->
İstanbul Üniversitesi (İ.Ü) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Şansın Tüzün, Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından ülke çapında 26 bin 500 kişinin tarandığı çalışmada, 50 yaş üzerindeki bireylerin yarısında osteoporoz (kemik erimesi) riski olduğunun, dörtte birinde de osteoporoz bulunduğunun tespit edildiğini belirtti.
Prof. Dr. Dr
Tüzün, bir ilaç şirketi tarafından Mardin’de düzenlenen “Osteopozitif Toplantısı” dolayısıyla basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Türkiye’de, son 20 yılda osteoporoza bağlı kalça kırıklarında 5 kat artış tespit edildiğini ifade ederek, “Bunda yaşlı nüfusun artması, kentleşme, yetersiz fiziksel aktivite ve erkekler için ise empotans ve libido kaybı en önemli faktörlerdir” dedi.
Hastalığa bağlı kemik kırıklarının önemli bir halk sağlığı problemi haline geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Tüzün, şunları kaydetti:
“Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından ülke çapında 26 bin 500 kişinin tarandığı çalışmaya göre, 50 yaş üzerindeki bireylerin yarısında osteoporoz riski, dörtte birinde osteoporoz bulunduğu tespit edildi.
Amerika’daki, Avrupa’daki bir takım verileri hep kendimize uyarlamaya çalışıyoruz. Ancak, her ülkenin farklı bir gerçeği var. Dolayısıyla her ülkenin kendisine ait çalışmalarını yapması gerekiyor. Bu bağlamda Türkiye’nin kemik haritası için özellikle osteoporoz görülme sıklığı nedir diye ‘Türkiye’nin Kemik Haritası FRAKTÜRK 2010′ adlı bir çalışma yaptık. Bu çalışma ile hasta sayısını ve hastalığa neden olan risk faktörlerini belirledik.
Çalışma için Türkiye İstatistik Kurumu ile de işbirliği yaptık. Amacımız, Türkiye’deki osteoporotik kalça kırığı görülme sıklığını tespit etmek ve mevcut osteoporozlu hasta sayısını belirlemek, osteoporoza neden olan risk faktörlerini birey bazında irdelemek.
Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun, Rize olma üzere 12 ilde yürütülen çalışmaya göre, 50 yaş üzerindeki Türk kadınının yarısında, kemik yoğunluğunun düşük olduğunu tespit ettik. Ancak bu osteoporoz oldukları anlamına da gelmiyor. Osteoporozun en korkulan sonucu kalça kırıklarıdır. Çünkü sakatlığa ve ölüme neden olabilir. Sosyo-ekonomik yükü çok fazla olan bir durum.”
“Osteoporoz, gelecek için ciddi problemler oluşturacak”
Prof. Dr. Tüzün, Türkiye nüfusunun yüzde 60′ının 35 yaşın altında olan çok genç bir nüfus olduğunu anımsatarak, bu nedenle 30′lu yaşlara kadar kemik yoğunluğunun arttırılması stratejilerini geliştirirken, aynı zamanda giderek artan yaşlı nüfusu tehdit eden kalça kırıklarını önleme çalışmalarının birlikte yürütülmesi gerektiğini söyledi.
Kalça kırıklarının 70 yaşından sonra ciddi bir artış gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Tüzün, “Ülkemizdeki kalça kırıkları vakalarının bazı Avrupa ülkelerindeki vakalara ulaştığını görmekteyiz” dedi.
Prof. Dr. Tüzün, D vitamini eksikliğinin bu konuda önemli bir risk faktörü olduğunu ifade ederek, bulunulan enlem itibariyle insanların Türkiye’de güneşten tam olarak faydalanamadığını söyledi.
“Türk kadınlarını biraz kilolu bulduk. D vitamini yetersizliğinde de önemli bir faktör şişmanlıktır. Ülkemizde son yıllardaki verilerde ciddi bir D vitamini eksikliği görülüyor. Artık günlük 800-1000 mililitre D vitamini alınması öneriliyor. Bu risklere karşı bu önlemleri almamız gerekiyor” diye konuşan Prof. Dr. Tüzün, egzersizin önemine değindi. Prof. Dr. Tüzün, şunları söyledi:
“Yürüyüş tüm yaş grupları için uygundur. Genç dönemde yüksek yoğunluklu egzersiz önemli. Çocukluk çağı için basketbol, ip atlama, sek sek, dans gibi etkinlikler kemik için faydalı egzersizlerdir. Plates, yoga daha çok esnekliği artırıyor. Buna karşılık yüzmeyi her yaşta öneriyoruz. Çünkü iskelet sistemi arasındaki dengeyi sağlıyor. Sporun her türlüsü kemikler için faydalı.”
Yaşam boyu ölüm riski araştırması
Marmara Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülseren Akyüz de, basın mensuplarına, osteoporozda, kırık dönemine gelmeden alınacak önlemlerin çok önemine dikkati çekti.
Prof. Dr. Akyüz, hastalıkla ilgili farkındalığın çok düşük olduğunu ve bu konuda bilinçlendirici çalışmalar yapılması gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“ABD’de yapılan bir araştırmada, 50 yaşın üzerinde, beyaz tenli kadınlarda yaşam boyu ölüm riski araştırıldığında, 2. sırayı meme kanseri ve kalça kırığı almış. Genelde kalça kırığı ve dolayısıyla osteoporoz, biraz göz ardı edilmiş oluyor. Sebep kemiğin kırılana kadar çok fark edilecek semptomunun olmaması gibi görülüyor.
Hastalık teşhisi koyulduktan sonra, hızla yol almak mümkün. Gerek yaşam sitilindeki bir takım değişiklikler, gerek zamanında koruyucu tedavi, ileri dönemlerinde de medikal tedavi gibi. Kırığa gelmeden hastalığın bitirilmesi lazım.”
“Osteoporoz önlenebilir bir hastalıktır”
Prof. Dr. Remzi Tözün de omurga, kalça ve el bileğinde oluşan düşük enerjili kırıkların hepsinin osteoporotik kırıklar olduğunu söyledi.
“Bu kırıklar gerçekten insanı başkasına muhtaç bırakabilecek kırıklardır” diyen Tözün, şöyle devam etti:
“Hastalık, kalçada hastanın yürüyememesi sonucu ortaya çıkıyor ama omurgada kendi kendine kırık olduğu için hemen fark edilemiyor. Yavaş yavaş artıyor ve kamburluk ilerliyor. Belki omuriliğe baskı yapmaya başlıyor. Başlangıçta alacağımız çok küçük bir tedbirle hastayı yürütebilecekken, daha sonra cerrahi müdahaleler yapmak gerekli. Omurgaya yapılan cerrahi müdahalelerde vida, kırık osteoporotik olduğu için tutmuyor. Çok büyük problemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu hastalıkta hem ilaç tedavisi ve hem egzersiz çok önemli. Sporu yaşam tarzı haline getirdiğimiz zaman sorun kalmıyor.”
“Diğer risk faktörleri yüksekse kırık riski de yüksek”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alp Çetin ise eskiden osteoporozun bir hastalık değilmiş gibi algılandığını, ancak hastalığa bağlı kırık vakalarının Türkiye’de de çok fazla olduğuna işaret etti.
Sorunun, kırıkların kimlerde gelişebileceğinin, kimlerin risk altında olduğunun belirlenebilmesinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çetin, osteoporozu hastaların kemik yoğunluğunu ölçerek bulabilme şansı bulunduğunu aktardı.
Bir önceki Cinsel isteksizliğin çareleri başlıklı konumuzda cinsel isteksizlik, erken boşalıyorum ve erken boşalıyorum ne yapabilirim hakkında bilgiler sunulmuştu.
Bakılanlar: risk araştırması
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.