve yerlerden tamamen kaçınabilir. Yas tutan kişinin kendi içine çekilmesi, sosyal ilişkilerden kopması sebebiyle hem ilişkilerinde hem de mesleki işlevselliklerinde bir bozulma izlenebilir. Sevilen bir kişinin kaybından sonra üzüntü duymak normaldir ama kişi bu kayıptan sonra kendi değerini yitirmiş gibi hissediyorsa tablo normal bir yas sürecini çoğu defa aşmıştır. Ölen kişiyi kurtaramadığını düşünerek, kendine ve diğer insanlara öfke duyma, yakınını kaybetmemiş kişilerin gülüp eğlenmesine tepki gösterme, yakınını kaybetmeden önce yaptığı ya da yapmadığı olaylarla ilgili pişmanlık- suçluluk duyma, iştahsızlık, uykuya dalamama gibi tepkilerin birkaç ay yaşanması normaldir. Ancak bu tepkilerin dozunun ne olduğu ve gündelik yaşamı sürdürmeyi engelleyip engellemediği de çok önemlidir. Eğer söz konusu tepkiler çok yoğunsa ve gündelik yaşamda büyük aksamalara yol açıyorsa, bir uzmandan yardım almakta yarar olabilir. “Ben onsuz nasıl yaşarım”, “o artık yok” tarzı düşüncelerin kimseye faydası yoktur. Bunun yerine “ne güzel günlerimiz oldu”, “onu hep anılarımda yaşatacağım” demek gerekir. Sevdiklerin kaybına bağlı acı, bir zamanlar birlikte güzel günler geçirildiğinin, sevip sevildiğinin kanıtıdır. Bu bakış açısı acıyı biraz daha katlanılır hale getirecektir.
Kayıplardan sonra hızla hayatın bundan sonraki yönünü tayin etmek gerekir. Kayıplar için üzülmek ve yas tutmak en doğal haktır, bu dönemde duygularda iniş çıkışlar olması normaldir. Ancak başkalarının da yas tutan kişiye ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir. Aynı kaybı yaşayan aile bireyleriyle dayanışma içinde olmak, duyguları paylaşmak çoğu defa kişiyi rahatlatır. Ağlamaktan kaçınmamak gerekir, acılar paylaştıkça azalır. Ağlamak duygunun ifadesine izin vererek acının kişi içinde katılaşıp kalmasını engeller. Yoğun üzüntüyü dayanılır hale getirecek yardım her zaman hekimlerden gelmez, bazen benzer acılar yaşamış kişileri dinleyerek de baş etme gücü kazanılabilir. Bu dönemde sık düşülen bir hata sıkıntıları yenmek için alkol veya uyuşturucu maddelere yönelmektir. Alkol kısa vadede sıkıntıları unuttursa bile uzun vadede durumu daha da kötüleştirecek, ruhsal bozukluklara ve alkolizme davetiye çıkaracaktır. Bu dönemde kişinin kendisini oyalayacak uğraşılar bulması, hızla günlük hayatına dönebilmesi, hayatını mevcut şartlar içerisinde düzene koymaya çalışması yas sürecini kısaltmanın en etkili yoludur. Eğer tek başına ve çevre desteği ile yasın üstesinden gelinemiyorsa profesyonel bir yardım almak gerekir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.